Cumartesi Anneleri: Barış hakikati konuşarak gelir 2025-08-23 12:38:41   İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, abluka altındaki Galatasaray Meydanı’nda 1065’nci haftada kaybettirilen Mehmet Ertak’ın akıbetini sordu. Eylemde, “Barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir” denildi.    Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 1065’ncisini gerçekleştirdi. Karanfiller ve gözaltında kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu hafta 33 yıldır akıbeti bilinmeyen Mehmet Ertak için adalet talebinde bulundu. Açıklamada basın metnini kayıp yakını Maside Ocak okudu.   Haftalardır abluka altına olan meydanda yapılan eyleme sadece 10 kişinin katılması yönünde verilen hukuksuz yasaklamadan dolayı kayıp yakını İkbal Eren, eylem yapan kitlenin içine katılamadan dışarıdan eylemi izlemek zorunda kaldı.    ‘Her başvuruda inkârla karşılaştı’   Türkiye’de hukukun üstünlüğüne dayalı köklü bir devlet geleneğinin olmamasının toplumda adalet boşluğu yarattığını ifade eden Maside Ocak, açılan yaraların onarılması ancak adaletin sağlanması ile mümkün olduğunu aktardı. Maside Ocak şunları dile getirdi: “1065’nci haftamızda, AİHM’in mevcut delilleri yeterli bularak oybirliğiyle mahkûmiyet kararı verdiği; ancak iç hukukta kovuşturma aşamasına dahi gelmeyen, sonuçsuz bırakılan Mehmet Ertak dosyasıyla bir kez daha kamuoyu karşısındayız. 32 yaşındaki dört çocuk babası Mehmet Ertak, Şırnak’a bağlı Rezuk Mezrası’nda yaşıyordu. Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce iki kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı. Ertak ve aynı işyerinde çalışan üç akrabası, 18 Ağustos 1992 tarihinde işten eve dönmek üzere yola çıktı.    Bindikleri araç, kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolünün ardından Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada gözaltına alındığına dair tutanak tutuldu; ancak emniyete başvuran ailesine gözaltına alınmadığı söylendi. Baba İsmail Ertak bunun üzerine savcılığa başvurdu. Üç kişi Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığını, altı kişi ise işkence edilirken gördüğünü tanıklıkla doğruladı. Olay, soru önergeleriyle Meclis gündemine taşındı. Fakat aile, tüm tanıklara, belgelere ve delillere rağmen her başvuruda inkârla karşılaştı.”   Mehmet Ertak için sorumlulara çağrı   1997 yılında JİTEM personeli Murat İpek’in “Mehmet Ertak’ı, Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük” itirafına ve tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiği açıklamasına karşı ailenin başvurularının sonuçsuz kaldığını belirten Maside Ocak, “Tüm tehdit ve baskılara karşı AİHM başvurusu gerçekleştirildi. AİHM, mevcut delillerin Mehmet Ertak’ın gözaltına alınıp işkence sonucu öldüğünü hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığına hükmetti. Mehmet Ertak’ın ölümünden hükümetin sorumlu olduğu, buna devlet görevlilerinin neden olduğu kararını vererek Türkiye’yi yaşam hakkını ihlalden oybirliğiyle mahkûm etti. Mehmet Ertak’ın gözaltında kaybedilişinin 32’nci yılında, adli ve siyasi makamları bir kez daha göreve çağırıyoruz: Mehmet Ertak dosyasında inkâra ve cezasızlığa son verin. AİHM kararını uygulayın. Mehmet Ertak’ın gözaltında işkenceyle öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesiyle ilgili etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütme sorumluluğunuzu yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin, Mehmet Ertak için, tüm kayıplarımız için ve Tahir Elçi için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.    ‘Barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir’   Ardından Mehmet Ertak’ın ailesinin gönderdiği mektup okundu. Mektupta, “Bu ülkede barış olsun diye insanlar ölüyor. Senin gibi nice isim bu uğurda yok sayıldı. Ama barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir. Adalet gecikse de, sesimizi kısmaya çalışsalar da… Biz senin izini sürmekten vazgeçmeyeceğiz” ifadelerine yer verildi.    Ardından abluka altındaki meydana karanfiller bırakıldı.