Meclis kürsüsünde dört dilden Jin jiyan azadî sloganı 2024-12-18 19:11:41   ANKARA - DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Saliha Aydeniz, bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada Nagihan Akarsel,  Gülistan Tara, Hero Bahaddin, Hevrin Halef ve daha nicelerin özgürlük mücadelesinin sembolü olduğunu belirtti. Saliha Aydeniz, kürsüden Farsça, Arapça, Hintçe ve Kürtçe Jin jiyan azadî sloganı attı.     Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mêrdîn Milletvekili Saliya Aydeniz, Meclis Genel Kurul’da 2025 Yılı Merkezi Bütçe görüşmeleri üzerine söz aldı.   Türkiye’nin kadınlar için her geçen gün daha güvencesiz ve yaşanması zor bir ülke haline geldiğini söyleyen Saliha Aydeniz, kadınlara yönelik ekonomik, psikolojik, dijital, cinsel ve fiziksel şiddetin toplumun her alanında gün geçtikte devam ettiğini belirtti. Saliha Aydeniz, “Bu tablo yalnızca bireylerden kaynaklı değil, kadınların haklarını korumakla yükümlü olan devlet ve kurumların görevlerini yerine getirmemesiyle daha da ağırlaşmakta. Kadına yönelik ekonomik şiddetin bir boyutu olan kadın yoksulluğu had safhadadır. Türkiye'de kadın işsizliği AB ve OECD üye ülkelerinin 2 katından fazladır. Bugün Türkiye'de fiilen çalışan 2 kadından 1'inin emekli olması maalesef hayal durumdadır çünkü kayıtsız çalışan kadın, sigortasız çalıştırılan kadın, emekli olması için en zor şartlarla karşılaşan maalesef kadındır. Neredeyse her gün kadın katliamlarının yaşanması bu vahim durumun en somut göstergesidir. Ülkemizde kadınları koruyacak etkin bir mekanizma bulunmamaktadır” dedi.   Kadınların adalete erişim sorunları   Bir gece vakti Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle çıkılan İstanbul Sözleşmesi’ni anımsatan Salihan Aydeniz, “İstanbul Sözleşmesi yalnız bir metin değil, kadınların yaşam haklarını güvence altına alan bir iradeydi. Bu iradeden vazgeçilmesiyle kadınlara yönelik her türlü şiddetin önünün açılması sağlanmıştır. 6284 sayılı Kanun’un etkin bir şekilde uygulanmaması kadınların adalete ve korunmaya erişimini engellemektedir. Bu süreçte kadınların onlarca yıl süren mücadelelerle kazandığı haklar sürekli olarak tartışılmaya açılmakta ve sistematik bir şekilde zayıflatılması istenmektedir. Toplumun her kesiminden kadın hayatlarını savunmak için mücadele ederken, karşılaştıkları engeller erkek egemen düzenin devamını sağlamaya yönelik bir politikanın ürünüdür. Kadınlara yönelik bu yaklaşımın en acı örneği İçişleri Bakanı’nın ‘3 2 hanımefendi ikazımıza uymadan kapıya adam gelince açmış’ sözleridir. Bu ifadeler, sorumluluğun kadınlara yüklenmesinin başka bir boyutudur” dedi.   Saliha Aydeniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu zihniyeti tam da her zaman olduğu gibi yine tanıyoruz. Şaibeli ölüm söylemi, Rojin'in, İkbal'in, Ayşenur'un ve birçok kadının bu söylem politikalarından cesaret alan erkekler tarafından yaşamdan koparılmasına sebep olmuştur. Fatma Altınmakas örneği ise hâlâ hafızalarımızda. Kürtçe tercüman olmadığı için derdini anlatamayan Fatma katilinin evine geri gönderildi. Bu örnek çok dilli bir toplumun yapısının yok sayılmasının nelere sebep olduğunu gözler önüne sermektedir. Failler mahkemelerde kadın düşmanı savunmalar yaparak serbest kalmayı bekliyor. Maalesef, katledilen kadın ne kadar çok itibarsızlaştırılırsa failin o kadar haklı sayıldığı bir sistemin içerisindeyiz. Bu sistem, erkek egemen zihniyetin doğrudan bir sonucudur ancak kadınlar bu zihniyete boyun eğmeyecekler. Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel boyutta değil, siyasi boyutta da karşımıza çıkıyor. Deniz Poyraz, parti binamızda katledildiğinde katiline, polisler ‘Adın ne abicim?’ diyerek yaklaştı ama aynı kolluk, kadın eylemlerinde kadınları ters kelepçeyle gözaltına almayı görev biliyor.   Nagihan Akarsel, Gülistan Tara, Hero Bahaddin…   Nagihan Akarsel,  Gülistan Tara, Hero Bahaddin, Hevrin Halef ve daha niceleri özgür ve eşit bir yaşam uğruna mücadele ettikleri için hedef alındılar. Bu kadınların ortak noktası, erkek egemenliğinin karşısında durmaları ve yeni bir yaşam tahavvülü için emek vermeleriydi. Onların yaşamları, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin sembolü hâline geldi. Özellikle Kürt kadın hareketine yönelik baskılar bu mücadelenin kriminalize edilmesi üzerinden sürdürülüyor. IŞİD karanlığına karşı verilen halkların özgürlük mücadelesi de kumpas davalarıyla hedef alınıyor. İşte, Kobani kumpas davası aynı zamanda kadınlara açılan bir davadır.   ‘Eşbaşkanlık mor çizgimizdir’   Kadınların 8 Mart’ta, 25 Kasım etkinliklerine katılması, yine bu etkinliklerde kurdukları sözler yargılama konusu yapılmaktadır. Bu davalarla kadınların yönetime katılımını, eşit temsilîni sağlayan eş başkanlık sistemi yargılanmak istendi. Oysa Türkiye'de kadınların siyasi temsilîyet oranı partimizin eş başkanlık sistemiyle birlikte 3-4 kat artmıştır. Eş başkanlık sistemi erkek iktidarının yönetimi tekelleştirdiği her yerde iktidarı kırıp paylaşımı, birlikte yaşamı öne çıkarmanın formülüdür. Eş başkanlık sistemi kadının siyasetten sokağa temsilîyetinin ve varlığının güçlendirilmesidir, eş başkanlık sistemi bizim mor çizgimizdir.     Özel savaş politikaları   Özel savaş politikaları Kürt kadınlarının örgütlü bir yaşamı sürdürmemesi için bilinçli, sistemli bir şekilde yürütülmekte; cinsel istismar, uyuşturucu çeteleri cirit atmaktadır. Kolluk ya bu çetelere göz yummakta ya da dolaylı veya doğrudan bu çetelerin içinde adları geçmektedir. Hakkâri'de bu çetelerden birine dair iddialar araştırılmadığı gibi bu iddiaları açığa çıkaran gazeteci gözaltına alındı. Yeni bir Musa Orhan örneği olan Eyüp K. 4 çocuğu istismar ettiği için çıkarıldığı mahkemede komutanlarının sevdiği asker diye nitelendirildi ve tutuklanmadı, serbest bırakıldı. Yine, 22 yaşındaki bir kadının şantajla sistematik tecavüz suçlamasıyla yaptığı şikâyet üzerine 3 koruyucu için adli kontrolün ağır geleceği söylendi ve serbest bırakıldılar ve tabii ki sonra da bunlar beraat ettiler.   ‘‘Jin jiyan azadî’ felsefesini gözaltı gerekçesi yapılıyor’   Bu ve benzeri davalarla failin korunması yalnızca bireylerin suçunu örtmekle kalmadı, aynı zamanda Kürt kadınlarının mücadele iradesini kırmayı hedefleyen sistematik bir politikaya dönüştü. Bu politikaların karşısında kadın özgürlük felsefesinin öz savunma olarak benimsenmesi tabii ki iktidar sistemini korkutuyor. Özellikle Rojava'da kadın öncülüğünde kurulan özgürlükçü, eşitlikçi sistem erkek egemen düzen için bir tehdit olarak algılanıyor; bu nedenle Rojava'ya yönelik saldırılar yalnızca fiziksel işgal girişiminin çok dışında. Bu saldırıların buradaki yansımalarıyla, faillerin sırtlarının sıvazlanmasıyla vuku buluyor.  Kadın, yaşam özgürlüğünü aynı cümle içinde anmak isteyen zihniyet Jin jiyan azadî felsefesini gözaltı gerekçesi yapıyor. Bu sloganı bir tehdit olarak algılayanlar kadınların özgürlük talebini bastırmak için istiyor ancak ji jiyan azadî sadece bir cümle değil, bir felsefedir. Bu felsefe halkların eşitlik mücadelesine ışık tutan bir yaşam rehberidir, kadının öz savunmasının bel kemiğidir, kendi varlığını ve iradesini savunmanın, gücünün ifadesidir.   ‘Kürt kadınları özgürlük talebiyle dünyaya ilham vermekte’   Rojava'daki kadınların mücadelesi kadınların yalnızca şiddete karşı direnişiyle değil; aynı zamanda, yeni bir yaşam inşa etmek gücüyle de örnek alınmaktadır. Kürt kadınları özgürlük talebiyle dünyanın dört bir yanındaki kadın hareketlerine ilham vermektedir. Bugün bu felsefe Orta Doğu'dan Güney Amerika'ya, Avrupa'dan Asya'ya ve Afrika'ya kadar her coğrafyada yankılanmaktadır. Kadınların ortak mücadelesi sınırları aşan bir dayanışmanın ve değişimin sembolüdür çünkü biliyoruz, kadınlar özgür olmadan toplum özgür olmaz. Bu nedenle, kadınların öncülüğünde kurulan bir yaşamın inşası sadece bu coğrafyanın değil tüm dünyanın ihtiyacıdır. Kadınlar hangi dilde olursa olsun, hangi coğrafya da yaşarlarsa yaşasınlar, aynı mücadeleyi yürütüyor, yürütmeye devam edecekler. Erkek egemen sistem bu güçlü iradenin karşısında duramayacak. Tüm dünyaya umut veren Rojava kadın devrimini yok saymak hiç kimseye bir yarar sağlamaz.  Orta Doğu tarih boyunca farklı kimliklerin, kültürlerin, dillerin ve inançların bir arada yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Bu çok kültürlü yapı aslında o coğrafyaların da zenginliğini ve gücünü temsil etmektedir.   Rojava modeli Türkiye’ye ilham bir örnektir   Ancak bu zenginlik eşitlik ve adalet temelinde korunmadığı sürece çatışmaların hâline gelir. Rojava modeli, Türkiye'nin çok kültürlü yapısına da ilham verecek bir örnektir; ayrıca, Orta Doğu'da onurlu bir barışın ve halkların birlikte yaşama iradesinin teminatı olacaktır. Türkiye'nin bu gerçeği görerek toplumsal cinsiyet eşitliğini ve çok kültürlü yapıyı merkeze alan bir barış siyaseti benimsemesi yalnızca kadınlar için değil, tüm toplumlar için kalıcı bir çözüm olacaktır.”   Saliha Aydeniz son olarak, Farsça, Arapça, Hintçe ve Kürtçe “Jin jiyan azadî” sloganı attı.