Orta Doğu devrimsel çıkışlarında gençliğin rolü 2025-03-28 09:04:30     "Rojava halkları Kürt halkının önderliğinde özerk yönetimini kurup kantonlar ve meclisler şeklinde örgütlenmeye başladı. Küçük örgütlenmelerle örgütlenmeye başlayan Rojava, her düzey ve alanda her geçen gün kaydettiği ilerlemeyle Ortadoğu ve tüm dünya için bir demokratik yönetim modeli haline geldi. Kadınlar ve gençler devrimin geliştirmesinde öncü bir rol oynamakta."   Medya V.   Uygarlığın ortaya çıkışından ve devletin kurulmasından bu yana, iktidar ve para tekeli ile artı üretim fazlası ve değerin sömürülmesi yoluyla dünya sonsuz sayıda savaşa, çatışmaya, birbirini izleyen kriz ve kaosa, sadece hegemonya ve iktidar mücadelesine değil, aynı zamanda uygarlık ve demokratik güçler arasındaki mücadeleye de tanık oldu. Demokratik güçler, farklı zamanlarda kendilerine uygulanan kısıtlamalara maruz kalsalar da, toplumsal ahlak ve siyasal niteliklerini koruma konusunda hiçbir zaman geri kalmamışlardır. Özellikle son yüzyıllarda kapitalist modernite çağında uygarlığın tanık olduğu yapısal kriz, birinci ve ikinci dünya savaşları ve günümüzde devam eden üçüncü dünya savaşı ile sürerken halkların dünyanın dört bir yanında ayaklanıp isyan etmelerine yol açmıştır. Bu isyanlar, Rusya’daki sosyalist devrimden başlayarak Küba devrimi ve 1968 gençlik devrimine, şimdi ise kadın ve özgürlük devrimi olan Rojava Devrimi’ne devrimlerle somutlaşıp halkların bahar devrimi olarak vücut bulmuştur.   1917’de Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi'nde, ezilen Rus halkı, iktidar, sermaye, fabrika ve işletme sahiplerinin sömürüsüne karşı ayaklanıp, çar hükmünü sonlandırdı. Çarın yerine Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan sosyalist bir hükümet getirildi. Ekim Devrimi insanlık tarihinde önemli bir olay olarak tüm dünyayı etkilemiş ve kar topu gibi büyüyen kapitalist düzene karşı kutbu oluşturmuştu. Ekim Devrimi, yaklaşımını ve stratejisini Karl Marx ve Friedrich Engels'in bilimsel-sosyalist düşüncesinden almış, ancak içerdiği yetersizlikler nedeniyle anti-kapitalist bir kutup olarak uzun sürmemiş, bu da 1989’da Sovyetler Birliği'nin çöküşüne yol açmıştır.   Ekim Devrimi’ni 1953 yılında Küba devrimi izledi. 26 Temmuz Hareketi'yle Fidel Castro ve Che Guevara gibi devrimciler ve müttefikleri tarafından Küba Devlet Başkanı Fulgencio Batista'nın askeri diktatörlüğüne karşı yürütülen silahlı bir isyan sonucunda, devrimciler nihayet 1958’de Batista'yı devirerek, hükümeti değiştirip Marksist-Leninist çizgiye uygun reformlar gerçekleştirmiştir. Bu devrimleri, 1968’de Fransa'da yaklaşık altı hafta süren gösteriler, genel grevler ve üniversite ve fabrikalarda oturma eylemleri gibi sivil itaatsizlikleri içeren gençlik devrimi takip etmiştir. Fransız işçi sınıfı hareketi, Mayıs 68 olayları olarak bilinen olayların zirvesindeydi. Protestolar öyle bir noktaya ulaştı ki, siyasi liderler bu devrimden korkarak Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle’ü gizlice Fransa'dan Almanya'ya kaçırdıktan sonra ulusal hükümet kısa bir süre çalışmasını durdurdu. Protestolar, şarkılar, fantezi çizimleri, posterler ve sloganlarla dünya çapındaki devrimci hareketleri teşvik etti. Bu devrim, kapitalizme, tüketimciliğe, ABD emperyalizmine ve geleneksel kurumlara karşı bir dizi öğrenci greviyle başladı. Fransa genelinde başlayan öğrenci oturma eylemleri ve genel grevler, üniversite yetkilileri ve polis tarafından şiddetle karşılandı ve öğrencilerin sokaklarda polisle çatışmasına yol açtı. Anlaşmaların imzalanmasından ve seçimlerin yapılmasından sonra bu olaylar, işçi ücretlerinin artmasını sağladı. Kültürel, sosyal ve ahlaki bir dönüm noktası olarak kabul edilen bu devrimin etkisi hem Fransa’da hem de küresel olarak devam etmektedir.    