GÖÇİZDER davası: İddianame uydurmalarla dolu 2023-01-05 13:38:22     İSTANBUL – GÖÇİZDER üye ve yöneticilerinin yargılandığı davanın duruşması savunmalarla devam ediyor. İddianamenin uydurma suçlamalar ile dolu olduğunu söyleyen tutsak Makbule Altıntaş, “Kadınlar öldürülürken ben evde olamam, sokakta olurum. Bu konuda da suçlanmam beni caydıramaz bu mücadeleden” dedi.   Göç İzleme Derneği'nin (GÖÇİZDER) yönetici ve üyelerinin de aralarında bulunduğu 13’ü tutuklu 23 kişi hakkında açılan davanın 2’nci duruşmasının 2'nci oturumu, Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye devam etti. Duruşmayı Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcileri, İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri ve çok sayıda hukukçu da takip etti. Kadın örgütleri, insan hakları savunucuları ve sanatçılar da dayanışma amaçlı duruşmaya katıldı.   Tutuklu bulunan 13 GÖÇİZDER üyesi çok sayıda jandarma ile duruşma salonuna getirildi. Salondakiler tutuklu yargılanan GÖÇİZDER üyelerini alkışlarla selamladı. Ardından duruşmaya geçildi.   ‘Uydurma iddianame’   Tutuklu yargılanan GÖÇİZDER üye ve yöneticilerinin savunmalarıyla devam eden duruşmada ilk olarak Makbule Altıntaş’a söz verildi. Bir dönem dernekte çalışma yürüten Makbule, “Diplomalarımızı sokaktan almadık, hepimiz onlarca insana dokunduk. Yaptıklarımızı da konferans salonlarında anlatmak hakkımız, bizim yerimiz mahkeme salonları değil” sözleriyle konuşmasına başladı. Makbule konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Soyut iddialarla şişirilen bir iddianame söz konusu. Onlarca insanın hayatından 7 ay çalındı, bunun hesabını kim verecek bilmiyorum. Hayatlarımızı bıraktığımız gibi sürdüremeyeceğiz. Ailelerimiz, yakınlarımız, hepimiz bu süreçten yara aldık. 16 yıldır sivil toplum çalışmalarında yer alıyorum. İki yıl boyunca Sığınma Evi Koordinatörlüğü yaptım. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki deneyimlerimi sunumlarla paylaştım. GÖÇİZDER’le tanışma sürecim Ekim 2020 tarihinde oldu. Dernekte kurum içi kapasite geliştirme üzerine sigortalı bir şekilde çalıştım. Haziran 2021’de de bu çalışmamız sonuçlandı. İddianamede birçok şey uydurulmuş. Bize suç üretmeye dair itham söz konusu.”   ‘Kadınlar öldürülürken sokakta olurum!’   Elektronik Fon Transferi (EFT) transferlerinin “suçlama” konusu yapıldığına dikkat çeken Makbule, “Katıldığım programlar ve konferanslar için hesabıma harç yatırılmış. Yatırılan tüm harçları hatırlamak zorunda değilim. Terzi arkadaşıma kıyafet diktiği için gönderdiğim paranın iddianamede yer alması çok komik. Şu an içtiğimiz kahvenin, çayın hesabını mı vereceğiz? Bunların ‘suç’ olarak önümüze getirilmesi trajikomik bir durum. Tapelerde de arkadaşlarımla buluşmadan önce haberleştiğimiz konular, ‘Eyleme gidebileceği’ şeklinde iddianameye konulmuş. Diğer trajikomik bir olay da amcam vefat ettiği için taziyesine gitmemin ‘illegal cenazeye katılmakla’ suçlanması. Sayfaları şişirmek üzerine suçlamalar yapılmış iddianamede. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda çok duyarlı bir insanım. Kadınlar öldürülürken ben evde olamam, sokakta olurum. Bu konuda da suçlanmam beni caydıramaz bu mücadeleden. Birilerinin bu mücadeleyi yürütmesi gerekiyor” sözleri ile kendilerine yöneltilen suçlama konularından örnekler verdi.   Sayısız bilet içinden GÖÇİZDER’inki ‘suç’ oldu!   Daha sonra savunma yapan ve sırf derneğe bilet sattığı için tutuklanan özel bir şirket çalışanı Mehmet Baran da, “Paravan şirket suçlaması ithaf edildi. GÖÇİZDER’e bilet kesmekle suçlanıyorum. GÖÇİZDER’e kestiğim biletler yüzde 1’e bile tekabül etmiyor. Her kesimden müşterim var ama iddia makamı sadece GÖÇİZDER’e bilet kestiğim için suçladı ve tutuklandım. İki aydır süren tutukluluğumun son bulmasını istiyorum” dedi.   ‘Algı yaratılmaya çalışılıyor’    Tutuklu yargılanan GÖÇİZDER Eşbaşkanı Mehmet Boğakan ise, “7-8 yıldır sosyal medya hesaplarımda hiçbir paylaşım yapmadım. O zaman yaptığım paylaşımlarımdan da bir algı yaratılmaya çalışılmış. Suçlamaları kabul etmiyor, tahliyemi talep ediyorum” sözlerini kullandı.   ‘Suçu’ Kurmancî konuşmak!   