'Barış, kimsenin kendini öteki hissetmediği bir Türkiye’yle mümkün' 2025-12-31 09:06:08   Neslihan Kardaş    ŞIRNEX – Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan sürece ilişkin “Kimsenin kendini öteki hissetmediği bir Türkiye’yi inşa edebilirsek, barıştan ve eşit yurttaşlıktan söz edebiliriz” dedi.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından yaklaşık bir yıl önce yapılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından Kürdistan ve Türkiye’de yeni bir süreç başladı. Bu süreç, aynı zamanda Ortadoğu’yu da etkileyerek dünya genelinde geniş yankı buldu. Sürecin başladığı günden bu yana Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi tarafından birçok somut adım atıldı. Ancak bu adımlara karşılık iktidar cephesinden henüz somut bir adım atılmadı. Atılmayan bu adımlar, hem barışın sağlanmasının hem de demokratik bir toplumun inşa edilmesinin önünde önemli bir engel oluşturmaya devam ediyor.   Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dair Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz ajansımıza konuştu.   ‘Bir taraf hevesli, bir taraf ayak sürüyor’   Seher Şengüllü Yılmaz, Türkiye’nin şu an içerisinde bulunduğu iklime bakıldığında halkın barışa, demokrasiye ve kardeşliğe en çok ihtiyacının olduğu bir sürecin yaşandığını ifade etti. Seher Şengüllü Yılmaz, “Bu ülkede, bu memlekette barışın konuşulması hepimiz için çok umut verici. Sürecin biraz yavaşladığını ya da sekteye uğradığını düşünüyorum. Taraflardan birisi aslında bu barışı getirmeye çok hevesli ama bir taraf sanki biraz ayak sürüklüyor gibi. Ama bunun sonunda, özellikle Alevi toplumu olarak şunu ifade edebilirim ki bu memlekette barışa en çok ihtiyacı olan toplumlardan birisi de biziz. Biz buraya Maraş’tan geliyoruz ve şu anda ise Şirnex’teyiz. 47 yıl önce Maraş’ta katledilen canlarımızı andık” dedi.   ‘Bu barış gelecek’   Yüzlerce yıldır katliamlara uğramış, ötekileştirilmiş, asimilasyon politikalarına bırakılmış bir toplum olarak kardeşliğe ve barışa en çok ihtiyacı olan ve bu barışa en çok destek veren toplumlardan birinin Alevi halkı olduğunu söyleyen Seher Şengüllü Yılmaz, “Bir taraf yıllarca verdiği bir mücadeleyi bir kalemde sonlandırabildi, somut bir adım atabildi. Ama bugün ülkeyi yönetenler, ülkenin bulunduğu ekonomik döngünün biraz problemli olmasından mı kaynaklı bilmiyorum, iktidar ortaklarının bir tanesi bu konuda çok hevesli ve sürekli cesaret vurgusu yapıyor. Sayın Bahçeli’nin bu tarz çıkışları var, bunu görebiliyoruz. İmralı ziyaretinde tarihi adımlar attığını düşünüyorum. Ancak iktidar ortaklarının bir tarafının bu kadar zorlayıcı, diğer tarafının ise biraz daha ayak sürükleyici olması sanki bir danışıklı dövüş gibi geliyor. Evet, bu barış gelecek ama herkes bu barıştan ne istiyorsa, ne beklenti içerisindeyse onu en yüksek perdeden yapmak ve uygulamak istiyor muhtemelen” diye belirtti.    ‘İki tarafın da birbirine karşı samimi olması gerekiyor’   Barışın kalıcı olabilmesi için samimiyetin önemine işaret eden Seher Şengüllü Yılmaz, acılarla yüzleşmek ve gerçekleri kabul etmek gerektiğini vurguladı. Seher Şengüllü Yılmaz, “Sonuçta bir taraf bu ülkenin bir unsuru olduğunu, bir vatandaş olduğunu ifade ediyor ve bu ülkenin tüm vatandaşları gibi hakkını talep ediyor. Diğer tarafta ise ‘tamam, ben sana hakkını veririm ama şu kadar veririm ya da şuraya kadar müsaade ederim’ gibi bir tavır var. Dolayısıyla iki tarafın da birbirine karşı çok samimi olması gerekiyor” sözlerini kullandı.    ‘Eşit yurttaşlık talebimizi yineliyoruz’   Toplumun tüm kesimlerinin barış meselesinde hemfikir olması gerektiğine dikkat çeken Seher Şengüllü Yılmaz, “Demokratik toplumu inşa edebilmek şöyle olmalı; ben bu ülkede yaşayan Alevi bir vatandaş olarak çok demokratik bir ülkede yaşadığımızı düşünmüyorum. Çünkü kamuda ayrımcılığa uğruyorum. KPSS puanım iyi olmasına rağmen mülakatlarda eleniyorum. İnancımdan dolayı mobbinge uğrayabiliyorum. Hâlâ ibadethanelerimiz olan cemevleri resmi ve yasal statüye kavuşmuş değil, ibadethane olarak kabul edilmiyor. Dolayısıyla halkların içerisinde olduğu demokratik bir ülkeyi inşa edeceksek, bu memlekette hiçbir vatandaş dininden, dilinden, ırkından ya da mezhebinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşünmemeli. Biz Aleviler eşit yurttaşlık talebimizi bu noktada yineliyoruz” ifadelerini kullandı.   Eşitlik ve demokrasi vurgusu    Herkesin bu memleketin birliği ve bütünlüğü için bir arada olduğunu ve bunun için mücadele  ettiğini sözlerine ekleyen Seher Şengüllü Yılmaz, şöyle devam etti: “Kurtuluş Savaşı’nda hiç kimse kimliğine bakarak ayrım yapmadı. Ortak bir derdimiz vardı. Dolayısıyla bu vatanın içerisinde tüm toplumlar, birbirinin inancını ve kimliğini değiştirmeye çalışmadan, birbirine saygı duyarak ve bu ülkenin vatandaşlarına ayırdığı pastayı eşit dilimlere bölerek, herkesin hakkına düşen payı eşit şekilde alarak yaşarsa, işte o zaman demokrasiden söz edebiliriz. Tüm vatandaşların, tüm halkların kendini öteki hissetmediği bir Türkiye’yi inşa edebilirsek, o zaman barıştan, demokrasiden, eşitlikten ve kardeşlikten de söz edebiliriz diye düşünüyorum.”   ‘Barışın yolu sadece Amed’den ya da Ankara’dan geçmez’   Seher Şengüllü Yılmaz son olarak şöyle konuştu: “Bu memlekete barış gelecekse, bunun yolu sadece Amed’den ya da Ankara’dan geçmez. Bunun yolu Hacı Bektaş’tan geçer, Kaz Dağları’ndan geçer, Toroslar’dan geçer. Yani bu barış ülkenin yedi bölgesine de gelmeli. Bu ülkedeki bütün halklar barış ikliminden faydalanmalı. Diliyorum ve umuyorum ki heyecanla başlayan bu süreç nihayete erer ve herkes bu memlekette insan onuruna yaraşır bir şekilde, eşit şartlarda yaşar.”