‘Deprem bölgesinde tacize uğrayanlar fişlenmekten korkuyor’

  • 09:03 20 Eylül 2024
  • Hukuk
 
Derya Ren
 
DÎLOK - Deprem sürecinde kadınların ve çocukların maruz kaldığı cinsel şiddete ilişkin konuşan Avukat Bermal Kutlu, “Özellikle nüfusun az olduğu yerlerde saklama, fişlenmekten korkma gibi durumlar yaşanıyor. Böylesi toplumsal dinamiklerin olması sebebiyle de yargıya yansımadığını görüyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.
 
Mereş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde 7.8 ve 7.5 büyüklüğünde meydana gelen depremin üzerinden yaklaşık 20 ay geçti. Toplamda 11 ili etkileyen depremde resmi rakamlara göre on binlerce kişi yaşamını yitirdi, yüz binlercesi ise yaralandı. Depremin hemen ardından oluşan kriz ve kaos ortamında kadınlar ve çocuklar birçok sorunla karşı karşıya gelirken, iktidar birçok kurum ve kuruluşu ile sınıfta kaldı. Deprem sürecinde en temel yaşamsal ihtiyaçlara erişimi dahi zorlaşan kadınlar ve çocuklar bunun yanında her türlü şiddet, taciz ve tecavüze ile de yüz yüze kaldı.  barınma, beslenme ve hijyen sorunlarının yanı sıra erkek şiddeti, taciz ve tecavüzüne de maruz kaldı. Konuya dair kimi hukuk örgütleri, insan hakları aktivistleri ve sivil toplum kuruluşları çalışmalar gerçekleştirse de yeterli düzeye ulaşmadı.
 
Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi Avukat Bermal Kutlu, kadınların ve çocukların deprem sürecinde yaşadıkları sorunlar ve maruz kaldıkları şiddet, taciz ve tecavüze dair konuştu.
 
‘İletişim koptu’
 
Türkiye’nin deprem bölgesi olmasına rağmen deprem sürecinde yapılacaklara dair yeterli bilgilerinin olmadığını belirten Bermal, “Bağ evleri veya köyde evi olan insanlar bir şekilde dayanışarak köylere gittiler. Gıdaya erişme noktasında çok sorun oldu ilk süreçlerde. Gıdanın olduğu yerlerde ise izdiham oluşuyordu. Depremin 3’üncü günü kendi imkanlarımla Adıyaman’a gittim. Çünkü biz depremin ilk anında Antep’te bir şeyler olduğunu sanıyorduk, diğer kentlerden haberimiz yoktu. İletişim organlarının hepsinde aksama vardı. Daha sonra kanallardan ve sosyal medyadan diğer bölgelerde de depremin olduğunu öğrendik” diye konuştu.
 
‘Sorunlar şekil değiştirdi’
 
Semsûr’a (Adıyaman) gittiklerinde orada da kaosun yaşandığını söyleyen Bermal, gıda ve giyecek yardımının geldiğini, ancak koordinasyon sorunu yaşandığını hatırlattı. Deprem sürecinde yetersizlikler yaşandığını kaydeden Bermal, “Her ne kadar zaman geçmiş olsa da depremzedelerin gerek barınma, gerek geçim noktasında sorunlarının olduğunu; o süreçten bu yana herhangi bir şeyin değişmediğini görebiliyoruz. Nispeten sorunların şekil değiştirdiğini gözlemliyorum” ifadelerini kullandı.
 
