Farklı yaşamlar aynı sözde buluşuyor: Özgürlük (2)

  • 09:06 2 Kasım 2025
  • Dosya
Öğretmen Saadet Erkuş: Dayanışmadan başka çıkış yok
 
İZMİR - Ekonomik kriz ve ataerkil düzen, emekli kadınları da şiddetin görünmeyen biçimleriyle kuşatıyor. Emekli öğretmen Saadet Erkuş, “Kadın hem çalışırken hem emekli olunca sömürülüyor. Maaşına bile el konuluyor. Dayanışmadan başka çıkış yok” diyor.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, kadınların uğradığı şiddetin yalnızca fiziksel biçimlerle sınırlı olmadığı bir kez daha görünür hale geliyor. Bugün kadınların yaşamlarını kuşatan şiddet, ekonomik kriz, yoksulluk, güvencesizlik, işsizlik, bakım emeği yükü ve sosyal dışlanma biçimlerinde derinleşiyor. Erkek egemen sistem, kadınları hem üretimden hem de kamusal yaşamdan dışlayarak, şiddeti gündelik hayatın sessiz ve süreğen bir parçası haline getiriyor.
 
Devlet politikalarıyla meşrulaştırılan ekonomik sömürü, “aile” adı altında kadınlara yüklenen karşılıksız bakım emeği ve emeklilikle birlikte artan bağımlılık ilişkileri, kadınlar açısından görünmeyen ama sürekli işleyen bir şiddet döngüsü yaratıyor. Kadınlar, yaşamın her alanında hem emeğinin hem de kimliğinin yok sayıldığı bu sistemde, çoğu zaman sessizleştirilen ama derinleşen bir şiddetle karşı karşıya kalıyor.
 
Dosyamızın bu bölümünde, emekli öğretmen Saadet Erkuş, kadınların hem çalışma hayatında hem de emeklilik sürecinde uğradığı sömürü biçimlerini ve sessiz şiddetin günlük yaşamda nasıl görünür hale geldiğini anlatıyor. 
 
‘Emekli maaşıyla geçinmek mümkün değil’
 
Yıllarca eğitim alanında görev  yapan Saadet Erkuş, çalışma yaşamında dahi kadınların sistematik biçimde ayrımcılıkla karşılaştığını söylüyor. Çalışırken de emekli olduktan sonra da aynı sorunların devam ettiğini belirten Saadet Erkuş, “Çalışırken ücret konusunda bizim alanda çok farklı değil. Ancak ders yükü konusunda, okuldaki sorunlar olsun, nöbetler olsun, her alanda kadın maalesef ikinci sınıf olarak görülüyor. Emekli maaşıyla da, çalışanın maaşıyla da geçinmek mümkün değil. Bugün yoksulluk sınırı belli, açlık sınırı belli ve özellikle açlık sınırının altında yaşayan insanların, bizlerin yaşam kalitesi, yaşama şartları tamamen bozuluyor. Bu ekonomik bozukluk, psikolojik ve sosyal sorunları da beraberinde getiriyor” sözlerine yer veriyor. 
 
‘Emekli kadınlar sömürülüyor’
 
Kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesinin önemini vurgulayan Saadet Erkuş, “Kadının, yani çalışırken bile kendi ayakları üzerinde durabilmesi; emekli olduğunda hiç kimseye, çocuklarına muhtaç olmaması, yaşamını sürdürebilmesi açısından çok önemli. Emekli kadınların maaşına eşlerinin, oğullarının el koymasını engellemek mümkün değil diye düşünüyorum. Çünkü emekli olduktan sonra kadınlar özellikle çocuk bakımı, ev işi, yaşlı-engelli bakımıyla sömürülmekte. Bu sömürü düzeni devam etmekte. Emekli olduktan sonra kadın eve hapsedilmekte, sosyal yaşamı bitmekte, yalnızlaştırılmakta, toplumdan soyutlanmakta. Aile içi şiddet ise sadece fiziksel değil, psikolojik şiddetle burada devreye giriyor”  diye belirtiyor.
 
‘Kadınlar çalışırken de emekli olduktan sonra da bir arada olmalı’
 
“Kadınların ekonomik bağımsızlığının sistematik biçimde engellendiğini, başkalarına bağımlı hale getirildiklerini belirten Saadet Erkuş, emekli maaşıyla yaşamanın mümkün olmadığını söylüyor. Saadet Erkuş, “Açlık sınırının da altında maaşlarla geçinmek ki çalışanların da öyle mümkün değil. Ama bir nebze olsun, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek, kimseye muhtaç olmayacak duruma gelmiş oluyor. Emekli maaşının kadınlar için bir öz savunma olduğu tam anlamıyla söylenemez. Gerçekten onurlu, istediği bir şekilde yaşama şartı olsa evet diyebilirim. Ama emekli maaşı sadece aç bırakmayacak, kadını başkasına muhtaç etmeyecek kadar az. Çok kısıtlı bir bütçeyle yaşamak zorunda kalmış olacak. Emekli maaşı belki bir öz savunmadır ama yeterli değildir. Gerçek savunma örgütlü olmaktır. Kadınlar çalışırken de, emekli olduktan sonra da bir arada olmalı. Çünkü en kötü örgütlü güç bile örgütsüz güçten daha iyidir” sözlerine yer veriyor. 
 
‘Kadınların emeği değersizleştiriliyor’
 
Kadınların yaşamın her alanında birlikte mücadele etmesi üzerinde duran Saadet Erkuş, kadın haklarını elde edebilmek için bir arada olmak gerektiğine dikkat çekiyor. Yapılan baskılara ve yasalarla ortadan kaldırılan haklarına değinen Saadet Erkuş şunları dile getiriyor: “O yüzden örgütlü bir güç olmak zorundayız. Kadınlar dayanışmak zorunda. Her alanda, sadece çalışma koşullarında değil; biz birlikte olmak zorundayız. Biz kadınlar, yaşadığımız şu ortamda ayrımcılığın, savaşın, ırkçılığın, sömürünün, toplumsal ataerkil şiddetin, aile içi şiddetin, yani psikolojik ve sosyal her türlü baskının en ağır biçimlerini yaşamaktayız. Siyasal, ekonomik, sosyal, fiziksel, psikolojik baskıya ve şiddete maruz kalmaktayız. Kadınlar özellikle bu krizin etkisinden dolayı artan işsizlik ve güvencesizlikle erkek şiddetine mahkûm ediliyor. Tacize, tecavüze uğruyor. Yoksullukla boğuşuyor. Emeği değersizleşiyor, değersizleştiriliyor daha doğrusu. Savaştan, çatışmalardan en çok kadınlar etkileniyor. Onun dışında, dediğim gibi, evde özellikle kadını özgür bir birey olarak görme yerine, evde bir birey olarak sınırlandırma politikalarıyla maalesef kadınlara her alanda şiddet devam etmekte.”
 
Saadet Erkuş son olarak şöyle diyor:  “Biz kadınlar sadece 8 Mart’ta ya da 25 Kasım’da değil, her gün birlikte olmalıyız. Çünkü dayanışma olmadan hiçbir hakkımızı koruyamayız. Dünyayı kadınlar güzelleştirecek; ama bu, birlikte mücadeleyle olacak.”