Gençler nerede ve ne yapıyorlar?    20. yüzyıl sonlarındaki öğrenci ve gençlerin önderliğindeki protestolar ve grevler 21. yüzyıla kadar ulaştı. Tüm devrimler, ayaklanmalar ve protestolar, her zaman özgürlük, eşitlik ve adalet arayan, zulme, diktatörlüğe ve şovenizme karşı çıkan gençler tarafından yönetilmiştir. Gençlik, toplumun her an patlayabilecek potansiyel enerjisidir, üretken ve dinamik itici gruptur, şimdidir, gelecektir ve tarihin akışını değiştirendir. Ama bugün özellikle Ortadoğu'da sosyal, ekonomik, kültürel, ahlaki ve politik açıdan küresel bir kriz yaşıyoruz, peki Ortadoğu'da neler oluyor? Gençler nerede ve ne yapıyorlar? Gençler neler yaşıyor?   Ortadoğu krizlerinde genç çıkışlar   Ortadoğu, binlerce peygamberin, filozofun, bilim insanının, yazarın çıktığı insanlığın ve medeniyetlerin beşiği iken sonrasında krizlerin ve savaşların beşiğine dönüşmüş durumdadır. Ortadoğu, uygarlıkların ve iktidarların art arda gelmesinden sonra karmaşık bir problemler ve sorunlar yığınına dönüşmüştür. Ortadoğu, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin merkezi hegemonyası döneminde düşünce ve inançlarda geri kalmış ve aşırılığın yanı sıra yoksulluk, kıtlık, halklarına karşı katliamlar ve kültürlerin asimilasyonundan muzdarip hale gelmiştir.    Sömürü toplumun tüm gözeneklerine nüfuz etmiştir   Kapitalist modernite toplumu bir metaya dönüştürmek ve nesneleştirmek için çalışmaktadır. Toplumun temel dinamiği olan kadın ve gençliğin hedef alındığı milliyetçi devlet sistemi ve liberal ideoloji ile iktidar ve sömürü toplumun tüm gözeneklerine nüfuz etmiştir. Kapitalist modernite üç S (spor, sanat ve seks) ile gençlerin iradesini bastırarak, gasp edip zihinleri karıştırmaktadır. Gençler, şarkıcı, aktör ve aktrislerin sahne ve televizyon ekranlarındaki hareketleri aracılığıyla gürültü, şöhret ve yıldızlık kültürüne, sanatla hiçbir ilgisi olmayan moda, saç stilleri, mobil modelleri, lüks arabaları, ev tasarımları vb. ile teşvik edilmektedir. Gençlerin cinsel içgüdüsü, sahte aşk ve tutku gösteren filmler ve pornografik siteler aracılığıyla da uyarılmaktadır ve bunu bir eylem ve seçim özgürlüğü olarak gösterilmektedir. Ayrıca spor konusuna gelince, gençler spor yapmak ve maç oynamak yerine izlemeye ve kendileriyle hiçbir alakası olmayan takımları ve yıldızları tutmaya teşvik edilmekte, daha da kötüsü, hepsi genç olan oyuncular üzerinden bencilliğe ve bireyselliğe, daha farklıya ve en iyiye ulaşmaya teşvik edilmektedir. Sadece bu da değil, oyuncuları bir takımdan diğerine alınıp satılarak takas edilmektedir. Bütün bunlar gençlere aylaklığı, tembelliği, zihinlerini karıştırmayı, gerçeklerden ve devrimden uzak tutmayı öğretir. Bunu da karıştırmakla, dağıtmakla ve göçertmekle mümkün kılmaktadır.    En temel haklarından bile mahrum    Özellikle son yıllarda yaşadığımız siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel kriz gibi gençler ve rolleri marjinalleştirilmiş, iradeleri gaspedilerek, gençler amaç ve hedeflerini bilmedikleri çatışma ve savaşlarda kullanılmıştır. Başta eğitimli gençler olmak üzere gençlerin krizlerin ağırlığı altında ülkelerini terk ederek o ülkelerin çarkını çevirmek ve refahını artırmak için fabrikalarda, işletmelerde, restoran gibi yerlerde çalıştıkları için göç geçiş ve yolları açılmıştır. Kapitalist ve emperyalist güçler, Ortadoğu ülkelerinde işsiz, dilenci, evsiz ve sefillerden oluşan bir ordu yaratma noktasına gelmiştir. Çalışma hakkı en temel haklardan biridir. Özellikle üretici kesim olan gençler bu en temel haklarından bile mahrum bırakılmıştır. Daha yüksek tahsilli olsalar bile, sonunda evde oturup televizyon izlemek ve internette vakit geçirmek zorunda kalmışlardır.    