Nasibe Shamsaei: İdam ve şiddete rağmen her alan direniş 2025-02-15 09:01:15     Melek Avcı   ANKARA- İdam ve tutuklamalara rağmen İran’da kadınların direndiğini ifade eden aktivist Nasibe Shamsaei, “2024 yılında İran'da en az 31 kadın idam edilmiş ve bu sayı son 17 yılın en yüksek rakamdır. Bu cezalar, rejimin eşitlik ve özgürlük yönündeki her türlü hareketi bastırma kararlılığını yansıtmakta ve umutsuzluk aşılamayı hedefliyor” dedi.   23 Temmuz 2024’te gözaltına alınan Pexşan Ezîzî Tahran Devrim Mahkemesi’nin 26’ıncı Şubesince idam cezasına çarptırılmış, 8 Ocak’ta ceza onanmıştı. Kürt siyasi tutsaklar Pexşan Ezîzî ve Werîşe Muradî’ye verilen idam cezalarına tepkiler artıyor. Toplum ve tüm dünya bu idam cezalarını kınayarak İran hükümetinin kadınlardan ‘Jin jiyan azadî’ eyleminin intikamını almak istediğini belirtiyor. Eylemsellik ve hareketlilik devam ederken idamlara karşı ise her Salı grev örgütleniyor ve bildiriler, çağırılar gerçekleştiriliyor.    853 kişi idam edildi    Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre sadece 2024 yılında İran Hükümeti tarafından 853 kişi idam edilerek idam cezalarında yüzde 48 artış olduğu kaydedilmişti. Bu oranın büyük bir kısmını ise farklı kimlikten halklar oluşturuyor. Devrim Sokağı Kızları üyesi ve kadın hakları aktivisti olan Nasibe Shamsaei, İstanbul’da bulunan İran Başkonsolosluğu önünde “jin jiyan azadî” eylemleri kapsamında saçlarını keserek direnen kadınlardan biri olarak biliniyor.    Nasibe Shamsaei, İran ve Rojhilat’ta kadınların direnişini ve baskıları değerlendirdi.    Beyaz bayrağı dağın zirvesine taşıdı   İlk büyük çaplı protestosunu anlatan Nasibe Shamsaei, başörtüsü zorunluluğunu protesto etmek için beyaz bir bayrağı Damavand Dağı’na taşıdığını söyledi. Nasibe Shamsaei, “Devrim Sokağı Kızları ve Beyaz Çarşambalar ile tanıştıktan sonra, bu kampanyada kadın özgürlüğünü simgeleyen beyaz bayrağı Tochal'ın zirvesine ve ardından Orta Doğu'nun en yüksek zirvesi olan Damavand Dağı'na götürerek zorunlu başörtüsünü protesto etmeye karar verdim. Ayrıca, Tahran'daki Valiasr Caddesi boyunca başörtüsüz yürüdük, protesto işareti olarak beyaz bayrak taşıdık ve metroda beyaz çiçekler dağıtarak hapisteki tutsakların koşulları hakkında farkındalık yarattık. Kadınlar arasında dayanışmayı teşvik ettik. Bu eylemlerle amacımız, toplumsal eşitsizlikleri azaltmak için yeni değerler oluşturmak ve normları değiştirmekti” diye konuştu.    İran Büyükelçiliği önünde saçlarını kesti   Yaptığı bu faaliyetler kapsamında 12 yıl hapis cezasına çarptırıldığını belirten Nasibe Shamsaei, cezaevinde çeşitli işkencelere maruz kaldığını ifade etti.  Nasibe Shamsaei, “Hakim Moghiseh tarafından 12 yıl hapis cezasına çarptırıldım. Hapishanede kaldığım süre boyunca hücrede tutuldum ve işkenceye maruz kaldım, ancak bu deneyimler beni asla susturmadı. Jina Emini'nin İslam Cumhuriyeti ajanları tarafından öldürülmesinin ardından, bir protesto olarak İstanbul'daki İran Büyükelçiliği önünde saçlarımı kestim; bu eylem, kadınların İran hükümetinin baskı ve zorlamalarından kurtuluşunun bir sembolü haline geldi” sözlerini kullandı.    ‘Hareketi bastırmak için rejim 2024’te 31 kadını idam etti’   Jina Mahsa Emini’nin katledildiği 2022 yılından itibaren İran'da yaygın protestoların patlak verdiği söyleyen Nasibe Shamsaei şunları belirtti: “Bu eylemler İran’daki kadınların sistematik baskıya karşı mücadelesinde bir dönüm noktası olmuştur. Aradan geçen zamana rağmen bu protestolar devam etmekte ve İranlı kadınlar mücadelelerini cesaretle sürdürüyor. Ancak İslam Cumhuriyeti rejimi bu hareketi kontrol etmek ve bastırmak amacıyla yaygın tutuklamalar, fiziksel şiddet ve ağır cezalar da dahil olmak üzere baskısını yoğunlaştırmıştır. Raporlara göre 2024 yılında İran'da en az 31 kadın idam edilmiş ve bu sayı son 17 yılın en yüksek rakamdır.   ‘Rejim bu cezalarla mesaj veriyor’   Kadın aktivistlere ölüm cezaları verilmesi, topluma korku aşılamak ve her türlü muhalefeti bastırmak için bir araç olarak kullanılıyor. Rejim bu eylemlerle, herhangi bir protesto veya talebin ağır sonuçlarla karşılanacağına dair açık bir mesaj vermeyi amaçlamaktadır. Bu cezalar sadece bireysel cezalar olarak değil, aynı zamanda diğerlerinin gözünü korkutmak ve protesto hareketlerinin yayılmasını engellemek içindir.”   İdam ve şiddete rağmen her alan direniş   İran hükümetinin bu baskısına karşı kadınlar ise çeşitli eylemsellikle direnişi sürdürdüklerini ifade eden Nasibe Shamsaei, cezaevlerinin de bir direniş alanı olduğunu kaydetti. Nasibe Shamsaei, “İranlı kadınlar baskıya direnmek için çeşitli yöntemler kullanıyor. Bunlar arasında barışçıl toplantılar, grevler, sanatsal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak ve farkındalık yaratmak yanı sıra da uluslararası destek toplamak için sosyal medyayı kullanmak yer alıyor. Örneğin Mahsa Amini'nin ölümünün ikinci yıldönümünde Evin Cezaevi'ndeki 34 kadın siyasi tutsak  rejimin baskıcı politikalarını protesto etmek için açlık grevine başladı. Rejim, aktif olarak direnen kadınlara idam cezaları vererek, her türlü muhalefete veya eşitlik talebine sıfır tolerans mesajı vermeyi amaçlıyor. Bu cezalar, rejimin eşitlik ve özgürlük yönündeki her türlü hareketi bastırma kararlılığını yansıtmakta, kadınlara ve insan hakları aktivistlerine korku ve umutsuzluk aşılamayı hedefliyor” ifadelerini kullandı.   ‘İnfazların durdurulması için baskı şart’   Verilen bu idam cezaları ve şiddete karşı içte verilen mücadelenin yanı sıra  uluslararası bir dayanışmanın da gerektiğini ifade eden Nasibe Shamsaei şöyle devam etti: “Bu cezalarla mücadele etmek hem ulusal hem de uluslararası dayanışma gerektirmekte. Yurt içinde barışçıl protestolara devam etmek, farkındalığı artırmak ve tutsakların ailelerini desteklemek etkili olabilir. Uluslararası alanda ise insan hakları örgütlerinin, hükümetlerin ve medyanın dikkatini bu cezalara çekmek ve infazların durdurulması için rejime baskı yapmak büyük önem taşıyor.   ‘Kınama yetmez pratik eylemlerle kadın hakları korunmalı’   İran ve Afganistan gibi ülkelerdeki kadın hakları ihlalleri karşısında uluslararası toplumun sessizliği ve eylemsizliği ise gerçekten endişe vericidir. Pratik eylemler olmaksızın sözlü kınamaların etkisi sınırlıdır. Uluslararası toplum, kadın hakları ihlallerine müsamaha gösterilmeyeceğini göstermek için yerel insan hakları örgütlerini desteklemek ve risk altındaki aktivistlere sığınma sağlamak da dahil olmak üzere etkili tedbirler almalıdır. Ayrıca, kamu bilincinin arttırılması ve medyanın bu konulara dikkatinin çekilmesi baskıcı hükümetler üzerindeki baskıyı arttırabilir.”