İzmir’de ‘Barış hakkı hepimizin’ buluşması 2025-12-21 16:03:00   İZMİR - "Barış hakkı hepimizin" şiarıyla bir araya gelen İzmir Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi, kalıcı barışın demokrasi, özgürlükler ve eşitliğin sağlanması ile mümkün olabileceğini ve bu taleple bir araya gelinmesi çağrısında bulundu.   İzmir Barışa İhtiyacım var Kadın İnisiyatifi, "Barış hakkı hepimizin" şiarıyla İzmir Barosu'nda söyleşi düzenledi. Söyleşi yapılan salona "Em bi pistgiriya jinan dengê aştiyê diqirin", "Ji bo jiyanê ji bo aştiyê" ve "Demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir barış için taleplerimiz var" dövizleri asıldı. Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel ve Profesör Beyza Üstün konuşmacı olarak yer aldığı söyleşiye, çok sayıda kadın katıldı.   Açılış konuşmasını yapan Aytül Uçar, inisiyatifin nasıl kurulduğunu ve neyi amaçladığını anlattı. Barışın öznesi olmak için bir araya geldiklerini kaydeden Aytül Uçar, Kürt sorununun barışçıl çözümü için kadın mücadelesinin tarihini aktardı. Kadınların savaşı sadece sıcak çatışma olarak görmediğini belirten Aytül Uçar, "Savaş kadınların bedenini ganimet haline getirir. Bunu savaşın yaşandığı Şırnak, Cizre, Mardin gibi bir çok yerde gördük. Savaş aynı zamanda dillere karşı da savaştır. kadınların Kürtçe hizmet alamaması, onları toplumsal alanın ve devlet hizmetlerinin de dışında bırakıyor. Kürtçe hizmet alamamanın kadınların hayatlarına mal olduğunu da gördük. Yine Kürt bölgesinde istihdamı savaş politikaları belirliyor. Esnek ve güvencesiz çalışan işçilerin büyük çoğunluğunun kadın ve çocuk olması tesadüf değil. Bunlara karşı, kayyım politikalarının bitmesini, taciz, tecavüz şüphelisi üniformalı erkekler yargılansın istiyoruz. Toplumun birbiri ile korkmadan açıkça yüzleşebilmesi için bunlar gerekli. Üniformalıların cinsel şiddetini, köy boşaltmalarını ve sonuçlarını, eşitliğin kadınlar için neler olduğunu konuşabiliriz, konuşacağız da. Bunlar için kadınları bir araya gelmeye, tartışmaya çağırıyoruz" diye konuştu.    ‘Birlik olursak yolu kısaltırız’   Ardından söz alan Profesör Beyza Üstün, barışta kararlı olan kadınlarla bir arada olmanın çok anlamlı olduğunu vurguladı. Salondaki her kadının, hayatı boyunca barış için her şeyi göze aldığını belirten Beyza Üstün, "Biz bu topraklarda eşit ve özgür yaşamak istiyoruz. Kalıcı barış demek tüm canlıların, halkların eşit ve özgür yaşaması demektir. Kalıcı barış demek birlikte yaşam hakkımızı, kaderimizi tayin etmek demek. Bir kadın şiddete uğruyorsa bu savaştır. Savaş, şiddet, ötekileştirerek başlayan ve hegemonya kuran bir sistemdir. Kadınlar, sisteme karşı kendi iradesini, kendi kaderini tayin hakkını istiyorlar. Kalıcı barış olmadığı sürece hiç kimse özgür değildir. Kimi ötekileştiriyorsak savaşı yeniden üretiyoruz. Bu sistem, kapitalisttir, faşizmdir, yaşam ve kültür alanlarını yok eden bir sistem" dedi.   Birlikte örmek   "Kalıcı barış örülmezse 27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın bizlere yaptığı sorumluluk çağrısını atlamış oluruz" diyen Beyza Üstün, "Bu çağrı süreci, birlikte örmek anlamına geliyordu. Dolayısıyla sorumluluğumuz çok büyük. Sistemin kendisini var ederek, kurduğu eşitsizliğe ve buradan kendini yeniden üretmesine karşı durmak istiyorsak sadece kararlılık yeterli olmuyor. sistem bizi ayrıştırarak kendisini yeniden üretiyor. Biz ne kadar birbirimize öteki olursak egemen sistem kendisini üretmeye devam edecektir. Onun için yolumuz çok uzun. Ama kazanan vazgeçmeyenler, kadınlar, gençler olacak. Birlikte olursak bu yolu kısaltırız. Barış inşa edildiğinde kendimize dair düşüncelerimizin gerçekleşeceğini sorunlarımızın ortadan kalkacağını düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.   ‘Devleti en iyi Kürtler bilir   Son olarak konuşan Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel ise son 10 yılda sadece Kürtlerin değil herkesin kaybettiğini söyledi. Hukukun ortadan kalktığını, ifade özgürlüğünün kullanılamadığını, akademi özgürlüğünün yitirdiğini belirten Sebahat Tuncel, "Ortadoğu'da savaşın yoğun olduğu bir süreçte yeniden barışı konuşur olduk. Bu da Sayın Öcalan şahsında gerçekleşti. Bu bir mücadele sürecidir. 1990'lı yıllardan beri Kürt siyasi hareketi, kadınlar barış için mücadele ediyor. bu toplam mücadelenin sonucunda bir süreç gelişiyor. Barış hakkını güvence altına almak ve gereğini yapmak devletin görevidir. barış hakkı gasp edildiğinde, düşünce ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü de gasp edilmiş oluyor. Şimdi gasp edilen hakkımızı geri alıyoruz. Bu devletin ne olduğunu en iyi Kürtler bilir. Onun için bu süreç bir kanma, kandırılma süreci değil" diye belirtti.   Leyla Zanaya saldırıya tepki   Leyla Zana'ya yapılan saldırılara da değinen Sebahat Tuncel, "Bunu süreci istemeyen, baltalamaya çalışan kesimler yapıyor. Leyla Zana, zindan yatmasına rağmen hala barışı savunan bir kadın. Bu ülkede barış isteyenler kadar savaşın rantından beslenenler var. Barışı engellemek için her türlü ırkçı, dinci, cinsiyetçi politikayı devreye koyuyorlar. Onun için kadınlar olarak buna itiraz etmek tek başına yetmez. Barışı inşa etmek zorundayız. Herkesin barış istediğine şahit oluyoruz. Barış toplumsal bir talep. Bu talebin siyasetini nasıl yapacağız? AKP'nin barış dediği barış değil. Silahlar sussun, ama özgürlükler, haklar olmasın istiyorlar. CHP'de barışı konuşurken, Kürt meselesine hiç değinmiyor. Bu meseleyi yok saymak siyaset yapmamaktır. Barışın siyasetini yapmak bizim açımızdan önemli. Devleti barışa zorlamak için daha çok yan yana gelmek zorundayız. Farklı dil, kültür ve inançlardan geliyoruz. Burada bizi tutan şey demokrasidir. Yani demokrasi olmadan barış eksik kalır. Biz demokrasiyle birlikte barışabiliriz. Demokrasi, özgürlük varsa barış olur. Barış mücadelesi demokrasi ile taçlandıracağımız bir süreci ifade ediyor" dedi.   ‘Devleti zorlamalıyız’   27 Şubat ile birlikte çok önemli bir sürece girildiğini kaydeden Sebahat Tuncel, şöyle konuştu: "O günden bugüne devlet açısından bir adım atılmadı. Madem barışacağız taraflar eşit olmalı. Sayın Öcalan sadece bir kişi değil onun şahsında Kürt halkının talepleri ortaklaşır. O, kolektif bir önderliktir. Geçiş süreci yasaları çıktıktan sonra bizim için asıl süreç başlıyor. Kadınların haklarının güvence altına alınması, şiddetin ortadan kaldırılması, yaşam alanının dışına itilmesi vb. sorunlar önümüzdeki dönemin mücadele gerekçeleri olarak duruyor. Bu tarihi süreçte kim barıştan yana olursa halkımız gereken desteği verecek. Umut her zaman var. direnenler, barış isteyenler varsa umut her zaman vardır. barış isteyenler olarak kendimizi örgütleme, güçlendirme ve devletin gerekli adımları atması için güç haline gelmemiz lazım. Meclis adına adada yapılan görüşme siyasetin önünü açmıştır. Ama kurumsallaştırmamıştır. Biz bunu kurumsallaştırmak ve devleti barışa zorlamamız lazım."   Söyleşinin ardından "Eve Dönüş" belgesel filminin gösterimi yapılırken, son olarak forum bölümünde söz alan kadınların barış üzerine konuşmaları ile etkinlik son buldu.