Artan katliamlara karşı çözüm: Öz savunma ve örgütlülük 2024-11-23 09:06:07   Elfazi Toral   İSTANBUL - Artan kadın katliamlarını “cins kırımı” olarak değerlendiren SKM üyesi Dilara Su Kalpak,   buna karşı öz savunma ve örgütlülüğün önemine vurgu yaptı.    Kürdistan ve Türkiye’de kadınların karşı karşıya kaldıkları şiddet, taciz, tecavüz ve katliam giderek artıyor. Ajansımızın Şiddet Çetelesi’nde yer alan verilere göre Ekim ayında, 43 kadın ve 6 çocuk katledildi, 22 kadın ve 4 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.    Artan kadın katliamlarına ilişkin Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) üyesi Dilara Su Kalpak, değerlendirmelerde bulundu.    Her geçen ay kadın katliamlarında artış yaşandığına işaret eden Dilara Su Kalpak, sürecin giderek derinleştiğini ifade etti.  Artan katliamları “cins kırımı”  olarak tanımlayan Dilara Su Kalpak, “Bu cins kırımına baktığımızda erkek egemen devletin doğrudan cezasızlık politikalarıyla teşvik ettiği, erkeklerin mahkeme salonlarına ön kapıdan girip arka kapısından çıkarıldığı ve cezasızlıkla ödüllendirildiği bir durum açığa çıkmış halde. Kadınlar hem yoksullukla karşı karşıyalar hem de artan erkek devlet şiddetiyle mücadele etme durumundalar” dedi.  Geçtiğimiz günler de İzmir’de anneleri dışarıda hurda toplarken evde çıkan yangında yaşamını yitiren 5 çocuğu hatırlatan Dilara Su Kalpak, “Bu erkek egemen devletin işlediği cinayetlerden yalnızca bir tanesi. Ve bunun sonucunda cezalandırılan yine anne oldu. Sıla bebek istismar edildikten sonra babanın cezasızlıkla ödüllendirilerek serbest bırakılması ancak annenin tutukluluğuna devam kararı verilmesi yine erkek egemen sistemin örneklerinden bir tanesidir” şeklinde konuştu.   ‘Kadınların öfkesi günden güne büyüyor’   Kadın katliamlarının artmasının erkek egemen sistemle bağlantılı olduğunu belirten Dilara Su Kalpak, devletin katliamlara ses çıkaran ve sokağa çıkan kadınları cezalandırdığını belirtti. Sokağa çıkan her kadının erkek devlet şiddetiyle karşı karşıya kaldığını kaydeden Dilara Su Kalpak, şunları söyledi: “Bu rejimin cins kırımını çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Kadınlar derin yoksulluk içerisinde evde, iş yerlerinde sömürülüyor. Çifte emek sömürüsüne maruz bırakılıyor, bununla birlikte o şiddet sarmalı her geçen gün kadınların yaşamını daha da zorlaştırıyor. Bu şiddetle mücadele edebilmek için kadınların öz savunmaya ihtiyacı var. Hayatta kalabilmek için, yaşamak ve yaşatmak için öz savunma gerekliliği doğuyor. Erkek devlet, kadını savunan ya da kadın cinayetlerini önleyen herhangi bir politika geliştirmediği için kadınlar kendi yaşamlarını savunmak için öz savunmalarını geliştiriyorlar. Bununla birlikte yine fail erkek cezasızlıkla ödüllendirilirken öz savunmasını uygulayan kadınların cezalandırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Hapishaneler bu gün öz savunmasını uygulayan kadınlarla dolu.” Dilara Su Kalpak, kadınların bu uygulamalara karşı öfkelerinin günden güne büyüdüğünü vurguladı.    ‘Toplumsal çürümeye karşı büyüyen bir kadın öfkesi’   “Toplumsal çürümeye karşı büyüyen bir kadın öfkesi var” diyen Dilara Su Kalpak, katledilen kadınların öfkesini öz savunmaya dönüştürdüklerini söyledi. Erkek egemen iktidarın kadınları doğrudan hedef aldığına dikkat çeken Dilara Su Kalpak, “Erkek egemen rejimin kadınları nüfus politikalarıyla da hedef aldığını görüyoruz. Kadınların doğum yapmasından, kaç çocuk yapacağına kadar ya da bedeniyle nasıl ilişki kuracağına kadar erkek egemen devlet makbul kadın çerçevesi çizmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı. Yoksulluğa değinen Dilara Su Kalpak, sistemin kadınları her alanda ucuz iş gücü olarak görerek, kadınları bu şekilde konumlandırarak sermaye döngüsünü sağladığını belirtti.    'Cins kırımına' karşı öz savunma atölyeleri!   AKP-MHP iktidarının kadın kazanımlarını hedef alan kayyım politikalarına da dikkat çeken Dilara Su Kalpak, “Kayyım saldırıları kadın kazanımlarını hedef alıyor. Batman’da Gülistan Sönük doğrudan hedef alınarak ve bu saldırıların gerçekleşmesi kadın kazanımlarına ve eşbaşkanlık kazanımlarına dönük doğrudan bir saldırı. Bunların hepsi bir cins kırımının yansımaları” dedi. Kadın katliamlarına ve erkek şiddetine karşı mücadeleye işaret eden Dilara Su Kalpak, başlattıkları öz savunma atölyelerine vurgu yaptı. Dilara Su Kalpak, şöyle dedi: “ Şiarımız, ‘Kadına yönelik şiddete karşı harekete geç!’ dedik. Öz savunma meselesi en önemli konularımızdan bir tanesidir. Çünkü rejimin kadın katliamlarını meşrulaştıran cins kırımını derinleştiren politikalarının karşısında kadınların öz savunmalarını kuşandığı ve buna karşı saflaştıkları bir dönemden geçiyoruz. Bu vesileyle biz de aslında dönem itibariyle öz savunma atölyelerini düzenlemeye başladık. Atölyelerde bir araya geldiğimizde aslında kadın dayanışmasını örgütleyebilmek ve öz savunmanın aslında ne olduğunu tartışabileceğimiz alanlar yaratabilmek istedik. Çünkü öz savunma bu gün sadece bireysel olarak kendini koruma ya da nefsi müdafaa olarak adlandırılan bir biçim değil. Aynı zamanda kadın dayanışmasını, kadın örgütlenmesini kapsayan ve kadınların erkek egemen sisteme karşı başvurduğu bir savunma mekanizmasıdır. Bizim çağrımız toplumsal bir çağrıdır. 25 Kasım’a doğru giderken de bu atölyelerin çok önemli bir yerde durduğunu düşünüyoruz.”   ‘Kadınlar örgütlü mücadele saflarında buluşmalı’   Katliamlar karşısında toplumsal tepkinin önemine de vurgu yapan Dilara Su Kalpak, “Toplumsal öfkeyi örgütleyebilmek önemli” dedi. Kadın özgürlük hareketinin bütün kazanımlarını sokakta elde ettiğinin altını çizen Dilara Su Kalpak, “Kadınlar toplumsal tepkinin en zayıfladığı dönemlerde sokağa çıkan kesimlerden biri oldu. Sokağı bırakmama iradesini gösterebilen kesimlerden biri oldu. Toplumsal muhalefetin zayıfladığı bir dönemden geçtiğimizi söyleyebiliriz. Ancak Ayşenur ve İkbal’in katledilmesinde gördüğümüz üzere kadınların öfkesi sokakla buluştu. Rejimin tüm politikalarına, engellemelerine, dayatmalarına rağmen kadınlar sokakla buluşmaktan vazgeçmiyorlar. Bizler de bu cins kırımına karşı sokak mücadelesini büyütmek için öz savunmamızı kuşanıyoruz. Kadın katliamlarının günden güne derinleştiği bu süreçte tüm kadınlara çağrımız öz savunmalarını kuşanmaları ve örgütlü kadın mücadelesi saflarında yaşamlarını örgütleyebilmeleridir. Tüm kadınları hem 25 Kasım’da hem de daha sonrasın örgütlü mücadele saflarında sokağa çağırıyoruz” dedi.