Koçer Bor’un hikayesi: Göç, direniş ve yayla hayatı 2025-06-26 09:07:46   Dilan Babat - Rojda Aydın   ŞIRNEX - Devletin “güvenlik gerekçesiyle tahliye” olarak sunduğu politikalardan kaynaklı Wan’a göç etmek zorunda kalan  Koçer Bor, her yıl bahar aylarında köyüne geliyor. Koçer Bor, eskiden tüm zorluklara rağmen huzurlarının olduğunu belirtiyor ve Kürt halkının birlik olması gerektiğinin önemini vurguluyor.    1990’lı yıllar, Kürtler için bir travma çağı olarak ele alınıyor. Devlet, “terörle mücadele” politikalarını öne sürerek binlerce köyü sistematik şekilde boşaltıyor, çoğu zaman yakıyor. Kürt halkı tehditlere ve işkencelere maruz kalıyor. İnsanlar bir gece içinde doğdukları evlerden koparılıyor. Bir nesil, büyüdüğü köyü bir daha hiç görememek üzere terk ediyor. Resmi kaynaklara göre bu süreç "güvenlik gerekçesiyle tahliye" olarak sunulsa da, gerçekte yaşananlar çok daha derin: Bu, bir halkın mekânsal hafızasını silmeye yönelik planlı bir uygulamanın adı oluyor.   Köyler yalnızca bir yerleşim birimi olmaktan çıkıyor; kültürün, dilin, geleneklerin, hafızanın taşıyıcısı oluyor. Bir köy yakıldığında yaşanan sadece fiziksel bir yıkım değil, aynı zamanda kolektif kimliğin zedelenmesi oluyor. Yüz binlerce insan Kürdistan ya da batı bölgelerine taşınmak zorunda kalıyor. Zorunlu göç nedeniyle hayvancılık ve tarım yavaş yavaş yok olmaya başlıyor. Dildeki asimilasyona bağlı olarak göç eden milyonlarca Kürdün yaşadığı durum “kültürel travma”ya neden oluyor.   Elke’nin (Beytüşebap) ilçesine bağlı Feraşîn yaylalarında evleri olan ve Wan’a göç etmek zorunda kalanlardan biri de Koçer Bor.     Wan’a göç…   Wan’dan geldiklerini söyleyen Koçer Bor (60), çocuklarının ve ailesinin Wan’da olduğunu belirtiyor. Koçer Bor, “Aslen Feraşînliyiz. Köylerimizin yıkılmasının ardından Wan’a göç ediyoruz. Hükümet tüm eşyalarımızı yaktıktan sonra köy halkı farklı kentlere taşınmak zorunda kalıyor. Bizler yaylalarımızı bırakmak istemediğimiz için her yıl topraklarımıza geliyoruz. Topraklarımız her yerden daha güzel. Köyümüze geldiğimizde berivanlık da yapıyoruz. Çadırlarımızı kuruyoruz; sabah ve akşam saatlerinde koyunlarımızın otlandığı yere gelerek koyunlarımızı sağıyoruz. Sonra yeniden çadırlarımızın olduğu yere gidip günlük işlerimizi yapıyoruz” diyor.   ‘Aramızda birlik yok’   Bahar ayı boyunca yaylada kaldıklarını ifade eden Koçer Bor, “Yollarımız çok bozuk, gelene kadar sorunlar yaşıyoruz. Bu yolların artık yapılmasını istiyoruz, yollarımız kötü. İnsanlar daha rahat bir şekilde yaylalara ulaşabilsinler. Başkalarının köyleri olduğunda hükümet hemen yapıyor ama bizimkileri yapmıyorlar. Yaylaya geldiğimizde peynir, yoğurt yapıyoruz, ot toplamaya gidiyoruz; ne iş varsa yapıyoruz. İşlerimiz yorucu olsa da kendi topraklarımızda olduğumuz için mutluyuz. Genelde tuttuğumuz peynirleri kendimiz için yapıyoruz, fazla olunca satıyoruz. Eskiden köy ağaları ne derse o oluyordu ama bir şekilde birlik vardı. Ama şimdi aramızda birlik yok. Birlik olsaydı, Erdoğan bize bu kadar zulüm etmezdi” diye belirtiyor.   ‘Eskiden huzur vardı’   Berivanların emeklerinin karşılığını alamadığına dikkat çeken Koçer Bor, “Yaptığımız peynirleri satmak istesek verdiğimiz emeğin karşılığını bulamıyoruz. Van’da peynirin kilosu 300 TL’den başlıyor ve fiyatlar sürekli değişiyor. O yüzden sattığımız ürünle verdiğimiz emek bir olmuyor. Kürdüz, istediğimiz tek şey hakkımız; başka bir şey istemiyoruz. Eskiden yaşamımız daha iyiydi, huzur vardı. Emeğimiz birdi ama şimdi öyle değil. Artık kimse kimseye güvenmiyor” şeklinde konuşuyor.