Mevsim geçişinde enfeksiyonlara dikkat!
- 09:08 23 Eylül 2023
- Sağlık/Spor
AMED - Mevsimsel geçişin yaşandığı bu süreçte artan salgın hastalıklar ve enfeksiyonlara dikkat çeken SES yöneticisi Mehtap Çalışır, temizlik ve hijyenin önemine dikkat çekti.
Yaz mevsiminin son bulması ve sonbaharın gelişi ile birlikte, ısının düşmesi, hava kirliliğinin artması, uzun süre kapalı alanlarda kalma, toplu ve sıkışık ortamlarda bulunma nedeniyle üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanmaya başladı. Grip, nezle gibi rahatsızlıkların toplumda önemsenmemesi kişide kalıcı hasarlara yol açabiliyor. Artan enfeksiyon türleri, ortaya çıkan rahatsızlıklara ilişkin, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Mehtap Çalışır değerlendirmelerde bulundu.
Enfeksiyonlar
Virüslerin burun, ağız ve gözlerle temas halinde, boğaz, sinüs, bronşlar ve akciğerleri etkileyip bunun sonucunda da üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarını ortaya çıkardığını söyleyen Mehtap, enfeksiyon için, “Hastalık potansiyelini oluşturan virüs veya mikropların, insan vücuduna bulaşma durumudur” dedi. Enfeksiyonların 4 türe ayrıldığını ifade eden Mehtap, bunların parazital, viral, mantar ve bakteriyel olduğunu ekledi. Mehtap, en sık görülen enfeksiyon türlerinin, Hepatit-A, Hepatit-B, Hepatit-C, AIDS, Rota ve Adeno gibi ishalle seyreden viral hastalıklar olduğunu belirtti. Mehtap, bunların yanında kış aylarında daha fazla görülen bronşit, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) alevlenmesi, zatürre ve daha çok kadınlarda sık görülen idrar yolu enfeksiyonları ve mantar olduğunu ifade etti.
Salgın hastalıklar
Mehtap, üst solunum yolu enfeksiyonlarından oluşan hastalıkların salgın hastalıklar kategorisinin içerisinde olduğunu ifade ederken salgını, “Kısa bir zaman içinde çevredeki insanların, hayvanların ya da bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan (hastalık)” şeklinde tanımladı. Mehtap, devamla şu bilgileri paylaştı: “Salgın, pandemik ve endemik olmak üzere iki kategoriye ayrılıyor. Endemik olanlar, bölgesel olarak yayılan ya da bir ülke içerisinde geçerli olan salgınlardır. Pandemik dediğimiz salgın türü ise; bir veya daha fazla ülkede gelişen veya kıtalar arası bulaşma görülen hastalıklardır. En sık görülen salgın hastalık çeşidi, influenzanın sebep olduğu grip hastalıkları diyebiliriz. 20’nci yüzyıldan itibaren dünyada 5 tane salgın yaşanmıştır. Bunlardan 4’ü influenza-A dediğimiz virüsten kaynaklanan hastalıklardır. Diğeri de COVİD-19 hastalığıdır.”
‘Grip ve nezle iki farklı hastalık’
Özellikle kış aylarında en sık görülen salgın hastalık çeşitlerinden olan grip ve nezlenin halk arasında karıştırıldığını söyleyen Mehtap, nezlenin, üst solunum yolunu ile ilgili olduğunu ve belirtileri arasında burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, öksürük olduğunu belirtti. Grib ve nezlenin benzer belirtilerinin olduğunu söyleyen Mehtap, gribin alt solunum yollarını da etkilediğini dile getirdi. Grip ile nezleyi ayırt eden belirtilere de vurgu yapan mehtap, gripte ayrıca ateş, kas ağrısı, yorgunluk, halsizlik yaşandığı bilgisini paylaştı. Mehtap, “Gribal enfeksiyon sonucu ikincil enfeksiyonlar da gelişebilmektedir. Bunlar zature, orta kulak iltihabı, bronşiolit ve pnömoni vb. olarak sıralanabilmektedir” dedi.
‘Viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı hatadır’
Nezlede de gripte de viral enfeksiyonların söz konusu olduğunu belirten Mehtap, “Nezleye sebep olan 100’ün üzerinde virüs vardır. Bu yüzden bağışıklık kazanmak mümkün olmadığından bir dönemde birkaç kez nezle geçirme durumumuz vardır. Ama gripte bağışıklık vardır. Bir kere grip geçirildiğinde daha sonra belli bir süre bağışıklık kazanılabiliyor. İki hastalığın da iyileşme süreci 3- 10 gün sürebilmekte. Nezle için kullanılması gereken bir ilaç yoktur. Grip için ise özel durumlarda doktora başvurma durumları olabilir. Toplumda nezle ve grip için antibiyotik kullanımına başvurulmaktadır. Fakat bu iki hastalıkta da bakteriyel bir enfeksiyon olmadığı için antibiyotik kullanımı etkisizdir. Aksine antibiyotik kullanımı var olan enfeksiyonun tedavisini geciktirmektedir. Antibiyotik tedavisi sadece grip sonucu gelişen ikincil enfeksiyonlarda (pnömoni, orta kulak iltihabı vb) tedavisinde söz konusudur” ifadelerini kullandı. Hayatımıza 2019 yılı sonlarında giren COVİD-19’un da salgın bir hastalık olduğunu hatırlatan Mehtap, bu viral hastalıkların, insan vücudunda ne gibi etkilerin bıraktığının bilinmediğini söyledi.
