Savaş ortamında büyüyen çocuklar için bu günün anlamı yok

  • 09:01 20 Kasım 2020
  • Çocuk
Dîcle Demhat
 
KOBANÊ - 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kimileri için kutlama olsa da Keskesora Alan Yuvası’nda yaşayan çocuklar için anlamını yitirmiş durumda. Savaş ortamında kalan ve ailelerini kaybeden bu çocuklar, omuzlarına yükledikleri büyük yüklerle büyüyorlar.  
 
Savaşın, göçün ve neden olduğu yoksulluğun giderek arttığı dünya genelinde çocukların yaşam koşullarını iyileştirmek için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK), 20 Kasım 1989’da “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi imzaladı. Binlerce çocuğun farklı kıtalarda farklı yöntemlerle katledildiği, istismara maruz bırakıldığı günümüzde çocukların hakları görmezden geliniyor. Evrensel bir kavram olan çocuk hakları bir insan hakları sorunu olarak görülmesine rağmen bugün birçok ülkede bu konuda yeterince çalışma yürütülmüyor. 
 
Çocukların en fazla hak ihlaline maruz kaldığı ve istismara uğradığı yerlerden biri savaşın yaşandığı bölgeler. 2011 yılında DAİŞ’in saldırıları, bugün de Türkiye ve ona bağlı grupların saldırıları sonucunda Kuzey ve Doğu Suriye’de çocuklar kötü koşullar altında yaşamak zorunda bırakılıyor. Savaş döneminde eğitim, sağlık ve benzeri birçok haktan yararlanamayan çocuklar, doğduğu topraklarda saldırılar nedeniyle göç etmek zorunda bırakıldı, katledildi ya da tecavüze uğradı. 
 
Çocuklar için ‘Keskesora Alan’ açıldı
 
Kuzey ve Doğu Suriye’de savaş ortamında büyüyen çocukların sohbetleri, oyun yerine savaş ve silah olmuşken bu durum, bir kez daha çocukların yaşadığı durumu gözler önüne seriyor. 2018’de Êfrîn, 2019’da Serêkaniyê, Girê Spî ve DAİŞ saldırılarında ailelerini kaybetmiş çocuklara sahip çıkmak için Özgür Kadın Vakfı, 2015’te bir proje hazırladı. Bu proje kapsamında 2018’de Fırat Bölgesi’ne bağlı Kobanê Kantonu’nda “Keskesora Alan” adında bir yuva açıldı. İlk etapta 27 çocuk yetimhaneye alındı. Araştırmalar sonucunda ailelere ulaşılırken, 4 çocuk da, çocuğu olmayan ya da vakfa başvuruda bulunan ailelerin yanına yerleştirildi. Şuan yetimhanede sadece 9 çocuk bulunuyor. 
 
Disiplinli bir yaşam
 
24 saat açık olan Keskesora Alan Yuvası’nda çalışan öğretmen ve bakıcılar da devriyeli bir şekilde gece gündüz çocukların yanında kalıyor. Disipline bir yaşamın olduğu yuvada yemek, ders, kültür-sanat etkinliği, televizyon izleme, oyun zamanları ve uyku saatleri belirli aralıklarla düzenli şekilde yapılıyor. Haftanın iki günü de ziyaretlere açık olan yuvadaki çocukların dış dünyayla da bağları kurulmaya çalışılıyor. 
 
