Semra Güzel: Yargılanan Kürt halk gerçekliği ve halkın talepleridir
- 12:19 28 Nisan 2023
- Hukuk
ANKARA - HDP Amed Milletvekili Semra Güzel’in görülen duruşmasında tutukluluk halinin devamına karar verilirken, Semra, “Yargılanan Kürt halk gerçekliği ve halkın talepleridir. Hiçbiri tutukluluğa gerekçe değil, ama bir tek gerekçe var önümüzde, seçimler” dedi.
Hakkında 2017 yılında başlatılan soruşturma dosyasındaki bir kısım fotoğrafların basına servis edilmesinden sonra dokunulmazlığı kaldırılarak 3 Eylül’de tutuklanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed Milletvekili Semra Güzel’in yargılandığı dava, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Semra, avukatlar Rezzan Gezer ve Eylem Arzu Kayaoğlu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlandı. Çok sayıda avukatın duruşma salonunda hazır bulunduğu duruşmaya Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Ankara 1’inci Bölge Milletvekili Adayı Emirali Türkmen de katıldı.
Duruşmanın 3’üncü celsesinde kimlik tespitlerinin ardından Semra savunmasını yapmak üzere söz aldı.
'Felaketler ve yargılamalar aynı zihniyetin sonucu'
Savunmasına başlarken, Mereş merkezli depreme değinen Semra, acı kayıpların ve bugün bu yargılanmaların aynı zihniyetin ürünü olduğunu söyledi. Semra, "Bu tarz davalardan ziyade keşke gündemimiz deprem ve bu acılar olsaydı. Asıl sorumluların bu aşamada yargılanmayacağını da biliyoruz. Keşke bu süreçte deprem bölgesinde olabilseydim. Elimde olmayan nedenlerle orada olamadığım için halkımızdan da af diliyorum. Bugün orada olamamamın sorumlusu ve bu kadar can kaybının olmasının da sorumlusu aynı kişi. Bu rant politikaları ve tekçilik. Eğer bu sistem olmasaydı, eğer yolsuzlukları olmasaydı bunlar yaşanmazdı. Bugün gerçek sorumluların yargılanmadığını da görüyoruz. Yıllarca Cumartesi Anneleri cenazelerini aradı, evlatlarının bedenlerini ölüm kuyularında arardı, evlatları kimsesizler mezarlarına gömüldü. O yüzden en çok biz depremzedeleri anlıyoruz. Biz bu acıları biliyoruz. Aynı zihniyet ve sistemin sonucudur bunlar" dedi.
'Benimle bağlantısı olan tek şey fotoğraflar'
Ardından oluşturulan dava dosyasına değinen Semra, dosyada kendisiyle bağlantılı olan tek şeyin basına yansıyan fotoğraflar olduğunu kaydetti. Semra, "Dosyanın elime geçen kısmında o kadar çok ayrıntı var ki kısa sürede incelemek imkansız görünüyor. Birçok bölüm de hala elime geçmedi. Doldurulmaya çalışılmış bir dosya, kendime ait bir şey bulmakta o kadar çok zorlandım ki, çünkü dosyada benimle bağı olan bir şey bulmak çok zor. Benimle bağlantısı olan tek şey basına yansıyan fotoğraflardı. Onun dışında tek bir şey yok" şeklinde konuştu.
'Yargılanan Kürt halkı gerçekliği ve halkın talepleri'
Suçlama gerekçelerine bakıldığında ise davanın şahsi olmadığını, yargılanan Kürt halkının değerleri ve talepleri olduğunu ifade eden Semra şöyle konuştu: "Bana dair yapılan suçlama gerekçelerine bakıldığında yargılamanın benden çok bir Kürt halkı gerçekliğine ilişkin olduğunu görüyoruz. Buna benzer birçok dava görüldü ve görülmeye devam ediliyor. Hem yargılanan Kürt halkı gerçekliği hem de bir tarihsel halk gerçekliği benim şahsımda bir kez daha yargılanıyor. Bu ilk değil ve çözüm olmadığı sürece bu son olmayacak. Bu çözümsüzlüğün son bulması noktasında o nedenle biz buralarda mücadele veriyoruz. Kürtler hep yargı kıskacına alındı. Bu davalarla, yaptığımız siyasetle, yaptığımız faaliyetler, kurduğumuz sözler sebebiyle yargılanıyoruz söz kursak da kurmasak da yargılanıyoruz. Neden sustu fezleke, neden susmadı fezleke, neden yürümedi fezleke, neden yürüdü fezleke. Bu nedenle bu davaların birey bazlı olmadığını söyleyebilirim. Savunduğumuz kimlik ve demokratik siyaset nedeniyle yargılama yapılıyor. Asıl yargılanan bizlerin aracılığıyla iletilen halkın talepleri. Siyasetçi olana kadar bu dosya açılmamışken siyasetçi olduktan sonra açıldı. Burada halka da bir mesaj veriliyor, 'sen seçemezsin, seçersen böyle olur' deniliyor. Kayyımlar da böyleydi. Parti kapatmalar da yine böyleydi.
