Yeni mücadele hattının ana gündemi tecrit!

  • 09:06 14 Eylül 2023
  • Siyaset
 
Melek Avcı-Dilan Babat
 
ANKARA - Yeşil Sol Parti, Merkezi Kadın Konferansı’nı geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirdi. Konferansın ardından değerlendirmelerde bulunan kadınlar, ana gündemin tecridi kırmak ve toplumu bu tecritten nasıl kurtarabilecekleri olduğunu söyledi. 
 
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Ekim ayında yapılacak kongre öncesi Türk Mühendisler ve Mimarlar Odaları Birliği’nde (TMMOB) 8-9 Eylül tarihlerinde Merkezi Kadın Konferansı'nı, 10-11 Eylül tarihlerinde ise karma konferansını düzenledi. “İsyanımızla örgütleniyor özgürlüğümüzü savunuyoruz” şiarıyla yapılan konferans iki gün boyunca yoğun katılım ve tartışmalarla geçti.
 
Konferansların ardından katılımcı kadınlar ve Yeşil Sol Parti milletvekilleri, konferans sürecindeki temel gündemlerin ve yeni döneme ilişkin mücadele hattının ne olacağına dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
Sağ siyasete karşı kadının öz gücü
 
Yeşil Sol Parti Sêrt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş, kadının öz gücünün yükselen erkek sağ siyaset ortamında yeniden açığa çıktığı bir konferans ve kararlaşma gerçekleştiğini söyledi. Sabahat, “Genel seçimlerden sonra yoğun bir toplantı sürecimiz oldu. Yerellerden açığa çıkan sorunlar belli bir olgunluğa ulaştı, süzüldü ve şimdi bir karar oluştu.  Ama bunun yol ve yöntemleri üzerine konuşuluyor. Yeni mücadele hattımızı hangi çerçevede ve nasıl yürüteceğiz, birlikte Türkiye’deki kadınlar olarak farklılıklarımızla nasıl ortak bir dili konuşturup, mücadelemizi ortak bir hatta buluşturacağız üzerinden güzel tartışmalar yürüyor. Bu konferanstan güçlü bir kararlaşmanın çıkacağı ve önümüzdeki dönemde sahanın tamamına sirayet edecek, kadının kendini tekrardan toparladığı, öz gücün ortaya çıktığı bir konferans oldu. Dünya siyasetinde sağın, erkeğin bu kadar ön plana çıktığı bir süreçte kadınların tekrardan toparlanıp işe el atması diyebiliriz. Yeniden örgütlenme ve o sinerji, heyecan açığa çıkmış diyebiliriz” ifadelerini kullandı.
 
‘Yeni mücadele hattını kadınlarla örüyoruz’
 
Son yüz yılda Kürtlere dönük yürütülen politikalara işaret eden Sabahat, şunları dile getirdi: “Türkiye’nin yüz yılını ele aldığımızda ve Kürtlere yönelik kirli savaş politikaları, inkar, imha üzerine kurulu Türkiye Cumhuriyeti’ni göz önünde bulundurduğumuzda her geçen gün seyreltilerek ve daha ince elenip sık dokunularak bunun sonuçlarını bugün yaşıyoruz. Maalesef Sayın Öcalan üzerindeki derinleştirilmiş tecrit, mevcut durumda doğaya, demokrasiye ve bir bütün olarak ele aldığımızda örgütlü Kürt halkına ve kadına yaklaşım bugünkü manzarayı önümüze koyuyor. İkinci yüz yılda da aynı yöntemle, tarzda kirli bir savaş politikası yürütülüyor. Bu, Kürdistan’ın bütün gençleri üzerinde uygulanıyor, uyuşturucu her ailede maalesef rastlayabileceğimiz bir durum, keza fuhuş Türkiye’nin tamamında çok yayılmış.  Bu sistem eliyle yapılıyor. Bunun yanında yoksulluk ve kadın yoksulluğu çok ciddi bir sorun. Doğa kırımdan geçiyor, talan ediliyor, yakılıyor ve bunun bütün yansıması aslında söylediğimiz tecridin kırılmasındaki ısrarımız, bugün Sayın Öcalan şahsında bütün halklara sirayet etmiştir. Geleceğe yansıyacak bir şeydir. Onun için tecridi kırmaktaki ısrarımız barıştaki ısrarımızdır. İki gündür yürüttüğümüz konferanstan gördük ki kadınlar bu konuda ısrarlı ve kadınlar bir şey isterse bu er ya da geç oluyor. Kadınlarla beraber yeni süreci ve mücadeleyi yeniden öreceğiz. Güçlü bir yansımasının da olacağını düşünüyoruz.”
 