‘Pandemi, ulusal çıkarlar doğrultusunda algılandı’
2019 sonlarında başlayan ve 2020’de Türkiye’de de yayılan koronavirüsün bu kadar hızlı yayılmasının, sebebini, “Ulusal çıkarlar doğrultusunda algılandı. Pandemi küresel bir hastalıktır dolayısıyla dünya sınırları olmayan bir ülke olarak görülmeliydi” şeklinde açıkladı. Mehtap, çok kısa sürede ve birçok kişinin ölümüne sebep olan koronavirüs için şunları kaydetti: “İlk Çin’de çıktı. Fakat salgın krize dönüşmeyene kadar şeffaf verilere ulaşılmadı. Ulusal ve ekonomik çıkarlar esas alınarak salgının varlığı, insan vücudunda ne gibi etkilere sebep olduğu bilgisine ulaşılamadı ve en önemlisi diğer ülkelere bulaşmaması için gerekli önlemler alınamadı. Eskisi gibi sınırlarla kapanmış ülkede ve topraklarda yaşamıyoruz. Global bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla ilişkiler daha sık, gerek ticari gerekse turizm yönünden gidiş gelişler daha sık olmaya başladı. Bu da hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmasına sebep oldu.”
Zorunlu aşılar ticarete dönüştürüldü
Salgının çok kısa sürede birçok kişiye yayılmasının diğer sebebinin de aşı eşitliği olduğunu söyleyen Mehtap, şunları aktardı: “Aşılar, eşit ve ücretsiz bir şekilde dağıtılmadı. Geçmişe bakarsak çocuk felci aşısını keşfeden bilim insanları bunu ücretsiz bir şekilde halka sunmuştu ve herkes için bir aşı eşitliği söz konusuydu. Sosyoekonomik durumlarda yani durumları farklı olan kitlelere de ulaşabilmişti. Burada temel amaç toplumun sağlığa erişmesiydi. Ama Covide baktığımızda çıkarılan aşı, sermaye aracı olarak kullanıldı. Ekonomik çıkarlar gözetilerek dağıtılmaya çalışıldı. Ücretsiz olarak değil de bir dolarlık aşıyı 30 dolara satma girişiminde bulunuldu ve patent alındığı, tek bir merkezde üretildiği için bundan bütün ülkeler aynı zamanda faydalanamadı. Bilim insanları şirket CEO’su olarak davranmaya başladı. Bütün ülkeler faydalanamadı, zengin ülkeler aşıya daha hızlı ulaşabildi daha fakir ülkeler ulaşamadı. Şu an baktığımızda Covid aşılanma oranına baktığımızda yüzde 62 gibi bir orana tekabül etmekte. Zengin olan ülkelerde yüzde 80 aşılama oranı varken daha yoksul ülkelerde yüzde 12’lerde kalmıştır.”
‘Salgından korunmak için sağlık eğitimi alınmalı’
Şu anda mevsim geçişlerinin yaşandığını ve buna okulların da açılması eklenince salgının daha fazla yaşandığını ifade eden Mehtap, salgın hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenlere ilişkin de şunları dile getirdi: “Kış mevsiminde uzun süre kapalı ortamlarda bulunuruz. Bu da havasız ortam demektir. Daha fazla bulaşıcı hastalıklar devreye giriyor. Kişide nezle ve soğuk algınlığı gibi hastalıklar meydana geliyor. Kapalı ortamlarda olduğumuzdan dolayı bu hastalıkların bir başka kişiye bulaşma olasılığı çok yüksek. Okullar açılırken çocuğumuzu okula gönderirken dikkat etmemiz gereken birkaç şey var tabii ki. Öncelikle eğitim ailede başlıyor. Çocuğa hastalıklardan korunma yöntemlerini öğretmek, özellikle el hijyeni ve tuvalet hijyeni alışkanlığı oluşturmak gerekiyor. Daha sonra solunum yoluyla bulaşan hastalıklarda sınıfın mevcudu ile sınıfın büyüklüğü, havalandırılması, derste de teneffüs aralıkları dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Sınıf kapasitesini aşan bir durum enfeksiyonu arttırabilir. Bu yüzden sınıfın sık sık havalandırılması, bir sınıftaki öğrenci sayısının kapasiteyi aşmaması, hasta kişiye yaklaşımı, ortak eşya kullanımında dikkatli olunması, okullarda, sabun ve tuvalet kağıdı yani temizliğe ait her şeyin eksiksiz olması gerekiyor. Her alanda dezenfektan olması gerekiyor. Sık sık ellerin yıkanması gerekiyor. Bunlar sadece okullar için geçerli değil, her alanda uygulanmalı ve alışkanlık haline getirilmeli.”