‘Aile-Devlet-Kutsallık’ üçgeni kadın örgütlenmesinin önünde duramıyor

  • 09:03 17 Eylül 2024
  • Siyaset
 
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - DEM Parti'nin düzenlediği Merkezi Kadın ve Genel Örgütlenme Konferanslarını değerlendiren kadınlar, örgütlenmenin önemine vurgu yaptı. DEM Parti Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş ve HDP Eş Genel Başkanı Sultan Özcan, iktidarın kadın ve çocuk katliamlarını "aile-devlet-kutsallık" üçgenine hapsetme çabalarını kadınların kabul etmediğini belirterek, bu politikaların örgütlü kadın mücadelesi karşısında duramayacağı mesajını verdiler.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), "Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız, Örgütleniyoruz" başlığıyla, 1. Merkezi Kadın Örgütlenme Konferansı ve Genel Örgütlenme Konferansı'nı TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirdi. Dört gün süren konferansın ilk iki gününde kadın örgütlenmesi ve kadın ittifakı konuları tartışıldı. Sonraki iki günde ise genel konferans kapsamında örgütlenme, siyasi süreçler, yerel dinamikler ve çözüm önerileri ele alındı.
 
Kadın Örgütlenme Konferansı'na ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Sêrt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sultan Özcan, Narin Güran gündemini de ele aldılar.
 
‘Daha örgütlü ve güçlü kadınlarla erkek egemen sistem aşılacak’
 
Böylesine siyasi bir süreçte kadın örgütlenme konferansını gerçekleştirdiklerini belirten Sabahat, şu ifadeleri kullandı: “Bu kadar ataerkilliğin baskın olduğu, kadınların katledildiği, istismar edildiği, çürütülmek istendiği, özel alana hapsedilmek istendiği bir dönemde, kadın örgütlenme konferansını yaptık. Bu sürecin son derece anlamlı ve kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Erkek egemen sistemin panzehiri özgür kadındır ve biz de bu anlamda 1. Merkezi Örgütlenme Konferansımızı yaptık. Daha güçlü ve daha örgütlü kadınlarla ataerkiyi yıkacağımıza ve bu erkek egemen sistemi kadın örgütlülüğü ile aşacağımıza inanıyoruz. Her televizyonu açtığımızda, sosyal medyaya baktığımızda ya da sohbet ettiğimizde, aile içi kadına yönelik şiddet, çocuk katliamı veya istismardan konuşuyoruz. Narin’e salt cinayet demek, hem bu topluma hem de katledilen çocuklara haksızlık olur. Biz her zaman şunu savunmuşuzdur: Kadın cinayetleri politiktir, çocuk cinayetleri de politiktir.”
 
‘Kutsal Aile’ diye diye toplumu çürüttüler’
 
AKP iktidarının 20 yıllık geçmişine bakıldığında, toplumu çürütmek amacıyla atılan adımların görüldüğünü söyleyen Sabahat, kadınların ise iktidar tarafından toplum dışına itildiğini belirtti. Sabahat, şunları dile getirdi: “Toplum çürütülmek isteniyor, ama 20 yıllık AKP iktidarına baktığımızda, tüm pratiği kadını eve kapatmak, özel alana hapsetmek üzerine kuruludur; örgütlü kadını görmek istemiyorlar. Dolayısıyla hem siyasal alanda hem de toplumun diğer dinamiklerinde kadının her zaman geri planda tutulduğunu görüyoruz. Depremde de ilk önce kadın mağdur oluyor; kadına dönük herhangi bir politika üretilmiyor, kadının sahaya çıkıp güçlenmesine izin vermeyen bu iktidardır. Pandemi döneminde de gördük, ilk işten çıkarılanlar kadınlar oldu ve kadınlar toplumdan izole edilmeye çalışıldı. AKP’nin 20 yıllık iktidarına baktığımızda, kadınların tamamen eve hapsedilmek istendiğini ve her alanda topyekün bir saldırıya maruz kaldıklarını görüyoruz. Örgütlü kadını kriminalize eden, cezaevine gönderen ve her anlamda toplumdan izole eden bir yaklaşım var. Şimdi de ‘aileyi koruma’ adı altında, kutsal aileyi inşa ettiklerini söylerken aslında kadını, çocuğu ve toplumu çürüttüklerini görüyoruz. Dolayısıyla AKP’nin 20 yıllık politikalarına ve bugünkü erkek ittifakına, HÜDAPAR’a ve MHP’ye baktığımızda kadını görmeyen, yok sayan, tamamen erkek egemen bir zihniyetle toplumu yönlendirmeye, dizayn etmeye çalışıyorlar.”
 
‘Ödül gibi cezalar veriliyor’
 
Narin ve Kurdistan coğrafyasında katledilen bütün çocuklara bakıldığında, bu katliamların özel savaştan bağımsız olmadığını belirten Sabahat, “Zırhlı araçlardan mı bahsedelim, havan mermisiyle vurulan Ceylan’dan mı, yaşından fazla kurşun sıkılan Uğur’dan mı, Leyla’dan mı bahsedelim? Yıllardır kayıp olup akıbeti bilinmeyen, her santimetrekaresi izlenen Dêrsim’de Gülistan Doku’yu mu soralım? Dolayısıyla, tüm bunlar kimin elinde? Kim bu cesareti veriyor? Ödül gibi cezalar veriliyor, kim bunları koruyor? Babası erkek, kocası erkek, kardeşi erkek; hepsi aile bireyleri tarafından katlediliyorlar. En son Narin’de bunu gördük. Narin’in katledilmesi sürecinde, ‘Bazı şeyler biliyoruz ama söylemiyoruz, aile bizim 40 yıllık dostumuzdur’ diyen AKP milletvekili Galip Ensarioğlu değil miydi? Aslında Narin’de de tekrar erkek ittifakının ve AKP iktidarının korunduğunu görüyoruz. Bu olayların gün yüzüne çıkmasını, toplum önünde hesap verilmesini istemiyorlar. AKP-MHP, şimdi de 90’lardan hatırladığımız Hizbulkontraları köylere geri getiriyor. Bu süreçte AKP’nin aynı zamanda o zihniyeti de koruduğunu ve özel savaş aracı olarak kullandığını açıkça görüyoruz” dedi. 
 