‘Kadınlar depremde savaş mağduru gibiydi’
 
 
Deprem sürecinde kadın ve çocukların yaşam koşullarına işaret eden Bermal, iki kesime yönelik ayrımcı yaklaşımın deprem sürecinde katlanarak devam ettiğinin altını çizdi. Bermal, “Bunun birçok sosyolojik dinamiği var. Kadın ve çocukların hijyen noktasında gerek fizyolojik gerekse biyolojik anlamda ihtiyaç duyduğu ürünlere erişemediğini tespit etmiştik. Bu durum kadınlar üzerinde yıkıcı şeylere neden oldu. Kadınlar depremde tıpkı savaş mağduru gibiydiler. Hijyen sorununun yanı sıra başka sorunlar da baş göstermeye başladı. Tecavüz, taciz ya da enkaza çekme durumu. Çünkü her yerde enkaz vardı, elektriklerin olmayışı güvenli alanların olmaması kadınların tacize uğramalarına neden oldu. Bize gelen vakalar da oldu. Örneğin boşanma sürecinde olan bir kadın Çağdaş Hukukçular Derneği’ne başvurdu. Uzaklaştırma kararı olmasına rağmen depremi bahane ederek kadın ve çocukların yanına geldiğini söyledi. Durumu jandarmaya ilettiğini ancak bir sonuç alamadığını belirtti” sözlerine yer verdi.
 
‘Travmatize olabiliyor’
 
 
Bermal, deprem sürecinde birçok kadına hukuki destek vermeye çalıştıklarını paylaşarak, taciz ve tecavüz olaylarının kimi zaman yargıya yansımadığını söyledi. Taciz ve tecavüz olaylarının büyük travmalara yol açtığına dikkat çeken Bermal, “Deprem de aslında toplumsal bir travmaydı. Mağdur olan kişinin birçok kaygıyla yargıya yansıtmadığını görebiliyoruz. Tabi bu salt mağdur olan kişiler için değil aynı zamanda fail olan kişiler için de geçerli bir durum. Kurum ve kuruluşların da eksikliğinden kaynaklıdır aynı zamanda. Bölgede gönüllü olarak çalışan psikolog ve alanında uzman kişilerin duyumları üzerinden bu kadınlara ulaştık ve gereken hukuki desteği vermeye çalıştık. Onun ötesinde taciz ya da tecavüzü yaşayan kişi hala deprem psikolojisini atlatamamışken böylesi bir durumla karşı karşıya kaldığı zaman travmatize olabiliyor” dedi.
 
Kadın toplantıları yapıldı
 
Taciz ve tecavüz oranlarının diğer kentlerde de yüksek olduğunun altını çizen Bermal, “Adıyaman’da çocuğa karşı cinsel taciz bilgisi bize geldi. Ancak bunun yanında olayın jandarmaya da gittiğini ve olayı örtbas ettiklerini söylediler. Tanıklık için konuşulduğu zaman ise insanların ‘yardım kesilir’ korkusu ile tanıklık yapmak istemediklerini gördük. Bizim açımızdan da olayın fikri takibini yapmak zorlaşıyor. Özellikle nüfusun az olduğu yerlerde saklama, fişlenmekten korkma gibi durumlar yaşanıyor. Böylesi toplumsal dinamiklerin olması sebebiyle de yargıya yansımadığını görüyoruz. Adıyaman, Hatay ve Maraş’ın belli ilçelerinde deprem için yaptığımız toplantılara özgün kadın toplantıları da ekledik ve erkek şiddetine karşı başvurabilecekleri hukuksal yollar, 6284 sayılı kanunda kadının korunması noktasında dersler verdik. Bazı vakalarda insanlar çekinip tanıklık etmediklerinden kaynaklı bizim de elimiz kolumuz bağlı oluyor” şeklinde konuştu.
 
‘Kadın ve çocukların yaşadıklarının takipçisi olacağız’
 
Cinsel saldırı olaylarında bazı ailelerin korktuğunu sözlerine ekleyen Bermal, son olarak şunları söyledi: “Bazı aileler çocuklarının geleceği noktasında endişelenerek şikayetçi olmuyor. Toplumsal olarak izole edilmekten de korkuyorlar. Ancak bizler hukuk örgütleri olarak deprem sürecinde kadınların ve çocukların yaşadıkları durumların takipçisi olacağız.”