Yazar Nuray Sancar: Kadın kurtuluşu sosyalizm mücadelesinden geçer 2025-11-16 09:04:31   Elfazi Toral   İSTANBUL- Yazar Nuray Sancar, kadınların özgürleşmesinin yolunun sosyalizm mücadelesinden ve barışı egemen kılan bir düzenin kurulmasından geçtiğini söyledi. “Kadınların daha iyi yaşayabileceği daha iyi bir dünya yaratma mücadelesinde birlik olabilmesi gerekiyor” diye ekledi.   Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) 8-9 Kasım tarihlerinde “Sosyalizm Yeniden” başlıklı panel düzenledi. “Sosyalizm Mücadelesinde Kadın Özgürlük Yaklaşımları”, “Devlet, Demokrasi, Sınıf ve Sosyalist Yaklaşım”, “Tarihsel Deneyimler ve Demokrasi Pratikleri”, “Sosyalizm İçin Kurucu Perspektifler” gibi ana başlıklar altında birçok tartışma yürütüldü. Panelde sıkça kadın özgürlük mücadelesine vurgu yapıldı.   “Tarihsel Perspektif” konulu başlıkta sunum yapan Yazar Nuray Sancar, sosyalizmde kadın kurtuluşuna ilişkin JİNNEWS’e konuştu.   Kadın mücadelesinin sosyalizmin kurucu unsuru olduğunu söyleyen Nuray Sancar bu konuda şunları dile getirdi: “Sosyalizmin kadınlara ilişkin kazanımları, dünyadaki diğer demokratik ülkelerin kazanımlarından daha fazla olmuştur. Kadın mücadelesi toplumun ya da işçi sınıfından bağımsız olarak ortaya çıkmamış. Toplumsal kabarmanın bir ürünüdür. Şimdiye kadar kadınların hem çalışma koşulları hem aile içerisindeki ilişkilerinde pek çok değişiklik olmuştur. En önemlisi de kadının üretken bir güç olarak tanımlanıyor olmasıdır. Sosyalizmin yaşanmış pratikleri kadınların hem toplumsal gelişmeye olan katkısını hem sosyalizme olan katkısıyla göstermiştir. Pek çok kadın toplumu yönetici konumdadır. Toplumun kurucu unsuru oldular. Kadın mücadelesi hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok yerinde çok gelişiyor. Çünkü yeni bir faşizm var. Kadın haklarını ve kazanımlarını geri alan bir siyasal gelişme var. Saldırılara karşı verilen sınıf mücadeleleri, ataerkile karşı verilen mücadelenin birikiminin gösterdiği şey; artık ezilmeden, sömürülmeden, savaşsız bir dünya olduğu da çok açık.”   Savaştan dolayı göç etmek zorunda bırakılıyorlar   Ortadoğu’da yaşanan savaşa işaret eden Nuray Sancar, savaş ve çatışmanın en çok kadınları etkilediğini belirtti. Nuray Sancar şöyle devam etti: “Savaşın bedelini en çok ezilen ve yoksul kesimler ödüyor. Özellikle kadın ve çocuk ölümlerini sıkça gördük. Pek çok kişi yerinden yurdundan edildi. Çok acı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Savaş olmayan yerlerde de ekonomik nedenlerden kaynaklı kadınların birçoğu başka bölgelere göç etmek zorunda kalıyor. Dünya artık kadınlar için her bakımdan bir şiddet yerine dönüşmüş durumda. Savaşın olmadığı bölgelerde kadın emeği üzerinde çok büyük bir baskı söz konusu. Bizim ülkemizde de bunun karşılığı var. Ateş altı bir bölgede yaşıyoruz. Türkiye’de büyük bir kesimin muhafazakârlaştığı, kadınların terörize edildiği, kadın cinayetlerinin arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu tablodan en çok etkilenen grup kadınlardır. Fiziksel ve psikolojik saldırılara maruz kalıyorlar. Dünyanın büyük güçler tarafından fethedilmesi demek kadının da fethedilmesi süreciyle birlikte gidiyor. Dolayısıyla bu sürecin en çok mağduru olan kesim emekçi kadınlardır” dedi.   ‘Şiddet toplumun her kesimine yansıyor’   Kadınların şiddete, savaşa, katliama karşı yürüttüğü mücadeleye değinen Nuray Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınların daha iyi yaşayabileceği, daha iyi bir dünya yaratma mücadelesinde birlik olabilmesi gerekiyor. Bu da elbette ki sosyalizm mücadelesinin bir parçası olmalarından geçiyor. Bir kadın kurtuluşunun koşulu, savaşı anlamsızlaştırmak ve barışı egemen kılmakla mümkün. Egemen sınıfların kadınları sömüremediği ve kadınların kendi kaderleri hakkında kendileri karar verebildiği bir düzen kurma mücadelesi yürütmeliler. Önümüzdeki günler 25 Kasım. Türkiye’de kadına yönelik şiddet çok artmış durumda. İnanılmaz bir kadın kıyımı söz konusu. En son 11. Yargı Paketi’ne baktığımızda çocukların kriminalize edilerek ceza yaşına ilişkin bir uygulama var. Çocukları suça itenler bu sistemin kendi yapısal sorunlarıdır. ‘Aile Yılı’ ilan ettiler. ‘Aile Yılı’nın bize gösterdiği tablo şu; kız çocukların erken yaşta evlendirildiği, erkek çocuğun çıraklaştırıldığı ve okulsuzlaştırıldığı, aynı zamanda kadınların da sürekli şiddete maruz kaldığı bir dünyanın kurulmasıdır. Bu tabloda şiddet toplumun her kesimine yansıyor. 25 Kasım’a giderken devlet şiddetine karşı mücadele bayrağı yükseltilmelidir. Kadınlar kendi kaderini tayin edebileceği bir düzenin mücadelesiyle birleştirerek 25 Kasım’ı karşılamalı.”