‘Çocukları koruyamazken çocuk yapın diyemezsiniz’ 2025-07-02 09:04:04     Melek Avcı    ANKARA – Günde en az 18 çocuk cinsel saldırıya uğrarken, suça sürüklenen çocuk sayısı da katlanarak artıyor. Avukat Hediye Gökçe Baykal, “Çocukları koruyamazken aileleri çocuk yapmaya teşvik edemezsiniz. Önce mevcut çocukların yaşam, eğitim ve beslenme hakkını koruyun” dedi.    Türkiye ve Kürdistan’da günde ortalama en az 18 çocuk cinsel saldırıya uğruyor. Sadece 2024 yılında mahkemelere bu suçlara ilişkin 18 bin 884 dosya taşındı. Aynı yıl, 7 bin 310 fail çocuğa yönelik cinsel suçlardan ceza alırken, 393 failin cezası “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararı ile ertelendi, 7 bin 109 fail ise beraat etti.   Cinsel saldırının yanı sıra, suça sürüklenen çocuk sayısında da ciddi bir artış yaşandı. 2023’te 78 bin 173 çocuk hakkında dava açılırken, 2024’te bu sayı en az 134 bin 383’e yükseldi.   Biz de hem cinsel saldırı suçlarındaki hem de suça sürüklenen çocuk sayısındaki bu artışı Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından Hediye Gökçe Baykal ile konuştuk.   Sorun bir bütün, devlet politikaları   Çocuğa yönelik cinsel saldırı suçlarındaki artışın endişe verici olduğunu kaydeden Hediye Gökçe Baykal, “Güne vurduğumuzda 2024 senesinde günde 18 çocuğun cinsel istismara uğradığını görüyoruz. 2025 senesinde de baktığımız zaman, yılın ilk altı ayında azaldığını düşünmüyorum. Gerek basına yansıyan haberlerden gerek bize gelen vakalardan artarak devam ediyor. Burada tabii ki en önemli sebep devlet politikası; eğitimden sağlığa, sosyal devlet olmaktan adalete kadar... Çünkü burada cezasızlık politikasının çok büyük önemi var. Sanıkların yeterli cezayı almaması, cezaların caydırıcı olmaması, alınan cezalardan ziyade uygulanan infaz rejimindeki sıkıntılardan kaynaklanıyor. Mahkemeler cezayı veriyor ancak infaz yasamız çok esnek olduğu için verilen cezaların bir caydırıcılığı olmuyor. Bu anlamda büyük bir sıkıntı olduğunu görüyoruz.   Bir yandan da bakarsak ‘aile yılı’ ilan ediliyor. Hatta bununla da kalmayıp önümüzdeki 10 yılın aile yılı olduğunu söyledi Cumhurbaşkanı. Ama biz daha çocuklarımızı koruyamıyoruz. Çocuklarımızı koruyamazken aileleri daha çok çocuk yapmaya teşvik eden bir devlet politikası ile karşı karşıyayız. Bizim yapmamız gereken çocuk yapmaya teşvik etmek değil, var olan çocuklarımızı korumak. Bu verilere baktığımız zaman hem mağdur olarak çok fazla çocuğun hem de suça sürüklenen çocuk olarak çok fazla çocuğun olduğunu görüyoruz” dedi.   ‘Koruma sözleşmeleri etkin uygulanmıyor’   Bu sayıların artışındaki nedeni bütüncül olarak ele almak gerektiğini belirten Hediye Gökçe Baykal, “Çocuklarımıza nitelikli eğitim veremiyoruz. Nitelikli eğitimi almayan çocuklar sokaklara daha fazla yöneliyorlar. Örnek aldıkları ülkede karakterler yok. Gerçekten baktığımız zaman örnek aldıkları kişilerin hep suça bir şekilde karışmış kişiler olduğunu görüyoruz. Bu da devlet tarafından önlenmiyor. O sebeple çocukların önlerinde gerçekten örnek alabilecekleri bir düzen yok. Eğitimlerini hakkıyla alabilecekleri bir sistem yok. Eğitim sistemi zaten gerçekten çok kötü durumda. Her gün daha kötüye gidiyor. Bununla birlikte Milli Eğitim Bakanı'nın hâlâ din temelli bir eğitim modelini sürekli dönüştürmeye çalıştığını beyanlarından görüyoruz.   