Besime Konca tecride karşı mücadeleyi vurguladı: Umut bizde 2021-12-09 09:01:09     Dilan Babat   ANKARA - İmralı tecridini ve Avrupa’nın tutumunu değerlendiren HDP eski Milletvekili Besime Konca,  toplumun artık CPT’den beklenti içerisinde olmaması gerektiğini kaydetti, “CPT, İmralı’da işkence sisteminin olduğunu kabul etmesine rağmen bir şey yapmıyor. Önemli gördüğümüz şey; Türkiye toplumunun da ses çıkarması. Bu topyekun bir savaştır” dedi.   22 yıldır İmralı’da ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan yaklaşık 9 aydır haber alınamıyor. Geçtiğimiz haftalarda Asrın Hukuk Bürosu’nun yaptığı görüşme başvurularını 22 Kasım’da verdiği yanıtta reddeden Bursa İnfaz Hakimliği, mahkemenin Abdullah Öcalan hakkında 12 Ekim’de verdiği 6 aylık avukat görüş yasağını ve İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı'nın 18 Ağustos tarihli 3 ay süreyle “Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılma” kararını gerekçe gösterdi.   Diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını denetlemekle yükümlü olan ve üç ayda bir periyodik toplantılar gerçekleştiren Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK) bu yılki son toplantılarını 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirdi. Toplantıda sonucu merak edilen ve kamuoyu tarafından da yakından takip edilen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz rejimine dair AİHM’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın başvurusu sonucu 2014 yılında karara bağladığı “Öcalan-2” kararının da içinde bulunduğu “Gurban grubu” kararları için hukuk ve sivil toplum örgütlerinin yaptığı başvuru idi.    AİHM, Abdullah Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararının infaz edilme rejimi itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu yönünde karar vermişti. AİHM bu kararı tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için yapılan başvurular için de vermişti. Türkiye’de yetkililerin AİHM kararlarını uygulamaması üzerine 26 Temmuz’da Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından Bakanlar Komitesi’ne bir bildirimde bulunuldu. Komite bu bildirim üzerine konuyu gündemine aldı. Kurumlar, Türkiye hükümetinin sunduğu beyan üzerine Ekim 2021’de Komite’ye bu konuda bir bildirim daha sundu.    İmralı tecrit sistemi   3 gün süren toplantıda kararların uygulanması sürecini değerlendiren Komite, görüşme sonuçlarını yaptığı açıklama ile kamuoyuna duyurdu. Komite’nin, hukuk ve sivil toplum örgütlerinin başvurularında İmralı tecrit sisteminin ayrıntılarına yer verdiği kısım için Abdullah Öcalan’ın tutulma koşullarının AİHM önünde başka bir başvuru olarak gündemde olduğu ve İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından da sürecin takip edildiği gerekçesiyle Türkiye’ye bir tavsiye vermekten kaçınması dikkat çekti.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekili Besime Konca, İmralı’da derinleşen tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Topluma mesaj veriliyor’   Türkiye’nin İmralı’ya dönük bilgi vermemesini, “tecrit içinde tecrit” uygulaması,  “volta” atmaktan verilen disiplin cezasını ise “özel savaş yöntemleri” olarak değerlendiren Besime, “22 yıldır İmralı, bir hukuksuzlukla karşı karşıya. İmralı Cezaevi’nde hiçbir zaman hukuk işlemedi ama son yıllarda bunun daha açık bir şekilde yapılmasının nedeni AKP-MHP faşizminin Türkiye’nin demokrasisine, hukukuna, adaletine yaklaşımıyla ilgili bir durum. Kürtlere açık bir faşizmi uygulamayı, katletmeyi önlerine koyan bir hükümet, elbette İmralı’ya dönük açık bir şekilde hukuksuzluk, ceza içinde cezayı mubah görüyor. Kendi politikaları doğrultusunda Kürt halkına verdikleri mesaj. Özellikle 2013-2015 yılları arasında Sayın Öcalan’ın çözüm sürecindeki denemeleri ve Türkiye’nin önüne bir çözüm perspektifi ile çıkması, Sayın Öcalan’a Kürt siyasetine, kadınlara boyun eğdirmemenin öfkesi olarak İmralı Adası’ndaki tek kişilik işkence sistemiyle istediğini uygulayarak topluma mesaj verildi” dedi.   ‘Özgürlük Gemisi’ eylemi   Uluslararası Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi’nin başlattığı ve İtalya’nın Napoli kentinde son bulan “Özgürlük Gemisi” eylemini hatırlatan Besime, izlenimlerini şöyle aktardı: “Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi yıllardır Öcalan’a ilişkin çok güzel çalışmalar yapıyor.  İngiltere’deki sendikadan tutalım Latin Amerika’daki siyasetçiler, bilimciler, eski hükümet yöneticileri, kadınlar, gençler artık sadece tecridin kaldırılması değil, Öcalan’a özgürlük temelinde çalışmalar yürütüyor. Hem Kürt kadın hareketinin hem de genel Kürt hareketinin çalışmaları ile birlikte uluslararası ‘Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi’ tarafından diplomatik düzeyde toplumsal anlamda çok çalışma yapıldı ve Özgürlük Gemisi bu çalışmaların bir parçası olarak organize edildi. 12 Kasım’da son bulmasıyla, Sayın Öcalan’ın Roma’ya gittiği güne ve komplo sürecine atıfta bulunuldu. 22 yıl önce Yunanistan’ın bu komploya karşı rolü neydi? Atina’da neler yaşandı? Yunan hükümetinin sorumlulukları üzerine atıflar yapıldı.”   ‘İnsanlar Sayın Öcalan’ın çözümlerini sahipleniyor’   Abdullah Öcalan’ın komplo sürecinde, “Ben dağı da tercih edebilirdim ama öldürme siyasetinden bir şey çıkmayacağını bildiğim için Avrupa’da demokratik çözüm ve kalıcı bir barış umudu taşıyarak yola çıktım. Uluslararası güçler, Avrupa demokrasi siyaseti, Kürt sorununu çözmek istemediğini komplo ile ortaya koydular” sözlerini anımsatan Besime, “23 yıldır kesintisiz süren tecritte de bu güçlerin çok ciddi rolleri var. AİHM’in, CPT’nin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin rolleri var.  Uluslararası kurumlar Türkiye’nin imzaladığı yasalar var. Türkiye, anayasasının hukukun üstünde bağlayıcı kanunları olmasına rağmen sessiz kalabiliyorlar. En son açıklamaları o yöndeydi. Ne kadar derinleştirirlerse derinleştirsinler diğer taraftan toplumda başka bir direnişe, sahiplenmeye yol açıyor. İtalya’dan Latin Amerika’ya kadar demokratik modernite paradigması ve demokratik konfederalizmin Rojava’da başarılı olmasının yarattığı güçlü etkiler var. İnsanlar bunu görerek sahipleniyor. İnsanlar artık Kürt halkı ya da Sayın Öcalan’ın bir hukuksuzlukla karşı karşıya kaldığı için değil, bu kapitalist sistemin sorunsallığına karşı Sayın Öcalan’ın çok güçlü çözümleri olduğu için sahiplenmeye devam ediyor” şeklinde konuştu.    ‘Sayın Öcalan’ın güçlü duruşu ile teşhir edilen bir gerçeklik var’   Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kararına da değinen Besime, “Kürt halkı iradesine sahip çıkarak İmralı tecridini teşhir ediyor. Orada Sayın Öcalan’ın güçlü duruşu ile teşhir olan bir gerçeklik de var. Avrupa ülkeleri AB, AK’nin Türkiye’nin politikalarına karşı genel bir sessizliği söz konusu. En son kimyasal silahlar kullanıldı ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü buna ilişkin hiçbir şey yapmıyor. Konsept olarak, Kürtlere dair gerçek adaletin sağlanması yönünde AB Türkiye’ye, ‘Yapabilirsin’ tarzında bir kredi sunuyor. Bunların hepsi bilerek tercih edilen bir politikadır. Avrupa ülkelerinin bu kadar sessiz kalmasının sebeplerinden biri de, Sayın Öcalan’ın demokratik modernite paradigmasına karşı kapitalist modernitenin artık benimsenmemesi” ifadelerine yer verdi.   ‘CPT’den umut beklenmemeli’   Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) İmralı tecridine dönük yaklaşımlarına da dikkat çeken Besime, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu işkence sistemine rağmen uluslararası hukukun işlevsiz olduğunu gösteriyor. CPT yıllardır İmralı Cezaevi’ne doğru düzgün gitmedi. Buna karşı kapısında dönem dönem nöbetler ve eylemler yapıyoruz. Zor da olsa çeşitli dönemlerde oluşturduğu raporlar vardı ama Türkiye’nin izni olmadığı için bu raporlar da yayınlanmadı. CPT, İmralı’da işkence sisteminin olduğunu kabul etmesine rağmen bir şey yapmıyor. Yine bu gerçekliği teşhir etmek ve bu kurumlardan umut beklenmemesi gereken bir noktaya dönüldü. Önemli gördüğümüz şey; Türkiye toplumunun da ses çıkarması. Bu topyekun bir savaştır. Bunun birçok ayağı var. Kürtlere düşmanlıkla, kimyasal silahlar ve tecritle doğrudan bağlantısı var. Demokrasi isteyen herkesin bu hükümete, faşizme ve hukuksuzluğa dur diyebilmeleri gerekiyor.”