Güneşe, rüzgâra, umuda yolculuk: Koçerlerin yayla yaşamı 2025-07-04 09:04:01   Neslihan Kardaş    MÛŞ- Sıcakların artmasıyla Serhat’ın serin yaylalarına göç eden Koçerlerden Zeynep Tuğhan, göç süreçlerini anlatırken, “Bazen yürüyerek bazen de araçlarla buraya geliyoruz, ardından çadırlarımızı kurarak yaşamımıza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.   Dağların gölgesinde, rüzgârın yön verdiği bir yaşam sürüyor Koçerler. Onlar, toprağa bağlı değil; mevsimlerin, güneşin, serin esintilerin peşinden gidiyorlar. Kışın sıcak ovalara, yazın ise serin yaylalara göç ederek hayatlarını sürdürüyorlar. Küçükbaş hayvancılıkla geçimlerini sağlıyor, hayvanlarından elde ettikleri sütle peynir, tereyağı ve yoğurt yaparak sofralarını kuruyorlar. Havalar ısındığında Mêrdîn’den ayrılan Koçerler, Mûş’un serin yaylalarına doğru yola koyuluyor. Orada beş ay kalıp yaylaların serinliğinde nefes alıyorlar. Sonbahar geldiğinde Tatwan’ın yollarını tutuyor, kış yaklaşınca yeniden Mêrdîn’e dönüyorlar. Her adım, her yolculuk bir yaşam mücadelesinin sessiz şarkısını söylüyor.   Hayata tutunan sessiz bir direniş    Koçerlerin çadırlarına misafir olduğunuzda bir evin tamamının o çadıra sığdığını görüyorsunuz. O çadır hem mutfak, hem oda, hem de banyo oluyor. İçeri adımınızı attığınız anda, dumanı tüten bir çay ikram ediyorlar size, yüzlerindeki yorgun tebessümle. Tahta beşiklerde sallanan bebeklerin gözleri pırıl pırıl, dışarıda çıplak ayakla dolaşan çocukların güneşte yanmış yüzleri umutla parlıyor. O çocukların yüzlerine her baktığınızda yaylaların serinliği insanın içine işliyor, bir yandan da dağların ardında kaybolan güneşin altında hayata tutunan sessiz bir direnişi hissediyorsunuz.   Mûş’a göç eden Koçerlerden biri olan Zeynep Tuğhan, yaşamlarına ve yaşadıkları zorluklara ilişkin konuştu.    Bazen yürüyerek bazen araçlarla yol alıyorlar   Kış aylarında sabaha karşı saat 04:00’da uyanarak günlerinin başladığını anlatan Zeynep Tuğhan, “Koyunlarını ahırdan çıkardıktan sonra kuzuları emziriyoruz. Sonrasında çoban koyunlarımızı alıp otlatmaya götürüyor. Akşama kadar otlanan koyunlar akşam olunca tekrar geri getiriliyor. Havalar ısınınca ise Mêrdin’den buraya geliyoruz. Yolda gelirken yürüyerek geliyoruz bazen. Bazen de koyunlarımız yürüyerek getiriliyor bizler ise araba ile yaylalara geliyoruz. Buraya geldikten sonra çadırlarımızı kuruyoruz” dedi.   Yaylada gün erken başlıyor   Yaylada çadırları kurup yerleştikten sonra çadırlarını kurdukları yerde sabahları koyunlarını sağdıklarını ifade eden Zeynep Tuğhan, “Yine burada da sabah dörtte kalkıyoruz. Koyunları sağdıktan sonra torak (çökelek) yapmak için peyniri ateşin üstüne bırakıyoruz. Ardından kahvaltı hazırlıyoruz ve çobanın yemeğini de hazırlıyoruz. Çoban yine koyuları alıp otlamaya götürüyor. Buralara gelirken bir hafta yollarda oluyoruz. Şu an burada bizim koyunlarımıza bakan çobana ayda 150 bin lira veriyoruz” diye anlattı.   Süt ve peynirler mandıracılara satılıyor    Beş ay yaylalarda kaldıktan sonra yine memleketlerine döndüklerini belirten Zeynep Tuğhan, “Burada elde ettiğimiz süt ve peynirleri de buraya gelen mandıracılara satıyoruz. Sattığımız süt ve peynirler normal bir fiyata alınıyor e çok pahalı ne de ucuza alıyorlar. Sonbahar mevsiminde ise Tetwan’a gidiyoruz iki ay da orada kaldıktan sonra geri dönüyoruz” diye konuştu.   ‘Koçerliğin zorluğu    Zeynep Tuğhan, son olarak Koçer olmanın zorluklarını şunları aktardı: “Bütün işleri çok zor koçerliğin. Sabah erken saatlerde kalkmak, buradaki diğer işler çok zor. Burada yaşam çok zor olduğu için şehir hayatı daha rahat geliyor bize. Yani Koçerlerin bir hayatı yok. Bazı Koçer aileler, hayvanlarını satıyorlar. Hayvanlarını satanlar yaşamlarını kurtarıyorlar.”