Gülistan Kılıç Koçyiğit: Türkiye bir yol ayrımındadır 2025-10-20 10:34:59   ANKARA - “Türkiye bir yol ayrımındadır” diyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, ya barış ve demokrasi eksenli bir dış politika inşa edileceğini ya da güvenlikçi anlayışta ısrar edilerek halklara daha fazla yıkım getirileceğini vurguladı.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Meclise getirilmeye çalışılan savaş tezkeresi   Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis Genel Kurulu’na getirilecek Suriye, Irak ve Lübnan tezkerelerini hatırlatarak, barışın, silahsızlanmanın ve çatışmasızlığın konuşulduğu bir dönemde Meclis’e savaş tezkeresi sunulmasının dikkat çekici olduğunu söyledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu tezkere ile Türkiye’nin hem Suriye hem de Irak’ta asker bulundurma süresi uzatılmak ve yeni askerler görevlendirilmek isteniyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Tezkerelerin mantığı her ne kadar ülkenin güvenliği olarak nitelendirilse de, nihayetinde başka ülkelerin iç işlerine müdahale olduğunu görüyoruz. Bu anlamıyla hem meşru değil hem de hukuki olmadığının altını çizelim.   Devletin, iktidarın genel bir yaklaşımı, güvenlik konsepti ve algısı var. Bu algıyı da yıllardır topluma anlatarak kendilerince gerekçelendirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bugüne kadar geldiğimiz bütün bu süreçleri değerlendirdiğimizde, savaş tezkerelerinin ve güvenlikçi politikaların ne Türkiye’de ne de bölgesel sorunları çözemediğini görüyoruz. Aksine; sorunları daha da derinleştirdiğini, hatta neredeyse bölgeyi büyük bir kaosa ve şiddet sarmalına sürüklediğini hep beraber tanık oluyoruz” diye ekledi.   ‘Suriye halklarının geleceğini Suriye halkları belirler’   Kurula getirilecek tezkerenin içeriğine dair bilgiler paylaşan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Suriye yönetiminin gereksinimleri deniliyor. Peki, Suriye yönetiminin gereksinimleri ile Suriye halkının gereksinimleri aynı mıdır? Bizim açımızdan halkların gereksinimleri temel olandır. O da demokratik birleşik bir Suriye'dir. Demokratik birleşik bir Suriye'nin inşa edilmesi ve kurulmasıdır.   Fakat bu bakış açısından Türkiye'nin çok uzak olduğunu görebiliyoruz. Suriye halklarının geleceğini Suriye halkları belirler. Suriye halklarına rota çizmek, Suriye halklarına dışarıdan reçetelerle kendilerine bir gömlek biçilmesi, bir dayatma içerisinde olunmasını kabul etmiyoruz. Kimisi bunu ekonomik, kimisi güvenlik gerekçesiyle yapıyor” dedi.   Suriye’de entegrasyon süreci   Suriye’deki entegrasyon sürecine dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları söyledi: “Entegrasyon süreci başlamamış mı? Alt komiteler kurulmamış mı? Bu komitelerin kurulmasına uluslararası güçler de destek vermiyor mu? Yine Türkiye'nin de bu sürecin bir parçası olduğuna dair beyanlar var. Peki bütün bunları nereye koyacağız? Yani ortada bambaşka bir hakikat, bambaşka bir süreç var. Yürüyen ve hepimizin desteklediği bir süreç var. Türkiye halklarının ekseriyetinin yüzde 70’inin başarılı olsun diye dua ettiği ve destek verdiği bir durum var. İktidarın bu çelişik politikaları nedeniyle bir taraftan Kürt sorununun demokratik çözümü için bazı adımlar atılırken, bir taraftan ise güvenlikçi politikaları devam ettirmesi güvensizlik yaratıyor.”   Türkiye’nin izlediği politika   “Türkiye bir yol ayrımındadır” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bölge politikasını barış ekseni üzerine mi kuracak? Dış politikasını halklarla eşit, özgür, demokratik bir ilişki ekseninde mi oturtacak? Yoksa geçmişteki kodlarla, güvenlikçi perspektifle yine devam mı edecek? Her yere güvenlikçi perspektif nedeniyle müdahale etme hakkını kendisinde görecek ve bunun sonuçlarının gerçek anlamda halklar açısından yıkıcı sonuçlar doğurmasına mı neden olacak?   Temel mesele budur. Kendi iç barışını sağlamış, kendi Kürt sorununu demokratik yollarla çözmüş, demokratik bir Türkiye’ye geleceği için kapı aralamış ve Türkiye’de kurduğu barış nedeniyle de Türkiye'deki iç barışını sağlamış olması nedeniyle bölge barışına da ciddi katkılar sunmuş, bölgenin istikrarına, güvenliğine ve demokrasisine de katkı sunmuş bir Türkiye mi?   O anlamıyla tezkerelerin çözüm olmadığını, güvenlikçi perspektifin çözüm olmadığını söylüyoruz” diye konuştu.   ‘Tezkereye hayır oyu kullanacağız’   Güvenlikçi yaklaşımlar yerine barışçıl bir paradigmayı, diyalogu, müzakereyi mutlaka esas almak gerektiğini vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Ortadoğu halkları, Türkiye halkları çok acı çekti. Çok kan gördü. Çok gözyaşı akıttı. Artık daha fazlasına hiç kimsenin ne tahammülü var ne de ihtiyacı var. Bugün yeni bir yüzyıla girerken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ikinci yüzyılında eğer kendisine bir ilkeyi rehber edinecekse, o da barış ve demokrasi olmalı; birlikte yaşam ilkesi olmalı. Eşit, özgür, demokratik bir yaşamın hayata geçirilmesi olmalı. Bu tezkereye de Genel Kurul’da ‘hayır’ oyu kullanacağımızı belirtiyoruz. Sadece DEM Parti'nin ‘hayır’ıyla değil, gerçek anlamda bugün barışı esas alan ve demokrasiyi kılavuz edinen her partinin, ülkenin barışçıl, demokratik geleceğine emek vermek isteyen her kesimin bu tezkereye ‘hayır’ oyu kullanması yönünde de davetimizi, temennimizi ifade ediyoruz” diye belirtti.   2026 yılı bütçesi   Gülistan Kılıç Koçyiğit, 2026 yılı bütçesinin Maliye Bakanlığı'na sunulduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Perşembe günü de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz gelip sunumu yapacak. 2026 bütçesi geçmişteki bütçelerden farklı mı? diye bir soruyla başlamak gerekiyor. Ne yazık ki değil. Halkın, yoksulun, kadının, gencin ve çocuğun değil. Kimin bütçesi? Sarayın, sermayenin, yandaşın, rantın, talanın ve faizin bütçesini yeniden allayıp pullayıp süslü rakamlarla önümüze getirecekler.   Daha önceki yıllarda pandemi diye faiz ve savaş bütçesini savunuyorlardı. Sonra deprem diye savunup gerekçe uydurmaya çalıştılar. Çöpten ekmek toplayanların, yoksulluk nedeniyle giderleri karşılayamadığı için traktörünü icra nedeniyle satan çiftçinin, üretemeyen hayvan üreticisinin ve zeytini yerinden sökülen, başka yere taşınan köylünün ülkesi. Evet, bu manzaranın kendisi bizim manzaramız. Bütçenin yüzde 11.4’ü savunma harcamalarına gidiyor, sorduğumuzda ‘hayır, savaşta değiliz’ diyorlar.   Vergilere düzenleme getirilmesi mesajı   Ülkedeki vergi sisteminin adaletsiz olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Emekçilerin ödediği gelir vergisi geçen yıla göre yüzde 91.6 artmış. Ülkenin kaymağını, ülkenin bütün gelirini sömüren, talan eden bir kesim var. Yoksullar, emekliler hiç umurlarında değil. Şimdi yeni vergi kanunuyla, tasarısıyla kira gelirlerinden, sigorta primlerinden, araç alım-satım ücretlerine kadar birçok alanda yeni vergi yükleri getiriliyor.   Hükümet bu düzenlemeyle de en az 250 milyar TL ek gelir toplamayı hedefliyor. Peki, bütün bu toplanan paraları nereye harcıyorlar? Yoksullar, bu ülkede yaşayan halklar refahtan pay alamıyor. Birilerinin bilançoları büyüyor. Gelir dilimlerinde adil bir düzenlemeye hızla gidilmeli ve vergi harcamaları adı altında yandaşa aktarılan kaynakların da kesilmesi gerekiyor. Gerçek anlamda bir vergi reformunun hızla hayata geçirilmesi gerekiyor.   Milli Parklar düzenlemesi   Bu hafta ‘Milli Parklarla’ ilgili de bir yasa genel kurula getirilecek. Bu kanun, milli parkları ranta açmanın, yandaşa aktarmanın, yapılaşmaya açmanın formülüdür. Kimse bize süslü sözler söylemesin. Korunan alanların öncelikle bilim insanlarından, ekolojistlerden, orada yaşayan yöre insanından ve en önemlisi muhalefetten hiçbir kimseden görüş almadan yasa yapıp önümüze getirmekten AKP artık vazgeçmelidir.   Bu milli parkların gerçek anlamda talan edilme yasası derhal geri çekilmelidir.   11’inci Yargı Paketi   11’inci Yargı Paketi sızdı. AKP hükümetinin yetkilileri 'Henüz resmi olarak bize gelmedi' diyor. Adalet Komisyonu başkanına da sordum. Ama sızan hali bir gerçekse, eğer gerçekten durum vahim. Bu AKP taktiğidir. Önce sızdırırlar. Bir kamuoyunu yoklarlar. Kim ne diyor, tepkileri görürler. Ondan sonra da o yasayı resmi zeminlere taşırlar. Ama çok açık ve net söyleyelim: Biz bu sızan taslağın resmileşmesini kabul etmiyoruz."   ‘Bu hafta komisyon toplanmayacak’   Gülistan Kılıç Koçyiğit, açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Komisyonda bundan sonraki süreç nasıl ilerleyecek?” sorusuna şu şekilde cevap verdi: “Geçen haftaki oturumun son oturum olmasını bekliyorduk. Daha önce Meclis Başkanı ve koordinatör grup başkan vekilleriyle böyle konuşulmuştu. Bu hafta içinde MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Adalet Bakanı'nın gelip bir sunum yapması ve bunun da nihai bir oturum olması hedefleniyordu.   Ama anladığımız kadarıyla bu hafta bakanların takvimi uymadığı için bu hafta muhtemelen komisyon toplanamayacak.   Bir sonraki hafta en azından bu durumda dinlenmelerini bekliyoruz. Daha sonra da raporun yazılması gerekiyor. Rapor Genel Kurul’a gönderilecek ve böylelikle de ilk aşaması tamamlanmış olacak.”