Ey Paris Zafer Anıtı utanıyor artık senden!
- 09:01 8 Ocak 2023
- Portre
Melek Avcı
HABER MERKEZİ - Paris Katliamı’nda yaşamını yitiren üç Kürt kadından biri olan Ronahî (Leyla Şaylemez), adının anlamı gibi direnişiyle bulunduğu her alanı aydınlattı. Leyla'nın direnişi bugün de hafızaları aydınlatmaya devam ediyor.
“Yıldızsız gökyüzüne hüzünle bakarken, umutlarını avuçlarında tutan analar, titreyen gökkubbenin boşluğunun altında kederle bekliyorlar ruhları yaralı kadınlar…
Ey Paris, Özgürlük tacını armağan eden Zafer Anıtı utanıyor artık senden…Komünalcıların son barınağı Beyaz Kilise’nin nefretini kazanan bir dönek, anlamını yitirmiş bir enkaz yığını, pazara sürülen en ucuzundan kokuşmuş bir bedensin artık Paris!”
Kürt sorununun çözümüne ilişkin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında görüşmelerin başladığı ve ilk kez Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekillerinin İmralı’ya gittiği süreçte 9 Ocak 2013’te 3 Kürt kadın siyasetçi Fransa’nın başkenti Paris’te Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda katledildi.
3 Ocak 2013 tarihinde BDP’li milletvekillerinin İmralı’ya gidişinden 6 gün sonra gelen katliamda PKK’nin kurucu kadrolarından Sakine Cansız (Sara), Gençlik Hareketi üyesi Leyla Şaylemez (Ronahi), Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan’ın (Rojbin) katledilişinin10’uncu yılında da gerçek failler yargılanmadı. Yalnızca bir tetikçinin üzerine atılan dava yıllar sonra Türkiye’den gelen itiraf ve delillere rağmen Fransa hükümetini harekete geçirmedi. Türkiye ile olan “dostluğuna” zeval gelmemesi için uğraşan Fransa aradan geçen 10 yıldan sonra yeni bir katliamın yine adresi oldu. Psikolojisi “bozuk”, “ırkçı”, “faşist” gibi kavramlarla siyasi cinayetleri işleyen tetikçileri ve MİT ile kontrgerilla faaliyetlerini adeta yargı dokunulmazlığına alan Fransa hükümeti Paris’in göbeğinde koruyamadığı Kürt halkının öfke ve tepkisine ise gaz bombalarıyla karşılık verdi.
2013 yılına döndüğümüzde direnişleri ilham olmuş 3 Kürt Kadının katledilmesi hafızalardan silinmiş değil. Bu kadınlardan biri olan Leyla Şaylemez, diğer adıyla Ronahî, isminin “aydınlık” anlamını Kürt halkının mücadelesi üzerine saçmıştır. Henüz 25 yaşında katledilen Leyla’nın saçtığı aydınlığa ve hikâyesini hafızalarımız tekrar tekrar hatırlamalı.
Sürgün yollarına düşüş
1 Ocak 1987 tarihinde Mersin’de dünyaya gelen Leyla, ailesinin üçüncü çocuğudur. Leyla, DEP üyesi bir baba ve politik bir mahallede büyür. Babasının siyasi faaliyetleri nedeniyle işkencelere uğraması ve gözaltı süreçleri aileyi Almanya yollarına düşürür. Önce 1994 yılında Leyla’nın babası Cumali, Almanya’ya yerleşir daha sonra ise 1997 yılında ilkokula giden Leyla, annesi ve kardeşleri aile birleşimi ile Halle’ye babanın yanına gelirler.
Kürt kimliğinin inkârı
Mersin’deki çocukluğunda Kürt kimliği nedeniyle karşılaştığı ırkçı söylem ve tutumları sürgün oldukları Almanya’da da yaşarlar. Ailesi ile kaldığı Halle’de göçmenlerin çok az olması nedeniyle kimliği daha da ön plana çıkar. Yabancısı olduğu bu ülkenin Kürt kimliğini değil Türk ibaresini esas alarak ırkçılık uygulaması da içindeki öfke ve hüznü daha da alevlendirir. Annesine göre Leyla, daha o zamanlar dahi tüm bunlara güçlü bir duruşla karşılık verdiğini aktarır. Irkçı söylemler de dahi özellikle kız çocuklarının yaşadığı baskı ve adaletsizlikleri eleştirir, erkek çocukların ayrıcalıklı dünyasına karşı çıkar. “O olmasaydı burada nasıl yaşar, nasıl dayanırdım bilmiyorum. O benim sadece kızım değil, arkadaşım, yoldaşım, her şeyimdi” der annesi Şifa.
Politik çalışmaların başlangıcı
Leyla, Halle’deki Kürt derneğine gitmeye başlar, burada folklor ekibine yazılır. Bu dönemde politik gençlik çalışmalarına da yoğunlaşan Leyla, bir taraftan ev ve okul, diğer yandan sanatsal faaliyetler ve diğer yandan ise gençlik çalışmalarını yürütür. Yıl 2008’i gösterdiğinde politik çalışmalar daha ağır basar ve Leyla kadın komisyonu sözcüsü olur. Politikanın içine girdikçe ve okudukça içsel sorgulamaları daha da artar. bu süreçte Kürt özgürlük hareketine olan bağı da artar. En sonunda ise, 2008’de hayalini kurduğu ve ”en büyük amacım” dediği harekete katılır.
Paris’te yoldaşlarına katılma
Özgürlük alanı diye söz ettiği ve direnişi bulduğu yerde kalmasına maalesef sağlık sorunları artık izin vermez. Tedavisi için ailesinin yanına Almanya’ya kısa sürede dönmesi gerekir. Gittikten 2 yıl sonra yani 2010 yılında Leyla Almanya’ya döner. Döndüğü ülkede sağlık sorunlarına rağmen mücadelesini sürdürür ve gençlik çalışmalarını yürütür. Gençlik çalışmalarını yürüttüğü dönemlerde Türk İstihbaratının yoğun olduğu Hannover’da sürekli Alman polisleri tarafından izlenir. Baskınlar ve taciz izlemeleri nedeniyle Leyla faaliyetlerini yürütmek için Paris’e gider. Paris’te yoldaşlarına katılan Leyla buradayken 9 Ocak 2013’te katledilir.
‘En büyük amacım özgürlük dağlarına gitmekti’
Yoldaşlarına katıldığı 2008 yılında Leyla, babasına yazdığı bir notta şunları dile getirir: ”En büyük amacım özgürlük dağlarına gitmekti, amacıma ulaştım.” Amcasının eşi Nursel Şaylemez, Leyla’ya dair, “Çok hareketli bir çocuktu. Yerinde oturan biri değildi” der. Leyla’nın en büyük özleminin Amed’i görmek ve Amed Newrozu’na katılmak olduğunu dile getiren Nursel şöyle der: “Annesine hep şehit düşenleri sorarmış. Neden şehit olduklarını sorarmış. ‘Anne bana bunları anlat. Niye şehit düşüyorlar’ diye sorarmış.”
Aramızda olmayan bu 3 Kürt direnişçisi kadının bıraktığı özgürlük mirasını şimdi tüm Kürt kadınları sırtlandı. Her ocak ayında bir anmanın ötesine geçen bu hüzün ve öfke tarihe yazılmış bir direnişin sembolüdür.