Güçlü kadın güçlü toplum
 
Sabahat, konuşmasında AKP'nin eliyle HÜDAPAR’ın da Meclis'e girdiğini belirterek, şunları söyledi: “23 yıllık AKP iktidarı, bu coğrafyada yaşayan toplumun her zerresine, her hücresine şiddeti olağanlaştırdı ve yaydı. Biz de bu konferansta tam olarak bunun için örgütlenmenin ne kadar kıymetli olduğunu, kadının ne kadar güçlü olduğunu vurguluyoruz. Kadın ne kadar güçlenirse, erkek egemen sistem o kadar gerileyecek ve toplum huzura kavuşacak. Çocuklar evlerinde, sokaklarda ve okullarda rahatça oynayabilecek. Bu yüzden örgütlenmenin, erkek egemenliğine karşı bir panzehir olduğunu söylüyoruz. Dünyadaki tüm kadınların ortak bir zeminde bir araya gelmesi için mücadele ediyoruz, çünkü şiddetin rengi her yerde aynıdır.”
 
‘Yeniden örgütleniyoruz’
 
Sultan Özcan, HDP’den bugüne taşınan miras ve tarihsel kazanımlarla yürüdüklerini belirterek, “DEM Parti Kadın Meclisi’nin yaptığı 1. örgütlenme konferansını, iktidarın kendi bekası için direnç noktası olarak gördüğü kadın fikrini, onun kazanımlarını, tarihsel bağlamını ve geleceğe dair özgür ve eşit bir yaşam kurma hayalini devre dışı bırakmak için ant içtiği bir dönemde gerçekleştirdik. Bu nedenle konferans çok kıymetlidir. Tarihimizden aldığımız kazanımlar, dünya kadın örgütlerinin başarıları ve HDP’den DEM Parti’ye yürüyüşümüzde elde ettiğimiz tüm kazanımlarla birlikte, kendimizi gözden geçirmeyi; faşizme, erkek egemen devlete ve erkek devlet adaletsizliği ile hukuksuzluğuna karşı yeniden örgütlenmeyi amaçlıyoruz. Aynı zamanda, bu süreçte yeni bir yol haritası belirleyip, tedbirler ve önlemler alarak, tüm kadın hareketlerinin önünü açacak kararlar bütünüyle bu konferanslardan çıkmayı hedefliyoruz” sözlerine yer verdi. 
 
‘Geleceğin inşasına katkıda bulunacağız’
  
Narin katliamına da değinen Sultan, iktidarın "kutsal aile" kodlarının bu katliamdan bağımsız olmadığını vurgulayarak öfkeli olduklarını söyledi. Sultan, şu ifadeleri kullandı: “Narin kızımızın vahşice katledildiği, katillerin kaybedilmeye çalışıldığı, ipuçlarına erişimin engellendiği, 'aile-devlet-kutsallık' üçgenine sıkıştırılmaya çalışıldığı bir evredeyiz. Bu süreçte, toplumun direnç noktaları olan kadın yapılarının, eşitlikçi ve özgürlükçü bir geleceğe yürüyüşümüzün önünde önemli bir öfke, yas ve itiraz hamlesi olarak durduğunu görüyorum. Bu açıdan, hem kız çocuklarının hem kadınların geleceğini ve kadınların açtığı yolda demokratik bir ortak geleceğin inşasına katkıda bulunacağımızı düşünüyoruz.”
 
Kürt siyasetinde yer alan kadınları hatırlattı
 
Sultan, örgütlülüğün tarihsel önemine vurgu yaparak şöyle konuştu: “Aynı zamanda bu salonda örgütsel konferanslarımızın tarihsel ayak izleri var. 2016 yılında, HDP olarak Kadın Koordinasyonu’ndan Kadın Meclisi’ne geçme kararını bu salonda, yüzlerce kadın delegeyle birlikte almıştık. O dönemde özgür ve özerk örgütlenme kararını aldığımızda da yine bu salondaydık. Kadın Meclisi sözcülüğüne geçtiğimiz dönem de aynı döneme denk geliyor. Burada, bu mücadelenin direniş noktaları olan yol arkadaşlarımıza, kız kardeşlerimize değinmeden geçemem. Onların açtığı ayak izlerinden yürüyoruz. Figen Yüksekdağ’dan, ilk Kadın Meclisi sözcümüz Besime Konca’ya, ardından gelen Dilan Dirayet Taşdemir ve Ayşe Acar Başaran’a kadar herkese katkılarından dolayı hem teşekkür etmeyi hem de onları anmayı büyük bir kız kardeşlik ve yoldaşlık borcu olarak görüyorum. Politik sürgün olarak hayatlarını sürdürüyorlar; Figen Başkan şu anda cezaevinde, pek çok kadın yoldaşımız gibi. Bu kadınlar, sosyal, siyasi ve ekolojik hayattan tasfiye edilmeyi hedefleyen faşist ve otoriter rejime karşı direnen tüm kadınların akıl ve ufuk izlerini taşıyorlar. Bu açıdan da çok önemli.”