Daha sonra savunma yapan yüksek tansiyon ve kalp hastası olan eski GÖÇİZDER Eşbaşkanı Ramazan Kırkpınar da, 2003 yılında ekonomik nedenler yüzünden Amed’in Bismil ilçesinden İstanbul’a göç ettiğini belirtti. Bir süre Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bağcılar İlçe Yönetiminde yer aldığını söyleyen Ramazan, “Göç mağduru olduğum için de bu alan üzerinde çalıştım. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile ilgili suçlamalar yapılmış iddianamede. 12 yıl önce kapatılmış bir parti ve sanki bunun üzerine çalışıyormuşum gibi yansıtılmış. Yine avukatıma gönderdiğim 1000 lira suçlama konusu yapılmış, bunun da ne kadar yersiz ve hukuksuz olduğu ortadadır. Tapeler tamamen ailem ve ticari işlerim üzerine ama kelimeler cımbızla seçilmiş. Neden mi? Çünkü Kürtçe konuşuyorum. Yine afiş çalışması için Türkçem iyi olmaması nedeniyle bir arkadaşımdan yardım istemem ‘örgütsel çalışma’ olarak gösterilmiş. Tam 6 sayfa ailemle konuşmalarım dinlenmiş” dedi.   ‘Yine olsa yine yardım ederim’   Psikolog Zelal Coşkun ise, “Genelde kadın ve çocuk alanında çalışıyorum. GÖÇİZDER’in de kadın ve çocuk çalışması yaptığını duyup iletişime geçerek onlara cüzi bir yardım yaptım. Bunu şu anda söylerken de utanıyorum açıklamak zorunda kaldığım için. Yine olsa yine yardım ederim bu insanlara. Ben astım hastayım, 1 Temmuz’da sigorta girişim yapıldı bir ay sonra da istifa etmek zorunda kaldım ve Mersin’e ailemin yanına gitmek zorunda kaldım pandemi sürecinden dolayı. Dolayısıyla dernekle bir bağlantım bulunmamakta” şeklinde konuştu.   Yurt dışı yasaklarının kaldırılması talebi   Tutuklu yargılanan 13 GÖÇİZDER üye ve yöneticisinin konuşmaları ardından tutuksuz yargılananlara söz verildi. Tutuksuz yargılanan dernek üye ve yöneticileri Süleyman Yıldız, Şeref Kaya, Veysi Yıldız ve İskan Teker’in avukatlarının duruşmada bulunmaması nedeniyle savunmaları alınmazken, yurt dışı yasaklarının kaldırılması talep edildi. Derneğin eski Eşbaşkanı Songül Köse de duruşmalardan vareste tutulmasını ve yurt dışı yasağının kaldırılmasını talep etti. Bir diğer tutuksuz yargılanan GÖÇİZDER Eşbaşkanı Kamile Kandal da yurt dışı yasağının kaldırılması talebinde bulundu.   ‘İddianame kendi içinde çelişkiler barındırıyor’   Daha sonra ise avukatların savunmalarına geçildi. İlk olarak savunma yapan avukat Serhat Çakmak, “Soruşturma somut donelere dayanmayan ‘verilerle’ başlamış. KCK bir çatı yapılanması yapılmış ve GÖÇİZDER de durup dururken çatı yapılanmasına yerleştirilmiş. Dosyada somut bir delil olmamasına rağmen yapılanmada yer alıyor. İddianamedeki temel suçlama, yurt dışından alınan paralarla örgüt için kullanıldığı. Peki örgütün hangi faaliyeti için kullanıldı? İddianame kendi içinde zaten bu çelişkiyi barındırıyor. Raporların örgütsel bir done olarak kullanılamayacağını hepimiz biliyoruz. Faaliyetleri için kullanılan giderler matbaa masrafları gibi birçok şey barındırıyor. Peki bunlar faaliyetler için kullanılıyorsa örgüt giderleri nelerdir?” cümlelerini kullandı.   ‘Tutukluluk devamında infaza dönüşecek!’   Serhat ayrıca delil elde etme aracının sağlıklı bir şekilde yürütülmediğini söyledi. Dinlenme, gözaltı ve adliyeye dair tedbir ve kararların dosyada yer almadığını da anımsatan Serhat, “Bunlar hukuka uygun mu değil mi bakmak lazım. Daha önce dinlenme yapılıyor, bir şey çıkmayınca aynı iddia ile tekrardan dinleme kararı veriliyor. Bir ceza yargılamasının sağlıklı yürümesi için bu kararların ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. CMK 135 kararlarının dosyada yer almasının çok ciddi bir hukuksuzluk olduğunu düşünüyoruz ve bu durumun dikkate alınmasını istiyoruz” vurgusunu yaptı. Tutukluk haline ilişkin de beyanda bulunan Serhat, “Dosyada somut delil bulunmamaktadır. Salt katalog suç kapsamında işlemin yapılması, tutukluk haline gerekçe yapılmaması gerekiyor. Ayrıca aleyhte bir husus da bu aşamada dosyaya girmediğini müvekkillerin verdiği beyanların da lehe olduğunu gördük. İlk başta dosya gizli olabilir, tutukluluk geçici bir tedbir olarak görebilir ama yargılama aşamasında dosyaya delil girmediği sürece biz artık tutuklamanın devam edebilmesi durumunda infaza dönüşebileceğini ve müvekkillerimizin tahliyesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.   Avukatlardan ‘savunma engellenemez’ eleştirisi   Serhat ayrıca daha önce mahkeme başkanının avukatları duruşma salonundan çıkartmasını eleştirerek, “Savunma bizim hakkımızdır” dedi.   Ardından duruşmaya bir saatlik ara verildi.