‘Ulus devletin getirdiği tekçi zihniyetin ürünü’
Türkiye'de demokratik siyaset yapmak böylesi bir yere götürüyor böylesi bir yargılamayı oluşturuyor. Çalışmalar engelleniyor, seçim öncesi operasyonlar yapılıyor. Geçtiğimiz salı Diyarbakır merkezli bir gözaltı operasyonu daha yapıldı. Her seçim öncesi bu operasyonlar yapılıyor. Bu şekilde siyasi partilerin çalışmamaları engelleniyor, yine bizim doğru habere ulaşmamamızı engellemek için gazeteciler alınıyor, avukatlar, sandık güvenliğini sağlayacak olanlar alınıyor. Tüm bu kriz tarihsel inkâra dayanıyor. Kendisine Kürdüm diyen dahi yargılanıyor. Kürtçe şarkı söylemek, şarkı dinlemek dahi suç gerekçesi yapılıyor. Irkçı saldırılara tepki gösterenler suçlanıyor. Tarihte birçok yerde geçen ve kitaplarda, saray arşivlerinde geçen, meclis tutanaklarında olan kelimeler dahi suçlama konusu. Kurdistan kelimesi bunlardan biri. İktidar kullanınca suç değil ama herhangi bir kişi kullanınca, biz kullanınca suç gerekçesi oluyor. Bütün bu inkâr, imha ve yargılamalar Ulus devlet anlayışının getirdiği tekçi zihniyetin sonucudur. Varolan kimlikler haklarını isteyince engelleniyor. Farklılıklar için bugün mücadele edilince karışımıza çıkan bu oluyor. Tüm baskı ve engellemelere rağmen başarıya ulaşmayan tekçi zihniyet öfke ve kinle doluyor."
Kürt sorunun tarihsel sürecine ilişkin beyanlarıyla savunmasını sürdüren Semra, bir sonraki duruşmada savunmasına devam etmek istediğini belirtti. Mahkeme heyeti tarafından kabul edilen talebin ardından avukatlar Semra’nın tahliyesini talep etti. Nuray Özdoğan, “Çok kısmi bir savunma yapmış olsa da bu durum tahliye edilmesine engel değil. Siyasi bir linç sonucu açılan bir davadır bu” dedi.
Savcılık makamı, Semra’nın tutukluluğunun devamına ilişkin karar vererek, kuvvetli delil durumu, kaçma şüphesi ve Semra’nın savunmasının tamamlanmaması talebiyle tutukluluk halinin devamı istendi. Semra, savcılığın talebine ilişkin ise, “Hiçbiri tutukluluğa gerekçe değil ama bir tek gerekçe var önümüzde, seçimler. Seçimler var ve bundan dolayı tahliye kararının çıkacağını düşünmediğim için herhangi bir talebim olmayacak. Siyasi saiklerle verilen kararlardır bunlar” dedi.
‘Siyasi linç kampanyasının devamı polis mizanseni
Avukatlar, savcının talebine katılmadığını kaydederek, tahliye kararı istediklerini dile getirdi. Avukat Sinem Coşkun, Semra’nın kaçarken yakalanmadığını, İstanbul’da bir mizansen ile tutuklandığını ifade ederek, dosyada tutukluluk gerekçelerinden biri olan kaçma şüphesi ve sahte kimliklerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Yaratılan mizansenin siyasi linçin polis ayağının devamı olduğunu vurgulayan Sinem, siyasi linç yargılaması dışında normal bir yargılama olmasını talep ettiklerini söyledi. Sinem, “Bu fotoğraflar 2014 yılına ve 9 yıl öncesine ait fotoğraflar var. 2017 yılından beri dosyada bulunan bu dijital materyaller kuvvetli suç şüphesi olsaydı müvekkilimiz milletvekili olmazdı, 1 yıl öncesinden soruşturma açılırdı. HDP’nin kapatılmasına gerekçe olarak bu dava açıldı. Ülkemizde maalesef siyasetçiler daha üstün olarak bakılıyor ama maalesef mesele bir Kürt kadın siyasetçi olunca bu tepe taklak oluyor. Semra Güzel’in aleyhine dosyada bir delil yoktur. Toplumda değer gören bir mesleği yürütmektedir. Adli kontrol bu aşamada yeterli olacaktır. Tahliyesini talep ediyoruz ”diye konuştu.
‘Semra Güzel dosyası kapatma davasında dahi artık tartışmalı’
Avukat Nuray Özdoğan da şunları söyledi: “Bu siyasi linç kampanyası sonucu açılmış bir davadır. Bu sürecin tutuklu olarak devam edilmesi dosyadaki ihlali artıyor. Siyasetçidir ve siyaset yaptığı yer ve parti nedeniyle bu yargılamayı yaşamaktadır. Müvekkilimizin dosyası parti kapatma davasında da yer alıyor fakat Anayasa Mahkemesi’nin son hazine bloke kararında yer alan Semra Güzel dosyasını yeterli delil olarak görmedi. Yani artık kapatma davasında da müvekkilimizin dosyası tartışmalıdır. Tutukluluğu bir siyasetçi olarak seçim sürecinde siyasi faaliyetler yapmasının önüne geçilerek siyaset yürütmesinin önünde hak ihlalidir. Bağımsız bir yargılamanın gereği olarak müvekkilimizin tutukluluğuna son verilmesini talep ediyoruz.”
Tutukluluğa devam kararı
Mahkeme heyeti, tutukluluğunun aynı gerekçeler ile devamına, ilk savunmasını tamamladıktan sonra, tanık olarak yer alan Hüseyin Doğan’ın sonraki süreçte dinlenmesine ve davanın 14 Temmuz’a ertelenmesine karar verdi.