Tunus: Gençlik devrimi ve öğrenci ayaklanmaları   Buna karşı Ortadoğu gençliği tek kelime bile etmeden sessizliğe mi büründü? Bu durumu kabullendi mi? Yoksa direnip mücadele mi etti? Ve eğer mücadele ettiyse, rolünü sonuna kadar oynadı mı? Kuşkusuz; iktidarın ve devletin gençleri hedef alan ve hedef almaya devam eden tüm ideolojik, düşünsel, kültürel, sosyal ve siyasal saldırılarına rağmen ülkesine karşı görevlerini yerine getirmekten asla geri kalmamışlardır. 1968 yılında başlayan ve 2011 başında Ortadoğu'ya ulaşan gençlik devrimi ve öğrenci ayaklanmaları, Tunus'ta devrimin kıvılcımı ateşlenerek Cezayir, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, Libya, Fas, Filistin ve Suriye'ye ulaştı. Ülkelerinin özgürlüğüne ve bağımsızlığına talip olan gençlerin başını çektiği bu devrimlerin kıvılcımları ile hala binlerce kişinin oğlunu ve kızını özgürlük ve hakikat uğruna feda eden, tüm dünyada yankı uyandıran devrim Rojava Devrimi oldu.    Bir halk devrimi olan Tunus devrimi, işsiz olmasına duyduğu öfkeyi ifade etmek için vücudunu ateşe veren genç Mohamed Bouazizi olayı ile 17 Aralık 2010 yılında patlak verdi. Bu gösterilerin kıvılcımı oldu ve işsizliğe, sosyal adaletsizliğe ve hükümet içindeki yolsuzluklara karşı binlerce Tunuslu’nun sokaklara dökülmesine neden oldu. Aynı zamanda yüzlerce genç ve güvenlik güçleri arasında çatışmalara yol açtı ve protestolar çoğu şehir ve kasabalara yayıldı. Protestolar Cumhurbaşkanı Bin Ali'nin iktidardan istifa edip aniden ülkeyi terk etmesine neden oldu. Tunus devrimi, birçok Ortadoğu ülkesinde bir dizi protesto ve devrimin ana tetikleyicisiydi.   Cezayir: Devrimin patlak vermesi protestolara yol açtı    Cezayir devrimi siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar talep eden Cezayirli gençlerin önderlik ettiği kitlesel bir protesto kampanyasıdır. Kötü yaşam koşulları ve Tunus'ta Mohamed Bouazizi ile dayanışma içinde bir devrimin patlak vermesi protestolara yol açtı ve birkaç Cezayir vatandaşı da bedenini ateşe verdi. Bu protestolar, karar vericilerin, hoşnutsuz nüfusu siyasi, sosyal ve ekonomik koşullardan memnun etmek için cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan reformları üstlenmelerini sağlamayı başardı.   Cezayir Devrimi’ni 2011 yılı başında yine bir gösteri ve protesto yürüyüş dalgası olan Ürdün devrimi izledi. Başlıca nedenler arasında ekonomik koşulların kötüleşmesi, yüksek fiyatlar ve işsizliğin yayılması yer alıyordu. Krallık, protestolar patlak vermeden önce birkaç yıl boyunca ekonomik sorunlar ve kötü yaşam koşullarından muzdarip olan ve Ürdünlü yetkililer devrimin yayılmasından korktukları için hızlı bir şekilde harekete geçip önlemler aldılar, ancak kitlesel halk protestolarını dizginleyemediler. Protestocular sistemde reform, acil siyasi reformlar ve yolsuzluğa son verilmesini talep ettiler. 2009’dan beri ülkeyi yöneten Samir Al-Rifai hükümeti görevden alındı.   