Sümeyye Boz: Tecrit hayatın her alanına sirayet ediyor 2024-10-06 09:02:38     WAN - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dair konuşan DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz, tecridin toplumun her alanına yayıldığını söyleyerek, “Tekleştirme üzerinden kendini var eden iktidar aklının, tecrit politikasını sadece cezaevi üzerinden uyguladığını düşünmek mümkün değil. DBP öncülüğünde, 13 Ekim’de uluslararası komplonun yıldönümünde Kürt sorununda gerekli diyalog yollarının açılması talebiyle bir eylem hattı örgütleniyor” diyerek mitinge katılım çağrısı yaptı.   İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik derinleşen tecrit sonucunda 43 aydır kendisinden hiçbir haber alınamazken, aile ve avukatlarının görüşme başvurularının yanıtsız bırakılmasıyla mutlak iletişimsizlik hali sürüyor. Avukat, aile ve çeşitli heyetlerin görüşme talepleri disiplin cezaları gerekçesi ile engellenirken, toplumda tecride yönelik tepkiler sürmeye devam ediyor.   9 Ekim 1998’de başlayan uluslararası komplonun yıldönümüne sayılı günler kala Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Muş Milletvekili Sümeyye Boz tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Dört yıldır mutlak iletişimsizlik söz konusu’   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin uluslararası komployla İmralı’ya getirildiği günden inşa edildiğini ifade eden Sümeyye, “Tecrit denildiğinde ada hapishanesine getirilmesiyle başlayan o süreci ele almak gerekiyor. Ancak son dört yıldır mutlak bir iletişimsizlik söz konusu. Ailesiyle, avukatlarıyla, heyetlerle görüşmesi engelleniyor” dedi.   ‘Tecrit uluslararası bir suç’   Tecridin siyasi, politik boyutunun yanı sıra vicdani, ahlaki olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Sümeyye, “Tecridin uluslararası anlamda işlenen bir suç olduğunu da belirtmeyi bir borç biliyoruz. Çünkü uluslararası yasalarda da insan hakları platformlarında da sıkça ifade edilen ve son zamanlarda da gündeme oturmuş olan ‘umut hakkının ihlali’ söz konusu ve bu da uluslararası anlamda bir suç teşkil ediyor. Bu suç Türkiye’de Sayın Öcalan ve beraberindeki diğer tutsaklara yönelik işleniyor” şeklinde konuştu.   ‘Tecrit toplumsal hayata yerleştiriliyor’   Tecridin İmralı’da başlayıp diğer cezaevlerine de sirayet ettiğini belirten Sümeyye, yeni tip cezaevlerinde de bir tecrit uygulandığını vurguladı. Sümeyye, “Bu tecrit sistemi toplumsal anlamda ve diğer yeni tip cezaevlerinde de uygulanarak nasıl hayata geçirilmek, sürdürülmek istendiğini de bize gösteriyor. Cezalandırılan bir halk var. Aynı zamanda bu halk ceza sistemine alınmamışken bile yeterli görülmeyen bütün cezalandırma sistemlerinin üzerine bir de yeni tip cezaevleriyle şiddetini, baskısını, sömürüsünü derinleştiren başka bir uygulama görüyoruz. Ve bu da tecridin siyasetten başlayıp toplumsal alanda da nasıl kendini gösterdiğini, dayatıldığını ve nasıl yerleştirilmeye çalıştığını da gözler önüne seriyor” diye belirtti.   ‘Mesele cezaevleriyle sınırlı değil’   Sümeyye, söz konusu tecridin sadece tutsaklara yönelik olmadığını belirterek, “Tutsak yakınlarına yönelik tutum da tecridi gündeme getiren bir noktada. Bunun hem duygusal hem de ekonomik birçok yaptırımı var. Aileler üzerinden düşününce ekonomik gücü yeterli olmayan ya da sürekli görmek zorunda olmayanların o cezaevi görüş yollarında çektikleri çileler, yaşadıkları sıkıntılar ortada. Cezaevi içerisinde, cezaevi yönetimlerinin yaptığı hukuk dışı, insanlık dışı uygulamalara ses çıkarıp tepki gösterenleri iletişimsizlikle, ailelerle yapacağı görüşleri, telefon görüşmelerini engellemeye çalışan aklı da görüyoruz. Barış Annelerinin görüş yollarında yaşamlarını yitirdiğine yakın zamanda tanık olduk. Böyle baktığımızda mesele sadece cezaevi boyutuyla sınırlı değil. Onları seven, destekleyen, yakınlık kuran, aile üyeleriyle de ilgili bir meseleye dönüşmüş oluyor. Bu anlamda toplumsal olarak değerlendirmek gerekiyor” sözlerini kaydetti.   ‘İnceltilmiş olması tecrit politikalarının olağanlaşmasına imkan tanıyor’   Cezaevinin insani boyutuna değinen Sümeyye, tecridin yaşamın her alanında farklı, inceltilmiş politikalarla kendini gösterdiğini ifade ederek, “Tecridin kendini farklı şekilde gösterdiğini politik okur-yazarlığa doğru bir yerden yapabildiğimizde görebiliyoruz. İnceltilmiş olması tecrit politikalarını biraz görünmez kılarak olağanlaşmasına imkan tanıyor. Aslında bizim mücadelemiz ve tepkimiz burada başlıyor. Tecrit politikalarının bu kadar olağanlaşma ve sıradanlaşmasına karşı politik ve toplumsal bir mücadele yürüterek ses çıkarmak gerekiyor. Çünkü bunun giderek yaşamın her alanına sirayet edeceğini görüyoruz. Kadın mücadelesinde bu yapılıyor. Tevgera Jinên Azad (TJA) kadın mücadelesi, direnişi adına en güçlü ses çıkaran bir yapılanma ancak kriminalize edilerek, mücadele adına yaptıkları her şey suç sayılarak onları baskı altına almaya çalışan bir akıl olduğunu görüyoruz” sözlerine yer verdi.   ‘Tecrit toplumun her alanına yayılmıştır’   Sümeyye, toplumsal olaylarda polislerin uyguladığı şiddete, haksız ve hukuksuz uygulamalara değinerek, “Kurumsal mekanizmalarda açığa çıkan yolsuzluklar ve hukuksuzlukları haber yapan Özgür Basın emekçilerine yönelik yapılan saldırı ve baskılar da gerçeğe dönük bir tecrit meselesini gündeme getiriyor. Bu yüzden tecrit sadece İmralı Cezaevi meselesi değil. ‘Toplumun her alanına yayılmıştır’ derken buradaki bu ilişkiyi fark edebilmekten, buna bir cevap olabilmekten bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘İktidar tekleştirmeyle kendisini var ediyor’   Tecrit tabirinin tekleştirme ve homojenik bir sisteme büründürmek olduğuna dikkat çeken Sümeyye, iktidarın uygulamış olduğu “tek dil, tek devlet, tek millet” politikalarını hatırlattı. Tecrit politikasının iktidar üzerinden somutlaştığını ifade eden Sümeyye, şunları söyledi: “Bugün Kürtçeye dönük saldırılara baktığımızda, ‘tek dil’ yaklaşımının ürünü olduğunu görüyoruz. Kürt halkının siyasi operasyonlarla baskı altına alınması, siyasetçilerin gözaltına alınması, tutuklanması, afaki cezaların verilmesi ise ‘tek millet’ projesinin ürünüdür. Meclisten çıkarılan savaş tezkereleriyle başka bir ülkenin sınırları içerisinde bir halka yönelik savaş girişimleri var. Bombalanan sivil yerleşimler var. Baktığımız zaman bu da ‘tek ümmet, tek millet’ meselesini gündeme getiriyor. Tekleştirme üzerinden kendini var eden, sürdürmeye çalışan, bunlar üzerinden hayata tutunmaya çalışan iktidar aklının, tecrit politikasını sadece cezaevi üzerinden uyguladığını düşünmek mümkün değil.”   13 Ekim Amed mitingine çağrı   Tecride karşı ses çıkarırken bunun sadece cezaevleri, tutsak yakınları ya da Barış Anneler ile sınırlı kalmaması gerektiğine işaret eden Sümeyye, toplumun tamamının bu sorumluluğu üzerinde hissetmesi gerektiğini vurguladı. Sümeyye, “Bu tepkiselliği büyütmek için Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) öncülüğünde, 13 Ekim’de uluslararası komplonun yıldönümüne ilişkin, tecridin kırılması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ile Kürt sorununun demokratik çözümü için gerekli diyalog yollarının açılması talebiyle bir eylem hattı örgütleniyor. Bütün duyarlı kesimleri bu eyleme ses katmaya güç katmaya davet ediyoruz” çağrısında bulundu.