DBP: Barışa el uzatmamak dar ulusalcı perspektifi dayatmaktır 2025-11-22 12:27:05   AMED - BP, Meclis Komisyonu’nun Abdullah Öcalan ile görüşme kararının Türkiye için “tarihi bir dönemeç” olduğunu belirterek, CHP’nin komisyona üye göndermeme tavrının çözüm ve demokratikleşme sürecini zayıflattığını vurguladı.   Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun aldığı İmralı ziyaret kararına ve CHP’nin komisyona üye göndermeme tavrına dair yazılı bir açıklama yayımladı.   ‘Komisyonun kararı siyasi tarih açısından önemlidir’   Açıklamada, Türkiye’nin en yakıcı toplumsal sorunlarından biri olan Kürt meselesinde demokratik çözüm ve kalıcı barış arayışının yeni bir aşamaya geldiği ifade edildi. Açıklamada, “Meclis Komisyonu’nun Sayın Abdullah Öcalan ile görüşme yönünde aldığı kararın siyasi tarih açısından taşıdığı önem tartışmasızdır. Bu karar, yalnızca bir ziyaret izninin onaylanması değil; Türkiye’nin demokratik dönüşümünde yeni bir kapının aralanması açısından tarihi bir dönemeçtir. Sayın Öcalan’ın yıllardır sürdürdüğü çözüm perspektifi, Türkiye toplumunun barışa açılan kapılarından biridir. Sayın Öcalan ile sağlıklı iletişimin yeniden kurulması, çatışmasızlığa ve demokratik müzakereye dayalı bir dönemin mümkün olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Komisyon kararının hayata geçmesi, sadece Kürt halkı için değil; tüm Türkiye’nin demokratikleşmesi ve ortak yaşamın güçlendirilmesi açısından kritiktir” diye kaydedildi.     ‘Barışa el uzatmamak dar ulusalcı perspektifi dayatmaktır’   Açıklamanın devamında, CHP başta olmak üzere bazı partilerin komisyona üye göndermeme tavrının demokratik siyasete dair samimiyet tartışmalarını beraberinde getirdiğine dikkat çekilerek, “Ne var ki bu tarihsel fırsat karşısında, başta CHP olmak üzere bazı çevreler, İmralı’da baş aktör Sayın Öcalan ile görüşmeme yönünde bir karar almıştır. Kuşkusuz bu tutum, demokratik siyasete ve barışa dair samimiyetlerini ciddi biçimde sorgulatmıştır. CHP’nin bu tavrı; yüzyılı aşkın bir süredir devlet aklının merkezinde yer alan inkârcı ve baskıcı politikaların güncel bir yansımasıdır. Bu retçi yaklaşım, çözüm yollarını tıkayan, barış zeminini zayıflatan ve Türkiye’de gerçek bir eşit yurttaşlık düzeninin kurulmasına engel olan bir siyasal aklın ürünüdür. Bu siyasi akıl ile çizgide duran siyasal odaklar, bugün aldıkları tutumun inkara, demokrasi ve adeletin yokluğuna hizmet ettiğini ciddiyetle düşünmek zorundadırlar. Barışa el uzatmamak, halkların ortak iradesini görmezden gelmek ve demokratik çözüm ihtimalini hafife almak; dar ulusalcı perspektifi dayatmaktan başka bir şey değildir” ifadeleri kullanıldı.   Çözüm süreci gündeme geldiğinde manipülatif söylemler üreten çevrelerin toplumsal barışın önünü tıkadığına işaret edilen açıklamada, “Bu kesimlerin söylemleri, çatışmayı besleyen ve çözümsüzlüğü derinleştiren bir politik hatta eşlik etmektedir” denilerek, barış iradesini reddedenlerin aslında toplumun ortak geleceği, gençlerin yaşam umudu ve halkların bir arada yaşama hakkını tehlikeye atan bir siyaset izlediği vurgulandı.    ‘Mücadeleyi büyütmekten geri durmayın’   Kürt sorununun demokratik çözümünden kaçan her yaklaşımın otoriterliği güçlendirdiği kaydedilen açıklamada, “Oysa Türkiye’nin ihtiyacı bellidir: Cesur siyaset, samimi müzakere, demokratik çözüm ve halkların ortak iradesine saygı. DBP olarak çağrımız nettir: Barış iradesine sahip çıkılmalıdır! Çözümün önünü açacak her adıma destek verin. İnkârcı, tıkayıcı ve halkların iradesini yok sayan politikalara karşı demokratik barış mücadelesini büyütmekten geri durmayın” denildi.    ‘Halkların iradesine kulak verilsin’   Açıklamanın sonunda, toplumun tüm kesimlerinin Meclis Komisyonu’nun attığı adımı desteklemesi gerektiği şu sözlerle belirtildi: Toplumun tüm kesimleri, siyasi partiler, sivil kuruluşlar ve barıştan yana olan her birey; Meclis Komisyonu’nun attığı bu tarihi adımın arkasında durmalı ve demokratik çözüm sürecine güç katmalıdır. Barış bir kesimin değil, bütün Türkiye’nin geleceğidir. Dolaysıyla bu karardan geri dönmek tarihi bir sorumluluktur. Çünkü barışın imkanlarına ve kendisine muhalefet etmek, hakikati bükmek ile eşdeğerdir. Toplumun ortak geleceği, gençlerin yaşam umudu ve demokratikleşme süreci, bu tür retçi yaklaşımların gölgesinde kalmamalıdır. Demokratik dönüşüm ve kalıcı barış mümkündür; yeter ki tarihsel cesaret gösterilsin ve halkların iradesine kulak verilsin.”