Mısır: 25 Ocak Devrimi   Bunları Mısır devrimi, toplumsal ve politik nitelikteki bir grup halk hareketi olan 25 Ocak devrimi izledi. Sosyal paylaşım sitelerindeki bazı sayfalar, Mısırlılar ve özellikle gençlerin rejimden, yolsuzluktan, polisin kötü muamelesinden, olağanüstü halden ve Muhammed Hüsnü Mübarek yönetimindeki kötü siyasi koşullardan kurtulmaya çağırdı. Öncesinde bazı olaylar ve Tunus devriminin etkisi, genç Halid Said ve Seyyid Bilal'in öldürülmesi ve Azizler Kilisesi’ndeki patlama olayı da dahil olmak üzere birçok olay protestoların yoğunluğunda bir artışa neden oldu. Aynı zamanda iktidar partisinin Mısır Halk Meclisi seçimlerinin sonuçlarını tahrif ederek ve sandalyelerinin çoğunu (yüzde doksan yedi) ele geçirmesi de etkili oldu. Mısır'da öfke günü olarak anılan 25 Ocak’ta başlayan protestolar sonuçta Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in görevinden ayrılmasına ve yargılanmasına yol açtı.   Suudi Arabistan: Rektör görevden alındı   Ardından, Suudi Arabistan'da devrime doğru protestolar, kendini yakma ile başlayıp ardından Şiilere yönelik ayrımcılığa karşı protestolar yapıldı. Protestolar, Faysal Ahmed Abdul EL-Ahad tarafından Facebook'ta düzenlendi ve Suudi güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Hiçbir suçlama veya yargılama olmaksızın tutuklu bulunan mahkûmların serbest bırakılması talebiyle hükümet karşıtı protestolar devam etti. Kadınlar ayrıca araba kullanma ve seçimlere katılma haklarını talep etmek için facebookta bir oylama kampanyası düzenlediler ve üniversiteli kadın öğrenciler de Abha’daki Halid Üniversitesi’nde protesto düzenlediler ve güvenlik güçlerinin saldırısına uğradılar, bu da içlerinden birinin ölümüyle sonuçlandı. Bunu Medine'deki Taiba Üniversitesi ve Tebük Üniversitesi'ndeki protestolar izledi. Kral Halid Üniversitesi öğrencilerinin, rektörün görevden alınmasını talep etmesiyle görevden alındı.   Libya: Kaddafi rejimi devrildi   Libya devrimi, Muammer Kaddafi rejimine karşı halk protestolarının ardından patlak veren bir devrimdir. Rejimin devirilmesi ve Albay Muammar Kaddafi'nin şahsen düşmesini talep eden sesler yükseldi ve bu da polisi göstericilere karşı şiddet kullanmaya sevk etti. Bu devrime, siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar talep eden genç Libyalılar öncülük etti. Devrim, barışçıl gösteri ve protestolardan oluşuyordu, ancak Muammer Kaddafi'ye bağlı tugayların silahsız göstericileri bastırmak için ağır ateşli silahlar ve hava bombardımanı kullanmasının ardından, son dakikaya kadar savaşmaya karar veren Muammer Kaddafi'yi devirmek isteyen silahlı bir devrime dönüştü. Başkentli gençler, başkenti ve Kaddafi rejimini devirmeyi başardı. Kaddafi'nin son kalelerinin kontrolü ele geçirildi ve kendisi Kaddafi Sirte’de öldürüldü.   Filistin devrimi geldi    Ardından, El Fetih ve Hamas arasındaki Filistin bölünmesini sona erdirmek için hem Batı Şeria'da hem de Gazze Şeridi'nde bir dizi gösteri ve yürüyüş olan Filistin devrimi geldi. Bu protestolar, ulusal birliğin yeniden sağlanması ve Gazze Şeridi'ndeki ablukanın kaldırılması talebiyle Filistinli gençler ve bazı Filistinli gruplar tarafından yönetildi. Filistinli gençler, El Fetih ve Hamas'ın cezaevilerindeki tüm siyasi esirlerin ve tutukluların serbest bırakılmasını istiyordu. Mevcut duruma radikal bir çözüm için dünyadaki tüm Filistin halkının katılımını garanti eden yeni ulusal meclis seçimlerinin yapılmasını istiyordu. Ulusal birlik hükümetinin önünü açmak için El Fetih ve Hamas hükümetlerinin istifa etmeleri talebiyle başlayıp yolsuzluğa son verilmesini, siyasi ve ekonomik reform üzerinde çalışılmasını ve İsrail ile her türlü güvenlik koordinasyonunun durdurulmasını talep ediyorlardı. Sonuç olarak, Filistin Yönetimi başkanı, yasama ve başkanlık seçimlerini düzenlemek üzere bir hükümet kurulmasını kabul ederek Filistin Yönetimi Başkanlığı görevine bir daha aday olmayacağını ifade etti.   