Çocukların okula gitmemesine yönelik uzaktan eğitimi övüyor, geçen gün bir açıklama yaptı ‘çocuklar zaten internetten her şeyi öğreniyorlar’ şeklinde. Bu doğru bir eğitim politikası değil. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir eğitim düzeni yok. Çocuklarımızı eğitemeyince de doğal olarak suça sürüklenen çocuk olarak karşımıza çıkıyor bu çocuklar. Gerçekten çok vahim bir tablo. Aile yılı demek bu demek değil; çocuk yapın, daha fazla evlenmeye ve çocuk yapmaya teşvik edelim demek değil. Aileyi koruyalım demek. Tabii ki bu süreç yine bizi İstanbul Sözleşmesi’ne getiriyor. İstanbul Sözleşmesi’nde çocukları koruyan hükümler de var. Hep söyledikleri 6284 sayılı kanun çocuklara da koruma sağlıyor ama İstanbul Sözleşmesi’nin kapsayıcılığı yok. Bu anlamda taraf olduğumuz başka sözleşmeler de var, çocuklara ilişkin sözleşmeler de var. Bunların da etkili şekilde uygulanmasını istiyoruz. Biz hâlâ bu sözleşmelere tarafız ve hâlâ devletin çocukları bu sözleşmeler sebebiyle koruma yükümlülüğü var. Ancak devletin bunları hiçbir şekilde yapmadığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Bu artış bu sistemle azalmaz, daha da artar’   “Hukuksal ve sosyolojik olarak baktığımız zaman, hiçbiri birbiriyle bağlantısız, alakasız konular değil” diyen Hediye Gökçe Baykal, “Bu rakamlar bu düzenle, bu sistemle, bu politikayla azalmaz, daha da çok artar. Yine cinsel istismar suçlarında çok fazla artış olduğunu görüyoruz. Bunun da muhakkak cezasızlık politikasının etkisi var. Fail suç işlediği zaman alacağı cezayı biliyor. Ne kadar yatacağını biliyor. Diyor ki ‘af çıkar, onunla geri çıkarım’ ki biliyorsunuz, maalesef bir infaz düzenlemesi yapıldı. Daha onların sonuçlarını da göreceğiz maalesef. Bunu öngörmek bir tahmin değil. Bu ülkede bir hukukçuysanız, sosyolojik perspektifle bakabiliyorsanız bunun sonuçlarını görebiliyorsunuz. Bu infaz düzenlemesiyle dışarı çıkanların daha fazla suç işleyeceklerini de görüyorsunuz.   Dediğim gibi en başta caydırıcılık yok cezalarımızda. Cezasızlık politikasının yanında, yargının siyasallaşmasından bahsetmek lazım. Yargının bağımsız bir kurum olması gerekiyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi var. Yargı da burada bir ayak olarak bağımsız şekilde işlerini yerine getirmesi gerekirken, maalesef ülkemizde son zamanlarda gördüğümüz vakalarda yargının devlet politikasından uzaklaşamadığını, devletin ya da hükümetin etkisiyle hareket ettiğini görüyoruz. Bu da çok büyük bir sorun. Narin olayında siyasi etkilerin olduğuna ilişkin çok fazla zamanında söylenti çıkmıştı. Bunların çıkması bile ne kadar acı” diye konuştu.   ‘Bir şey ispatlayamam’ korkusuyla geri çekiliyorlar   Ailelerin ve çocukların yargıya güvenmediği için çoğu zaman cinsel saldırıyı anlatmadığını söyleyen Hediye Gökçe Baykal, “Mesela çocuğun cinsel istismarı verileri, bizim davalara yansıyanlar, adli makamlara yansıyanlar. Bir de yansımayanlar var, neden? Çünkü ‘bir şey ispatlayamam, tanıdıkları vardır, bir şey olmaz nasıl olsa ona, duyulmasın’ şeklinde bir baskıyla da karşı karşıyayız. Burada da aslında yargıya olan bir baskının korkusuyla insanlar uğraşmak istemiyorlar. Yargıya güven gerçekten çok azaldı. Bu anlamda da mağdurun geri çekilmesiyle karşı karşıyayız. Cezasızlık politikası en büyük sebep. Sürekli tartışılan beyan konusu, kadının beyanı da aynı şekilde, çocuğun beyanı da aynı şekilde. Bu konularda mahkemelerin daha fazla hassasiyet göstermesi gerekiyor. Ama bu cezasızlık politikası bu şekilde devam ederse maalesef ki bu suçların önü daha da açılacak diye düşünüyorum.   