Çocuklar travma yaşıyor
 
Utangaçlıkları yüzlerinden okunan çocuklar, gelen ziyaretçileri gezdirmeyi de ihmal etmiyor. Gözlerinde umut ve yüzlerinde gülüşleri eksik olmayan çocuklar, aslında yaşadıkları savaş travmasını halen üzerlerinde taşıyor. Yaşadıkları korku, vahşet oyunlarına da yansıyor kimi zaman. Türkiye ve ona bağlı grupların saldırılarından önce Êfrîn’in Bilbile bölgesinde yaşayan ve anne ile babasını savaşta kaybeden çocuklardan biri, herkesin özgür bir şekilde çocukluğunu yaşaması gerektiğini belirtiyor. Çocuğun, “Savaşı gördüm ve babam da Êfrîn’de yaşamını yitirdi. Bizim evimize uçaklar toplar attılar. Savaşı o zaman gördüm. Ailem kalmadığı için iki senedir Keskesora Alan’da kardeşimle beraber kalıyoruz. Biz de her çocuk gibi yaşamak istiyoruz. Fakat Türkiye çocuk haklarına uymuyor. Burada bize iyi bakıyorlar. Burayı seviyorum. Fakat Êfrîn’e akrabalarımızın yanına da dönmek istiyoruz” sözleri aslında yaşından çok büyük yükleri sırtladığını özetliyor. 
 
Çocuklar arasında özel bağlar oluşmuş
 
Efrîn’in Bilbilê ilçesinden olan ve anne ile babasını savaşta kaybeden çocuklardan birine de ne istediğini sorduğumuzda “Ben burayı seviyorum öğretmen ve annelerimi bırakmak istemiyorum” cevabını alıyoruz. Çocuklar öğretmen ve bakıcıları ile aralarında farklı özel bir bağ kurduğu anlaşılıyor. 
 
Yine çocukların kendi aralarındaki ilişki de oldukça dikkat çekici. Birbirlerinin yaralarını sarıyorlar adeta. Halepli olan çocuklardan biri arkadaşlarına Arapça öğretmiş, kendisi de Kürtçe’yi öğrenmiş.  Onla konuştuğumuzda arkadaşlarıyla iyi anlaştığını fakat ailesini özlediğini söylüyor. 
 
Ailesinin tamamını kaybetti
 
Suriye rejiminin Halep’i bombaladığı sırada ailesini kaybeden ve beş yıldır kimseden haber alamayan bir diğer çocuk ise, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Evimiz Halep’teydi, arkadaşlarımla sokakta oyun oynuyordum. Oyunumuz bittikten sonra eve dönüyordum. Evimizin yıkıldığını gördüm ve ailemden de kimseyi görmedim. Şêx Meqsûd’e bağlı Halk Güvenlik Birimleri, bana yardımcı oldular ve beni Kobanê’ye gönderdiler. 6 kardeşim var, fakat nerede olduklarını ya da yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum. Bu durumdan oldukça etkilendim. Bir taraftan annem ve babamı kaybettim bir taraftan da kardeşlerimi kaybettim.”
 
‘Tek hayalim ailemle yaşamaktı ama gerçekleşmeyecek’
 
Çocuklardan birine Dünya Çocuk Hakları Günü’nü sorduğumuzda aslında bölgenin yansıması olan şu cümleleri kuruyor: “Annem ve babam Şam’a giderken, Qamışlo ve Şam arasındaki yolda kimlikleri belli olmayan bir grup tarafından katlediliyor. Ben ve kardeşim yaşanan katliamdan sonra öksüz ve yetim kaldık. Tek hayalim özgür bir şekilde ailemle yaşamaktı. Fakat bu hayalim hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Yetim ve öksüz kalınca buraya geldik. Burada bir ailem var fakat anne ve babamın yerini tutamazlar. Kuzey ve Doğu Suriye ile genel Suriye’de yaşanan saldırılardan dolayı birçok çocuk katledildi, yetim ve öksüz kaldı. Suriye’de yaşayan çocukların durumları bütün dünyanın gözü önündedir, fakat hiç kimse vicdanlı bir şekilde hareket etmiyor. Biz burada çocuklara verilen haklarımızı istiyoruz. Özgür bir yaşam, güvenli bir alan ve her çocuğa verilen hakkı biz de istiyoruz. Bütün dünya bir olup Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlayacak. İşgalci devletler, hangi münasebetle bu günü kutlayacak. Bu devletler, bizi öyle bir duruma getirdi ki ne geçmişimizi ne de geleceğimizi biliyoruz.”
 
Geçmişi ellerinden alınan bu çocuklar, gelecekte kendilerine yaşatılanların hesabını soracaktır kuşkusuz.