Diziyi, Suriye'nin Dera kentinde bir grup çocuğu hapse atan Esad hükümetinin, çocukların serbest bırakılmaları talebiyle sokağa çıkan halka silahla karşılık vermesiyle başlayan Suriye devrimi ile tamamlıyoruz. Güvenlik güçlerinin Esad'ın görevden alınması çağrısında bulunan protestoları bastırmasının ardından, olaylar silahlı bir çatışmaya dönüştü. Birçok uluslararası tarafın kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etmeleriyle uzun süreli çok yönlü bir krize dönüştü. Suriye halkının tüm bileşenlerini, tüm mezhep ve renklerini kapsayan yeni bir hükümetin kurulmasını talep eden bu devrim, yer yer barışçıl niteliğiyle devam etmekte. Bu talepler, şu anda Suriye'nin Süveyda kentinde gençlerin ve kadınların öncülüğünde gösterilerle sürdürülmektedir.   Uzun ömürlü devrim Rojava’da gerçekleşti   Ancak direniş ve zafer ruhuyla büyüyen, özgür, barışçıl ve sosyalist toplum perspektifiyle Ortadoğu'ya ve tüm dünyaya, saygı duyulan bir miras haline gelen en güçlü ve uzun ömürlü devrim Rojava’da gerçekleşti. Küçük bir coğrafyada genç ruhlar, büyük yürekler ayağa kalktı. Bu devrimde reform talep etmediler, aksine büyük başarılar elde ettiler. Bu devrim resmen 2012 yılının 12 Temmuz'unda ilan edildi. 2011 yılına kadar Baas rejiminin şovenist uygulamalarından muzdarip olan bölge, Rojava devrimiyle birlikte özerkliğe kavuştu. Suriye'deki Kürt halkı, Esad rejiminin ya da uluslararası güçlerin çatısı altında faaliyet gösteren diğer paramiliter güçlerin yanında yer almadı. PYD'nin öncülük ettiği Kürt kanadı, üçüncü hattı seçerek harekete geçti ve bu süreci halkların baharına çevirmek için önlemler aldı.   Rojava halkları Kürt halkının önderliğinde özerk yönetimini kurup kantonlar ve meclisler şeklinde örgütlenmeye başladı. Küçük örgütlenmelerle örgütlenmeye başlayan Rojava, her düzey ve alanda her geçen gün kaydettiği ilerlemeyle Ortadoğu ve tüm dünya için bir demokratik yönetim modeli haline geldi. Kadınlar ve gençler devrimin geliştirmesinde öncü bir rol oynamakta. İşgal altındaki toprakların geri alınmasına, ülkenin ve toplumun değerlerinin savunulmasına ve bir özerk yönetim sistemi inşa edilmesine, ahlaki ve siyasi toplumun yeniden inşasına katkıda bulunarak özerk yönetim sistemini demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayla sağlamlaştırmak için çalışmaktalar.   Devrimin, emperyalist ve bölgesel hegemonik güçlerin çıkarlarıyla örtüşmeyen bu karakteri, bölgeyi bu güçlerin hedefi haline getirmiştir. Devrim düşünsel, siyasal, kültürel, sosyal ve askeri alandan gelen saldırılara maruz kalmaktadır. ABD liderliğindeki NATO tarafından desteklenen Türk devletinin günlük top atışları ve insansız hava araçlarının bombalanmasına terk edilerek, bölgede yaşayan halklar arasında demokratik ilişkilerin gelişmesine engel olunarak, devrim hakkında olumsuz söylentiler ve yalanlar yayılarak bu devrimin etkisi kırılmaya çalışılmaktadır. Ancak 2014’te ve özellikle Kobani'de karanlık IŞİD güçlerine karşı efsanevi direnişten, Efrin halkının Türk devletinin saldırılarına karşı elli sekiz gün süren direnişinden ve savaş alanlarındaki fedai ruhlardan ve sosyal, kültürel ve sanatsal alanlarda, eğitim ve öğretimde ve çok daha farklı alanlarda elde edilen başarılardan sonra artık kimse gerçeği saklayamamaktadır.     Bu yazı, Jineolojî Dergisinin “ROJAVA” dosya konulu 30. sayısından kısaltılarak alınmıştır.