Şu anda çocuklar hiçbir konuda korunma içerisinde değiller. Burada sağlıktan eğitime, en basit temel gıdaya erişimde zorluk yaşayan çocuklar var. Ülkede büyük bir ekonomik kriz var. Bu kriz tabii ki direkt olarak çocukları da etkiliyor” diye belirtti.    ‘Önce çocukları koruyun’   Hediye Gökçe Baykal, şöyle devam etti: “Çocuklar sağlıklı beslenemiyorlar, sağlıklı gelişemiyorlar. Çocuklara eğitim veriyorsunuz, herkes artık devlet okullarına gönderemiyor. Bu kadar çocuk yapın diyorlar sürekli ama devlet okullarına güven kalmadı, çünkü devlet okullarındaki eğitimin kalitesinden endişeliler. Özel okullara zaten gönderemiyorlar. Özel okulların parasını karşılayabilecek durumda değiller ya da her şeylerinden fedakârlık yaparak özel okullara göndermek zorunda kalıyorlar.   Yine güvenlik konusu… Mesela Ahmet Mingus'un davasında gördük. Siz çocuğunuzu ne kadar iyi yetiştirirseniz yetiştirin, hangi fırsatları sunarsanız sunun, bir şiddete maruz kalabiliyor. O anlamda çocukları ilk önce korumak gerekiyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin devlete yüklediği sorumlulukları; eğitim, sağlık, temel gıda gibi alanlarda yerine getirmek gerekiyor. Şu anda temel gıdaya erişemeyen kaç çocuk var, buna ilişkin istatistikler nasıl? Bunları ortaya koyduğumuzda çok vahim bir tabloyla karşı karşıya kalacağız.   Zaman zaman sosyal medyada çıkıyor görüntüler. Beslenme çantası konusu, yine sosyal medyada gündem olmuştu, çocukların beslenme saatinde hiçbir şey getiremediğini, açlıktan bayılan öğrencilerimiz olduğunu gördük. Siz çocuk yapmaya teşvik edeceğinize, mevcut çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını karşılayın. Siz bu çocukları besleyemiyorken, bu çocuklara temel gıdaları veremiyorken daha fazla çocuk olmasını isteyemezsiniz. Aileleri de buna zorlayamazsınız. İnsanlar diyor ki bir tane çocuk yaparım, imkânlarım dahilinde onu yetiştiririm. Yani özel okula göndereceksem ikinci çocuğu yapamam diyorlar. Bu anlamda ilk başta mevcut şartların düzeltilmesi, mevcut şartların iyileştirilmesi gerekiyor ki daha sonra çocuk yapmaya teşvik edilsin.”    ‘Bize gelen başvurular arttı’   Dernek olarak baktıkları davalarda da artış olduğunu belirten Hediye Gökçe Baykal, “Biz Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği olarak özellikle kadına karşı şiddet ve çocuğun cinsel istismarı dosyalarını çalışıyoruz. O anlamda hem kadına karşı şiddet, cinayet davalarında artış olduğu kadar çocuğun cinsel istismar davalarında da artış olduğunu maalesef görüyoruz. Bize gelen dosyalarda da aynı şekilde. Daha önceki dosyalarımızda tarikatlar tarafından cinsel istismara uğrayan çocuklar olduğu kadar, kendi yakın çevresinden de cinsel istismara uğrayan çocukların vakaları da bize maalesef geliyor. Tabii ki biz bu alanda çalıştığımız için Türkiye gerçeklerinden ayrı bir şey düşünemeyiz. Maalesef Türkiye'deki vakalar arttıkça bize gelen, bize başvuran vaka sayısı da maalesef ki artıyor. Bu, gözle görülür bir gerçek” diye konuştu.