Dağlara sevdalı deniz kızının ardından 16 yıl...

  • 09:02 31 Mayıs 2021
  • Portre
 
ANKARA - Gülüşü ve heyecanı ile gittiği alanlarda ve çalışma yürüttüğü arkadaşlarının hafızalarında ilk günkü gibi kalan Ekin Ceren'in (Amara) ardından 16 yıl geçti. Genç yaşta Kürt özgürlük mücadelesine olan tutkusuyla hayaline kavuşan Ekin Ceren’in ardından binlerce Amara'lar dünyaya gözlerini açarken, Amara hafızalarda “dağlara sevdalı deniz kızı” olarak kalmaya devam edecek. 
 
"Bir zaman makinası olsam, geleceğe gitsem ve kendi gözlerimle bu mücadelenin başarısız olacağını görsem bile yine de bu partiye katılır, yine PKK'liler gibi yaşamaya çalışırdım. Bence bu mücadele inançtan öte bağlılık işi... Bir tercih...Yaşam tercihi...Bir zorunluluk değil asla. Vicdan muhasebesi, ödenmesi gereken borç, toprağa düşen genç bedenlere ödenmesi gereken bir borç. Vicdanı olan öder, vicdanı olmayan ödemez..." bu sözler Federe Kürdistan Bölgesinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Ekin Ceren Doğruak' a yani (Amara'ya) ait. 
 
İlk başkaldırı lise döneminde gerçekleşir 
 
Hafızalarda hala Amara olarak bilinen Ekin Ceren 8 Ocak 1981 yılında Ankara'da doğar. Egeli bir aileden gelen Amara, Kürt özgürlük mücadelesiyle üniversite yıllarında tanışır. Gençlik ve kadın hareketi başta olmak üzere birçok çalışmada aktif yer alan Ekin Ceren, tüm baskılara rağmen hayalini kurduğu özgürlük mücadelesinden vazgeçmez. Sisteme ilk lise dönemlerinde baş kaldırarak lise dönemlerinde Genç Kurtuluş örgütünde yer alarak çalışmaya başlar. Diğer yaşıtlarından farklı olarak sisteme muhalif, haksızlıklara göz yummayan Ekin Ceren, Kürt sorununa karşı da duyarsız kalmayarak, üniversite ikinci sınıftan itibaren yurtsever öğrenci yapılanmasında yer alır. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 1999 yılında uluslararası komplo ile Türkiye'ye getirilişini Kürt halkı gibi sindiremeyerek, üniversite dönemlerinde daha fazla çalışmalarda yer alır.  Bütün çalışmalarda yer alması Ekin Ceren için de bol soruşturmalarının açılacağı günleri de beraberinde getirir. Fakülte içinde dışında yapılan eylem ve etkinliklerden dolayı adı hemen hemen tüm soruşturma listelerinde yer alarak bu durumla da dalga geçer. 
 
‘İçinde taşıdığı coşkulu umut dolu yüreği bütün sınırları aşıyor’
 
Ülkede yaşatılan katliamlar, zulümlere karşı daha fazla kendini çalışmalara veren Ekin Ceren, Kadın özgürlük mücadelesinin yükseldiği dönemde Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Kadın Kolları'nda aktif çalışmaya başlar. Cins bilincini geliştirmek için gece gündüz çalışan Ekin Ceren, mahalle çalışmalarından geri durmayarak halk gerçekliği ile yüzleşmek ister. O dönem Ekin Ceren ile birlikte mahalle çalışmalarında yer alan arkadaşı Nujin Artos, Ekin Ceren ile yaptığı ilk mahalle ziyaretini şu cümlelerle anlatıyor: “Amara arkadaşın yetiştiği sosyal çevre sınıfsal olarak farklıydı. Gecekondu mahallelerine belki de hiç gitmek zorunda kalmamıştı, böyle bir sosyal çevresi yoktu. İlk kitle çalışmasına birlikte çıkacaktık. Onun halk karşısındaki yaklaşımı benim için bir merak konusuydu. Şehrin kalabalığından uzaklaşıp gecekondu mahallelerine yaklaştıkça heyecanını hissediyordum. Evlerde dolaştıkça onu izledim; gözleri ışıldadı, elleri binlerce yıllık yakınlıkla değdi çocukların başına, meraklı meraklı anlamadığı dili konuşan kadınların yüzüne gülümserken. İçinde taşıdığı coşkulu umut dolu yüreği bütün sınırları aşıyor, herkesin içindeki yüreğe ulaşıyordu".
 
