Şebnem Korur: Kimyasal silahın ağza alınmaması korku ikliminin göstergesi
- 10:22 11 Ocak 2023
- Hukuk
İSTANBUL - Kimyasal silah kullanımına değerlendirmeleri ardından hedef alınarak tutuklanan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı savunmasında, “Bu dava üzerinden yaratılmak istenen korku iklimi, ifade, düşünce ve bilim özgürlüğüne yasak anlamına gelmektedir. Ama nafile! Korkunun ecele faydası yok. Bir daha kimyasal silahı kimse ağzına alamıyorsa bu korku ikliminin bir göstergesi” dedi.
Türkiye’nin Güney Kurdistan’a yönelik saldırılarında kimyasal silah kullanımına ilişkin araştırma yapılması çağrısında bulunan ve AKP- MHP iktidarı tarafından hedef gösterilip jet hızıyla tutuklanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla suçlandığı davanın üçüncü duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başladı.
Yüzlerce kişi duruşma salonu önünde
Duruşmayı yüzlerce avukat gönüllü takip etmek isterken çok sayıda hukuk örgütü, sanatçı, kadın örgütü temsilcisi, siyasetçi, insan hakları savunucusu, emek ve meslek örgütü temsilcisi de duruşma salonunda bulunmak istedi. Ancak her duruşmada olduğu gibi yine salonun küçük olması gerekçesiyle katılımcılar içeri alınmadı.
Duruşma salonu önünün polislerce kalkanlar ile kapatılması da dikkat çekti.
Şebnem duruşma salonunda
Ardından duruşmaya geçildi. 29 Aralık 2022’de görülen ikinci duruşmadaki savunmasında, “Ben bu devletin başına bela olmuş at sineğiyim. Onlar suç işlemeye devam ettikçe ben de at sineği olmaya, hakikati aramaya devam edeceğim” diyen Şebnem duruşmaya, her seferinde tepki gösterilmesine rağmen yine çok sayıda jandarma eşliğinde getirildi. TTB hırkası ile duruşmaya katılan Şebnem’i salondakiler, “Seni çok seviyoruz. Yanındayız. Seni almaya geldik” sözleriyle karşıladı.
Milli Savunma Bakanlığı reddedilmeye doyamadı
Duruşma, avukatların isimlerinin zapta geçirilmesi ile başladı. Milli Savunma Bakanlığı avukatı yine duruşmaya katılma talebinde bulundu. Mahkeme başkanı ise bu talebi yeniden reddetti.
‘Duruşmayı bir an önce bitirme çabası var’
Ardından mahkeme heyetinin mütalaa sunacağını söylemesi üzerine Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren duruma tepki göstererek, adil bir yargılama yapılmadığını belirtti. Nahit, “Duruşma salonunun değişmesi talebimizi ısrarla reddediyorsunuz. Ret kararınızda da somut bir gerekçe yok. Hala üç avukatla sınırlıyorsunuz. Bu dosyayı hızlıca bitirmek mi istiyorsunuz? Örgüt faaliyeti çerçevesinde mi karar veriyorsunuz? İddianame örgüt propagandası. Biz bir şekilde bu yargılamayı bitirmeliyiz algısı var ortada. Sizin bu duruşmanın uygun fiziki koşullarda yapılmasını sağlamanız gerekiyor. Bir an önce uygun bir salonda yargılama yapılması ve avukat sınırlamasını da kaldırmanız gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘Bu korkunuz niye?’
Önceki iki duruşmada da, bu koşullarda adil bir yargılamanın söz konusu olamayacağını belirten avukatlar duruşmanın büyük bir salona taşınması talebini bu duruşmada da yineledi. Yine “örgüt propagandası” iddiasıyla yapılan yargılamalarda üç avukat sınırı olmadığına dikkat çekerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söyleyen Şebnem’in avukatlarından Özkan Yücel, “Hukuku bu şekilde eğip bükemezsiniz. Çağlayan Adliyesi’nin önü bugün teslim alınmış durumda. Bu korku niye? Maalesef ki kararlarınızda hukuku göremiyoruz biz. Savunma hakkımızı engelliyorsunuz” dedi.
Geniş salon talebi yine reddedildi!
Talebin ardından mahkeme başkanı avukatların geniş salon talebini değerlendirme dahi yapmadan reddetti.
