İtalyan Parlamenter: 40 yıllık savaşın ardından doğan fırsat yok sayılamaz 2025-12-11 09:01:12   Melek Avcı-Elfazi Toral    İSTANBUL - İtalya Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı Laura Boldrini, uluslararası kurumların Kürt sorunundaki barış sürecine aktif destek sunması gerektiğini vurgulayarak, “Barışa yatırım için tarihi bir fırsat doğdu” dedi. Kadınların barış süreçlerinden dışlanmasını ise “büyük bir hata” olarak nitelendirdi.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Toplum Süreci kapsamında İstanbul'da 6-7 Aralık'ta 2 gün süren "Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı" gerçekleştirdi. Bu konferansta birçok ismin yanı sıra,  “Avrupa’nın Kürt Sorununa Yönelik Algısının Dönüşümü: Bireysel Haklardan, Özgürlük ve Barış Zemininde Kolektif Haklara” başlığı altında  İtalyan Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı Laura Boldrini bir konuşma gerçekleştirdi.     İtalya’da kadın hakları, göçmen hakları, mülteciler, ifade özgürlüğü ve faşizm karşıtı mücadele denilince akla gelen en önemli siyasetçilerden olan Laura Boldrini, konuşmasında özellikle, uluslararası kurumların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Avrupa ülkeleri ve AB, Kürt halkı ve siyasi temsilcilerinin tek taraflı ve büyük bir cesaretle başlattıkları barış sürecine açık ve aktif destek sunmaları gerekiyor” sözlerini kullanmıştı.    Konferansın ardından mikrofon uzattığımız Laura Boldrini hem sürece yönelik uluslararası desteğe hem de kadınların barış süreçlerine katılımına değindi.    ‘Uluslararası toplum süreci desteklemeli’   Türkiye’de şu an yürütülmeye çalışılan diyalog sürecinin çok önemli olduğunu düşündüğünü söyleyen Laura Boldrini, “Bunun neden önemli olduğuna baktığımızda, etrafımız her yerde süren savaşlar ve devletlerin güç kullandığı durumlarla çevrili. Dolayısıyla barış sürecinin devam ettiği bir ülke varsa, uluslararası toplumun bunu desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta desteklemekten daha fazlasını yapmalıdır. Uluslararası aktörler bu süreci kolaylaştırmalı” dedi.   ‘Çağrıyla barışa yatırım için fırsat doğmuştur’   Fakat uluslararası toplumun tutumuna bakıldığında böyle bir ilgi ve destekten eser olmadığını, bunu göremediklerini ifade eden Laura Boldrini, “Sayın Abdullah Öcalan, partisi PKK’nin feshini ilan ettiğinde ve Demokratik Toplum ve Barış için yeni bir süreç başlatmak istediğini açıkladığında uluslararası alandan daha fazla ilgi bekliyordum. Bu, hemen ele alınması gereken çok çok önemli bir konuydu; çünkü 40 yıllık savaşın ardından birçok insan hayatını kaybetmişti ve barışa yatırım yapmak için iyi ve yeni bir fırsat doğmuştur” sözlerini kullandı.   ‘Kurumların bir rol aldıklarını görmüyoruz’   Bu fırsata rağmen hem kendi ülkesinin hem de Avrupa’daki kurumların bu süreçte bir tutum ve rol almadıklarını söyleyen Laura Boldrini şunu belirtti: “Bu yüzden İtalya'ya döndüğümde, kesinlikle, bu konuda İtalyan hükümetine neden sessiz kaldığını, neden henüz herhangi bir pozisyon almadığını ve neden bunu Avrupa kurumlarıyla da desteklemeye çalışmadığını sormak için bir parlamento sorusu yönelteceğim. Çünkü Avrupa kurumlarının bu barış sürecinde bir rol oynaması gerektiğini düşünüyorum ve şu anda herhangi bir rol aldıklarını görmüyoruz.”   ‘Dünya olarak bir dönüm noktasındayız’   Özellikle dünya geneli düşünüldüğünde hukukun yerine güç kullanımının normal kabul edildiği ve insan haklarının tamamen göz ardı edildiği bir dönemde olduklarını belirten Laura Boldrini, barış ve demokrasi süreçlerinin daha çok önem kazandığına dikkat çekti. Laura Boldrini şöyle devam etti:“Kendini özgürlükler ülkesi olarak sunmak isteyen ABD gibi ülkeler tarafından bugün göçmenlerin, azınlıkların ve hatta Avrupa Birliği'nin saldırı altında olduğu benzersiz bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü Başkan Trump, AB'yi de bir düşman olarak görüyor. Yani bir dönüm noktasındayız ve bu çok endişe verici bir zaman. Ama pes etmemeliyiz. Demokrasiye, ilkelere ve değerlere; kapsayıcılığa, farklılıklara ve saygıya inananlar olarak pes edemeyiz. Kendimizi örgütlemeliyiz; çünkü aşırı sağ ve sağ partiler ulusal ve uluslararası düzeyde çok iyi organize olmuş durumdalar. Bu yüzden bir anlamda onlardan ders almalı ve aynısını yapmalıyız. Kendimizi desteklemeliyiz. Mevcut durumu kabul edemeyiz ve kamuoyuna, bu hakları korumazlarsa koşullarının daha da kötüleşeceğini anlatmalıyız. Yaşam koşulları daha güvensiz ve kırılgan hale gelecektir; çünkü demokrasi, saygı görmenizi, eşit fırsatlara sahip olmanızı, kariyer yapabilmenizi garanti eder. Ancak bu temel haklara sahip değilseniz, saygı görmüyorsanız ve sadece iktidarı elinde tutanların belirlediği sınırlar içinde yer alıyorsanız ilerleyemezsiniz.”   ‘Kadınları dışlamak hatadır, kadınlar süreçte rol oynamalıdır’   Yine barış süreçlerinde temel meselelerden birinin kadınların rolü olduğuna ilişkin sıkça vurgu yapan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sözlerine katıldığını belirten Laura Boldrini, süreçte kadınların alanının daraltılmasını ve dışlanmasını “büyük bir hata” olarak nitelendirdi. Laura Boldrini, “Çünkü savaşlar çoğunlukla erkeklerin aldığı kararlardır ve bence kadınlar süreçlerde çok daha iyi müzakere edebilir, daha iyi arabuluculuk yapabilir. Kadınlar tüm tarafların kabul edebileceği ortak bir noktayı bulabilirler. Yani kadınları dahil etmemek, bir fırsatı kaçırmak anlamına gelir. Bu aynı zamanda adaletsiz bir yaklaşımdır; çünkü şu anda ekonomiden üniversitelere, siyasetten kurumlara kadar her düzeyde çok sayıda kadın var. Bu kadınlar daha fazla güçlendirilmeli ve süreçlerde rol oynamalıdır” dedi.   ‘Bu gücü Rojava'daki kadınlar ellerinde tutuyor’   Bu dışlamanın ataerkil zihniyetle çok yakından bağlantılı olduğuna dikkat çeken Laura Boldrini, “Biliyoruz ki milenyum çağının başında kadınların hiçbir rolü yoktu ve hâlâ bu zihniyeti değiştirmek çok zor. Erkekler kadınlarla eşit güce sahip olmayı kabul etmiyorlar, henüz buna ulaşmış değiller ve ne yazık ki bu gücü paylaşmak da istemiyorlar. Bu aynı zamanda çok ataerkil bir tutumdur ve kadınları elde ettikleri hakları kaybetmeye itmektedir. Bu tam da toplumun geleneksel yapısından geliyor. Kadınlar çalışıyorlar ama bir adım geride kalmak zorundalar. Her zaman kariyer yapmak zorunda olan erkeklerdir. Bu sağcı zihniyettir. Bu, kadınların odak noktasının çocuk sahibi olmak ve aileye bakmak olması gerektiği şeklindeki geleneksel toplum anlayışıdır. Ancak DEM Parti’nin konferansında gördük ki, örneğin bugün bu gücü Rojava'daki kadınlar ellerinde tutuyor. Bu güce sahipler ve çok demokratik bir toplum sistemine sahipler. Bence bu bir model olmalı; çünkü bu yapılabilir. Bu mümkündür ve tüm genç kadınları, hayalleriyle ve yapmak istedikleri şeylerle ilgili olarak ‘ama sen bir kadınsın, bu sana göre değil’ diyenleri dinlemeden ilerlemeye teşvik ediyor. Günümüzde kadınlar her şeyi yapabilir. Ay'a gidebilir, bilim insanı olabilir, Nobel Ödülü alabilir. Her şeyi yapabilirler” diye konuştu.