‘Kadınlar olarak tecridi kabul etmiyoruz’
 
Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) üyesi Gülşen Kurt, konferansın temel ve en önemli gündemlerinden birinin tecrit olduğunu belirterek,  “Öncelikle çok güçlü bir konferans ortamı vardı çok güçlü geçti. Gerçekten tecrit,  gündemde olması gereken bir konu, çünkü Kürt halkının iradesi tecrit ile kırılmak isteniyor, ama bizler Kürt gençleri ve özellikle Kürt kadınlar olarak bu mücadelenin özneleri ve öncüleri bu tecridi kabul etmiyoruz. Yaşamımızın her alanına sirayet eden bu tecridi kırmak için topyekün her bir kadın bu direnişte yer alacak ve önümüzdeki süreçte de gündemimiz tecrit olacak. Tecrit açısından mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
 
'Özel savaş politikaları uygulanıyor’
 
Kürt halkına 40 yıla aşkındır soykırım uygulandığını söyleyen Gülşen, kutu içinde verilen cenazelere dikkat çekti. Gülşen şöyle devam etti: “Kürt gençlerin kemikleri, cenazeleri annelere kutu içinde geliyor, biz bunu kabul etmiyoruz. Kürt halkını, Kürt iradesini yok saymak, manipüle etmek ve onların direniş iradesini kırmak için yapılan hamlelerdir. Bizler Kürt anneleri olarak barıştan yanayız, barışı savunuyoruz. Hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Kürdistan’da kadınlar üzerinde özel savaş politikaları uygulanıyor. Biliyorsunuz kaç gündür Cudi yanıyor, köyler yanıyor. Köyler boşaltılıyor, topraklarından, kültürlerinden, dillerinden kopartılarak kentlere göç etmek zorunda kalıyorlar. Bunlar asimilasyon politikalarıdır. Özellikle Kürt kadınların dillerini bilmedikleri yerlerde sağlık, ekonomi herhangi bir sosyal hizmete erişemediği, yalnızlaştırıldığı, yok sayıldığı politikalar izlenmektedir. Kürt gençlerini kendilerine ekonomik açıdan mecbur bırakıyorlar, çünkü Türkiye’nin ekonomisini biliyorsunuz, tüm ekonomisini savaşa harcıyor. Büyük bir enflasyon ve yoksulluk politikasıyla karşı karşıyayız. Bundan da en çok etkilenenler kadınlardır. Böyle olunca da oradaki halkı kendilerine mecbur bırakmaya çalışıyorlar. Kürt kadınlar ve halkı bunların bilincindedir. Birçok Kürt genci savaş politikalarıyla fuhuş, uyuşturucu gibi sorunlarla karşı karşıya. Bunları kabul etmiyoruz. Her daim Kürt kadınlar olarak birbirimizi desteklemeye ve aynı zamanda özgürleşinceye dek bu mücadelemizi ve direnişimizi sürdürmeye devam edeceğiz.”
 
HDP Sêrt İl Eşbakanı Hatice Tay: Sokağa çıkmalıyız
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sêrt İl Eşbaşkanı Hatice Tay, ana gündemlerinin topluma sirayet eden tecrit ve siyasi tutsaklar olduğunu vurgulayarak, “Önder Apo tecrit altında ve birçok arkadaşımız bugün cezaevinde ama onların şahsında toplum topyekün tecrit altında. Aslında üzerinde durmamız gereken asıl konu da bu, toplumu bu tecritten nasıl kurtaracağız? Tartışmalar bu yönde devam ediyor. Önümüzdeki dönemin mücadele hattını belirleyecek temel başlık budur. Toplum üzerindeki tecridi kırmak” dedi.
 
‘Sistemi demokratik eylemlere çekmeliyiz’
 
Kadınların iktidarın özel savaş politikaları ve söylemleriyle toplum içinde iki kere hedef olduğunu kaydeden Hatice, şöyle konuştu: “Kurdistan coğrafyasında bir özel savaş politikası var, toplumun tümü özel savaş politikaları hedefindeyken ama özelde Kurdistan hedeftedir. Tabi ki bizim coğrafyamızda kadın iki kere hedef oluyor toplumun yarısı diyoruz ama toplumun tümü hedef, en çok etkilenenler de kadınlar. Yaşamın her alanında özel savaşın, feodal sistemin ve birçok kesimin hedefindedir. İktidarın politikaları maalesef kadını daha çok hedef haline getiriyor, hakların korunması gerekirken kazanılmış medeni ve yasal hakları da maalesef hedef haline getiriyorlar. Bunlardan biri İstanbul Sözleşmesiydi. Bu durumda erkek egemen sistem ve mevcut erkek anlayışı daha çok kadınları hedef alıyor. Biz bunlara, politik ve demokratik düzlemde direnerek karşı durabiliriz. Bizim siyasetimizin öncü kesimi, bunda rol alan ve yol açan daha çok kadınlar. Böyle bir kadın mücadelesi içinde olmak elbette onur verici ama yetiyor mu yetmiyor. Bunları daha çok demokratik eylem ve etkinliklere sığdırmamız lazım. Sistemi demokratik eylemlere çekmek gerekiyor. Sokağa çıkmamız lazım, eğer kadınlar sokakta katlediliyorsa sokakta buna karşı söylemler olmalı.”