Cezaevi özgürlük tutkusundan vazgeçmesine engel olmadı 
 
Ekin Ceren'in, bütün baskılara rağmen çalışmalardan geri durmaması her alanda aktif yer alması yeni bir dönemin başlangıcına neden olur. Ankara üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sosyoloji bölümü son sınıfta iken, baskılar, gözaltılar ve tutuklamaların yoğunlaşarak devam ettiği dönemlerde Ekin Ceren, gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'nde iki ay gibi bir süre kalır. Cezaevinde de kaldığı iki ay süre içerisinde özgürlük tutkusundan vazgeçmeyen Ekin Ceren, cezaevinden çıktıktan sonra hiç ara vermeden çalışmalarını devam ettir. Sürekli baskılara rağmen özgürlük mücadelesine dönük tutkusundan vazgeçmediğini dost ve düşmana gösteren Ekin Ceren, 8 Mart 2002 tarihinde yönünü Avrupa'ya çevirerek çalışmalarını orada devam ettirir. 
 
'Yurtseverliğin ne olduğunu ülkesinden uzaklaştıkça anlıyor insan' 
 
Yaşadığı süreçten kaynaklı Avrupa'ya ne kadar gitmek istemese de gitmek zorunda kalan Ekin Ceren, Avrupa'da kaldığı sürece, dağlara ve arkadaşlarına olan özlemi artarak, bir an önce arkadaşlarına ve büyük özlem duyduğu dağlara kavuşma isteği daha fazla pekişir. Avrupa'nın gri betonlarını sevmeyen Ekin Ceren,  Avrupa'da kaldığı süreyi şu sözlerle anlatır: "Çok özledim her şeyi. Bu havası lanet beton yığını ülkeden nefret ediyorum. Yarı açık cezaevi... Cezaevinde gökyüzü diktörtgendi. Buradan çokgen. Hiçbir şey ama hiçbir şey kokmuyor. Kendini sürekli nezle sanıyorsun. Dilimle satılan karpuzlardan, kolum kadar salatalıktan bıktım. Bu ülkeden çok sıkıldım. Gri gökyüzünden, asitli sulardan, gerçi hiç içmiyorum, sıkıldım. Ayağım toprağa hiç değmiyor. Bu yıl hiç deniz görmedim. Yağmurdan sonra deniz kokmuyor. Bırak toprağı, hiçbir şey kokmuyor. Yediğin o kırmızı şeylerin domates olduğunu ispatlamak imkansız bir şey. Ülkemi çok özlem. Yurtseverliğin ne olduğunu, ülkesinden uzaklaştıkça anlıyor insan..."
 
Dağlara sevdalı denizkızı... 
 
2005 tarihine kadar Avrupa'da kadın çalışmalarında aktif olan Ekin Ceren, 2002 tarihinde Zazaca'da “bizden biri” anlamına gelen Amara ismini kullanmaya başlar. Ekin Ceren, yüreğinde taşıdığı özlemi daha fazla durdurmayarak yüzünü dağlara ve arkadaşlarına çevirir.  Kürt özgürlük mücadelesini tanıdığı ilk günden itibaren özlemini ve hayalini kurduğu dağlara gelen Ekin Ceren, kısa süre içerisinde ardından onlarca güzellik bırakarak, Federe Kürdistan’a geçer. Her alanı görme heyecanıyla yola çıkan Ekin Ceren, yolda geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirir. Ekin Ceren'in arkadaşlarından erken ayrılmasına rağmen, çalışma yürüttüğü her alanda yarattığı güzellikler ve “dağlara sevdalı denizkızı olması” hafızalarda hala ilk günkü gibi taze...