‘Sistemi değiştirmek dışında bir yolumuz yok’ 2020-05-07 09:01:00   Dilan Babat   ANKARA - Koronavirüs salgınının kapitalizmin doğaya yönelik saldırılarının yarattığı sonuçlardan sadece biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Beyza Üstün, “Yaşamı özgürleştirmek, eşit özgür bir yaşamı sürdürmek için hep birlikte politik bir buluşma gerçekleştirmeliyiz. Sonucunda ise sistemi değiştirmek dışında başka bir yolumuz yok” dedi.     Koronavirüs (Covid-19) salgını tüm dünyada yayılmaya devam ederken, insanların evlerine çekilmesiyle beraber ekosistem kendini yenilemeye başladı. Geçtiğimiz günlerde Kopernik Atmosfer Gözlem Servisi, Arktik üzerinde yer alan ozon tabakasındaki en büyük deliğin kapandığını açıklamıştı. Bilim insanları kapanmaya neden olan ana etkenin, karbon salınımındaki düşüşün değil, stratosfer tabakasında meydana gelen ısınmanın olduğu bilgisi verdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün ile salgında açığa çıkan ekolojik yıkımı ve kapitalist sistemin doğa üzerindeki tahribatlarını konuştuk.     ‘Virüsün taşınması insanların seyahat etmesiyle çıkan bir olay değil’   Koronavirüs salgının insanların sadece seyahat ettiği süreç içerisinde yayılmadığını söyleyen Beyza, “Atmosferde hava kirliliği olarak genel anlamda ifade ettiğimiz, ancak bütün üretimlerinin çıktılarının emisyon (sürüm) olarak taşınımları söz konusu. Atmosferik olaylar onu nereye taşırsa oraya götürüp yağışa, rüzgar akışına bırakıyor. Bunlar kendi içinde bir takım kimyasal reaksiyona girdiği gibi, kapitalizmin sonuçları arasında gördüğümüz bir virüstük olay gibi insanların uçaklarla oradan oraya gitmesiyle oluşan bir olay değil.  Atmosferik olaylarda askıda olan bütün kirleticiler kendi içinde reaksiyonlara girerken, bir yandan da virüs ve benzeri açığa çıkan havadan dolanabilen hava akışkanı içinde bir misyonu rahatlıkla üstüne alıp taşıyabilir” dedi.    ‘İnsanlar virüse yenilmeye devam ediyor'   İnsanların uzun bir süreçten geçtiklerini ve kapitalizmin sonuçlarından sadece birini yaşadıklarını ifade eden Beyza, şöyle konuştu: “Salgının bu kadar yaygınlaşmasının başlangıcına döndüğümüz de doğrudan kapitalizmin planları içerisindeki olayların üretim hızının, yaşamımızın, bizim de baş edemeyeceğimiz bir boyuta ulaşmasından kaynaklı. Sürekli dışarıdan bir tehdidin baskısı altındaysanız siz yenilirsiniz. Bugün insanlar virüse yenilmeye devam ediyor. Ekosistem böyle bir şey. Bütün atmosfer içinde canlı ya da cansızın ilişkisi var.  Bir canlının bünyesinde, kendi yapısı içinde, ekolojik sistemin içerisinde kapitalist sistemin saldırı sınırındaki üretkenlerin ki biz onları ‘atık’ olarak tanımlıyoruz. Bu üretkenlerin bize yaptığı baskılar sonucu yeniliyoruz."   ‘Ulus devletler bu sistemi ortadan kaldırdıkça doğal işleyiş kendini kaybediyor’   Beyza, virüse yenilmemizin sebeplerine ilişkin ise şunları anlattı: “Koronavirüse daha önce herhangi bir şekilde vücut direnci düşük olanlar, doğrudan temas edenler, sağlık emekçileri, inşaat işçileri yenildi. Temas artıkça tehdidi alabilir hale geldiğinizde bir sıfır yenik bulunuyorsunuz. Daha öncesinde Zonguldak, Ermenek ve Elbistan gibi maden alanları olan bölgede yaşayanlar, sürekli bu emisyonu soluyan canlılar üzerine virüs tehdidi aldığında baş edemez duruma geliyor. Jeotermalin bulunduğu alanlarda insanların üst solum yetmezliği yaşadığı yerler gibi. Onların ekosistemi ve bünyeleri zaten daha virüse gelmeden teslim olmuş durumdalar. Bu da kapitalizmin atıklarının tehdidine maruz kalarak bu tehdidi uzun yıllardır almış olmalarından kaynaklı. Doğal sistem tüm canlılara yaşam veriyor. Kapitalist sistemin desteklediği ulus devletler bu sistemi ortadan kaldırdıkça, bu yönetimler bunu devam ettirdikçe doğal işleyiş kendini kaybediyor. Kalp hastalarının, üst solum yetmezliği rahatsızlığı bulunan insanların virüse bu kadar çabuk yenik düşmesi bundan kaynaklanıyor.”   ‘Şirketleşmiş devlet devletleşmiş şirket olayı devam ediyor’   Pandemi süreci dışında kapitalizmin ve devletlerin birbirini yönettiği bir sürecin yaşandığını kaydeden Beyza, “Sağlığın ticarileşmesi, ölüm değerlerinin üzerinde konuşulan salgın, sadece insanları bireyselliğe hapsederek işi çözmeleri, güvenceleri kontrol edemeyişleri ‘şirketleşmiş devlet devletleşmiş şirket’ olayının devam ettiği son derece açık. Kapitalizmin krizlerinden dolayı yok oldukça doğa alanlara yönelmeye başlıyorlar. Bizler artık canlılar ile birlikte iç içe yaşıyoruz. Her yer betonlaşmış durumda. Dolayısıyla virüsle temasa yaklaştık ve mutasyona uğraması çok normal. Adım adım büyüyorlar ve mutasyonlarına devam ediyor.  Bunların hepsi bizim, doğanın bir parçası olduğumuzu unutarak beraberinde kapitalist sistemi kedimize bir yöntem edinip bunu daha derinleştirmemizin sonuçlardan biri” ifadelerini kullandı.    ‘Bu sistem karşısında mahkum olan ekosistemdeki canlılar ve halklar’   Kapitalist sistemimin sermayesini hızla biriktirdiğini, ekolojik sistemin ise bu hızın altında sömürüldüğünü belirten Beyza, mekan olarak sınır tanınmadığını ve ormanlar ile kıyıların sermaye birikimine sokulmasının hak olarak görüldüğüne dikkat çekti.  Beyza, bunun krizlerinin ağır bir şekilde görüleceği uyarısında bulunarak, “Bu sürecin karşısında mahkum olan ekosistemdeki canlılar ve halklar. Suları akışkanından koparttık, doğal alanları sermaye birikimi olarak kabul ettiler. Her yerde ekolojik politik tartışmalar yürütülüyor. Çiçek ve böcek korumanın ötesinde siyaseten korunmasının gerektiğini herkes kabul ediyor. Tüm halklar aslında bu sistem durmadıkça bunlardan kurtulamayacağımızı biliyor. Kapitalist sistem ortadan kalmadığı sürece, hayatı birlikte özgürleştirmedikçe, antikapitalist perspektife sokmadıkça bunların hiçbirinden kurtulmamız mümkün değil. Giderek yaşam alanlarımız yok oluyor. Bütün ekosistemi kapitalistler tehdit ediyor. Bir taraftan türün tehdidi ile karşı karşıyayız.  Onun için bir karar vermeliyiz. Bunun kararını verecek olan siyasi temsilciler değil, halklar olacak.  Yaşamı özgürleştirmek eşit özgür bir yaşamı sürdürmek için hep birlikte politik bir buluşma gerçekleştirmeliyiz. Sonucunda ise sistemi değiştirmek dışında başka bir yolumuz yok. Halklar birliktelik ve örgütlülüğü kurduğu zaman yeni yaşamı özgürleştirmek kendi içinde gelecektir. Bu politik bir tercihtir” dedi.