‘Kimyasal silah ağza alınamıyorsa korku ikliminin göstergesi’
Daha sonra savunma yapan Şebnem gösterilen dayanışmaya teşekkür ederek, “Bu inanılmaz bir dayanışma. Buna tanıklık etmek çok kıymetli. Karar ne olursa olsun, bizi bir araya getiren bu duyguyu, yurttaşlık bilincini, kolektif varoluşu sağlamak önemli. TTB 70 yıl önce tam da bu amaçla ve anayasal güvenceyle kurulmuştur. Bu yıl yasayla kuruluşunun 70’inci yılını kutlayacağız. Bu dava üzerinden yaratılmak istenen korku iklimi, ifade, düşünce ve bilim özgürlüğüne yasak anlamına gelmektedir. Ama nafile! Korkunun ecele faydası yok! Bizim örgütümüz TTB'dir! Bir daha kimyasal silahı kimse ağzına alamıyorsa bu korku ikliminin bir göstergesi” dedi.
‘İnsanlar ölmesin dediğimiz için hedefteyiz’
“Neymiş bizim suçumuz” diye soran Şebnem, şu ifadeleri kullandı: “Nitelikli, anadilde ve herkese eşit sağlık hizmeti dediğimiz için. Üç beş dakikada muayene olmaz, bununla sağlığa erişemezsiniz dediğimiz için. İnsanlar ölmesin dediğimiz için. Sağlıkta şiddet, niteliksiz sağlık hizmetine dönüştüren bu projeye karşı çıktığımız için. Ekolojik krize karşı durduğumuz için. Unutmadım ben İkizdere’de öldürülen o kırmızı balığı. Onu savunmak için bu memleketteyim ben. Pandemide ekonomi ve siyaset halkın sağlık hakkının önüne geçtiği için hedefteyiz. Kayyım rektörlere karşı çıktığımız, demokrasinin, adaletin olmadığı bir ülkede sağlığın da olmadığını söylediğimiz için hedefteyiz. Yeni bir proje olarak sunulan Beyaz Reformun sağlıkta dönüşüm projesi olduğunu söylediğimiz için hedefteyiz. Ve tabii ki TTB’nin hedefe alınması hiç şaşırtıcı değil. Hedef gösterilirken toplum öyle düşünmüyor. Özellikle salgın döneminde en güvendiği kurumlar arasına yerleştiriyor TTB’yi. Bu ülkede kutuplaştırılıyor kurumlar. En az güvenilen kurumlar arasında da sonuncu. Düşmanlaştırmaya çalıştıkları kitleler de TTB’ye güveniyor.”
‘Savcı belgesel de çekmeyin diyormuş!’
Ankara’da “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan belgeselci Sibel Tekin’in koğuş arkadaşı olduğunu söyleyen Şebnem, “Koğuş arkadaşım Sibel Tekin ile sanıyorum ki savcımız aynı. O iddianamedeki bir takım ifadeler aynı. Bana işimi öğretmeye çalışan savcı, belgesel de çekmeyin diyormuş. ‘Karanlıkta belgesel çekilmez’ demiş. Bize de bir örgüt bulmaya çalışıyorlar ama açıkça söylüyoruz TTB’nin örgütümüz olduğunu. Her 5 kişiden 4’ü gittikçe daha fazla insanın düşüncelerinden dolayı cezaevine konulduğunu düşünüyor. Yolsuzlukta AB ülkeleri arasında sonuncular arasındaymışız. En yolsuz ülkeymişiz. Yargıda da yolsuzluk olduğunu düşünüyorlar. Hakkınızda böyle şeyler düşünülüyor olması sizi çok rahatsız ediyor olmalı” şeklinde konuştu.
‘Cinayetleri kim işliyor’
Hrant Dink ve Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi katliamlarını hatırlatan Şebnem, “Atanmış bakan siyasi cinayet yok demiş. Yok ama bu cinayetleri kimler işliyor” diye sordu. Bu katliamları araştıranların cezaevine girmek zorunda kaldığının altını çizen Şebnem, “Bu ülkede, insan öldürmek insanları cezaevinde tutmaya yetmiyor ama bilimsel görüşünü vermek insanların cezaevine girmesine neden oluyor. Çünkü biz vatan hainleri olarak lanse ediliyoruz bu ülkede. Bu ülkenin yazgısını birilerinin ellerine teslim edemem. Çıkar karşılığı bu ülkenin yazgısını birilerinin ellerine teslim eden gerçek vatan hainleri de yargılanacak! Emre itaat etmek kimseyi sorumsuz kılmıyor. Bizim karşı duruşumuz budur; kötülük hiç kimseye bulaşmasın diye” dedi.
‘İnsan kalacağız’
Şebnem savunmasını, René Char’ın “Aykırı davranmak” şiirindeki “İnsan kalacağız biz bağışlanmazlık pahasına” sözleri ile sonlandırdı. Salondakiler Şebnem’in savunmasına alkışlarla karşılık verdi.
Duruşma, avukatların savunmaları ile devam ediyor.