Hüzün, mutluluk, temkinli hâl: Silêmanî yolculuğundan notlar 2025-07-11 08:25:02   Aysel Işık   HEWLER – Asrın çağrısı, asrın adımlarını doğurdu. Silêmanî'deki törene katılım, heyecanla birlikte temkin ve umut barındırıyor.   Tarihi süreçlerin içinden geçtiğimiz bugünlerde neredeyse her gün ayrı bir gelişmeyle uyanıyoruz. Ekim ayı ile hız kazanan bu süreç, olumlu gelişmelere gebe kaldı. Ancak en umut verici gelişme, 27 Şubat Perşembe saat 17.00’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının okunmasıydı. Bu çağrı, yalnızca Kürt halkı için değil, Türkiye halkları ve Ortadoğu’da yaşayan herkes için alternatif bir kapı araladı.   O günden bu yana İmralı Adası’ndan gelen çağrılar, barışa nefes borusu olmak için tüm dünyada gündem olmaya devam ediyor. Haber ajansları, televizyonlar her gün bu çağrıyı manşetlerine taşıyor.   Bugün ise tarihi bir ana daha tanıklık etmek üzere Amed’den Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentine doğru yola çıktık. Günlerdir tören için hazırlıklar yapılıyordu. Gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler ve sivil toplum temsilcilerinin yer aldığı 150 kişilik heyet, bu tarihi güne tanıklık etmek üzere Amed’den yola çıktı.   Yolculuktan bazı notlar:    *Sabah 12.00’de stadyum kavşağında toplanan heyet, dört otobüsle yola çıktı.   *Her otobüste gündem yoğun, en çok konuşulan konu ise Abdullah Öcalan’ın 9 Temmuz’da yayımlanan videolu mesajıydı.   *Devletin barış konusunda samimi yaklaşmadığına dair soru işaretleri, halk kadar gazetecilerin sohbetlerinde de kendine yer buldu.   *Tek taraflı atılan adımların süreci kurtarmadığı, barış dilinin iktidar tarafından hâlâ benimsenmediği, buna rağmen Abdullah Öcalan’ın ısrarının süreci ayakta tuttuğu sohbetlerde sıkça dile getirildi.   *Barış Anneleri’nin gözlerinin içi gülüyordu. Bir anne, “Önder Apo’yu görünce yeniden doğdum sanki” derken bir diğeri, “Ölmeden önce Önderliği görmeyi hep hayal etmiştim, artık ölebilirim” diyerek içini döktü.   *Günlerdir tören için hazırlık yapan bir kadın, “Doğduğumda PKK vardı, şimdi fesih ve silah bırakma törenine katılıyorum, bu beni duygusal olarak çok etkiliyor. Annem her gün ağlıyor, abim şehit. Önderliğimiz bize yol haritasını koydu, güvenimiz tam ama devlete güvenmiyoruz” sözleriyle duygularını anlattı.   *Cizre’de verilen kısa molanın ardından otobüsler hareket ederek bir saat sonra Habur Sınır Kapısı’na ulaştı.   *Pasaport işlemlerinin ardından heyet, Güney Kürdistan Bölgesi’ne geçti ve burada Duhok Valisi’nin de bulunduğu bir heyet tarafından karşılandı.   *Burada da gündem, toplumsal bir barışın sağlanması halinde bunun diğer parçaları da olumlu etkileyeceği yönündeydi.   *Günün sonunda, konaklama yerine yerleşirken yapılan son sohbetlerde, “Yarına dinç uyanmak ve yarından sonra devletin artık somut adımlar atması gerektiği” konuşuluyordu.   Bu yolculuk, hüzünle mutluluğun, temkinle umudun yan yana yürüdüğü bir yolculuk oldu. Bugüne dair beklenti ise ortak: “Artık barışın dili konuşulsun, anneler ağlamasın, gençler ölmesin, halklar nefes alsın. Demokratik toplumu inşa edelim.”