Gündemlerinde üniformalı şiddet var 2023-01-21 09:03:03     Zelal Tunç    WAN - Özel savaş politikaları kapsamında asker, polis, uzman çavuş ve korucular tarafından kadına ve çocuğa yönelik tecavüz ve katliam gibi suçlarda artış ve cezasızlığın, iktidarın politikalarından ayı tutulamayacağını vurgulayan kadınlar, “Göz yumuluyor” diyerek,  önümüzdeki süreçte “üniformalı şiddeti” tartışacakları bilgisini paylaştı.    AKP-MHP iktidarının kadını ve çocuğu hedef alan politikaları kapsamında cinsiyetçi uygulamaları, yargının cezasızlık politikalarıyla faillere yönelik “iyi hal” indiriminin de etkisiyle neredeyse her gün en az dört kadın katlediliyor. Kürdistan kentlerinde ise bu ve benzeri suçlar, uzman çavuş, asker, polis ya da korucu eliyle işleniyor. Özellikle kadının yaşamına dair her şeyi hedef alan söylem ve uygulamalarla, politikalarını meşrulaştıran iktidarın, her türlü şiddeti cezasızlık ile ödüllendiren yargı, erkek devlet şiddetinin “üniformalı” yüzü olarak kamuoyundan tepki almaya devam ediyor.    Farklı kurumlardan kadınlar, “üniformalı” şiddetinin tek sorumlusu olarak iktidarın politikalarına işaret ederken, bu konuda değerlendirmelerde bulundu.    ‘Eril yargının cezasızlık politikası faili dokunulmaz kılıyor’   Kadına ve çocuğa yönelik tecavüz, taciz, katletme, şüpheli ölüm ve benzeri olayların arttığını söyleyen Eğitim Sen Wan Şube Kadın Sekreteri Funda Demir Bozkurt,  bu olayların iktidarın politikalarından bağımsız olmadığını söyledi. Yasaların yetersizliği, var olan yasaların tartışmaya açılması ile kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddet ve cinsel saldırının “politik” olduğunu kaydeden Funda, “İstanbul Sözleşmesi’nden tamamen çekilmesi, koruyucu tedbirlerin yetersizliği, ataerkil, cinsiyetçi ve gerici söylemler şiddetin toplumsal alan içerisinde sürekli diri tutulmasına  neden oluyor. Aynı zamanda şiddetin veya cinsel saldırının faili olan kişi, eril yargının cezasızlık politikası ile kendini ‘dokunulmaz’ kabul ediyor. Haliyle herhangi bir caydırıcılığı olmayan bu suçların işlenmesi daha kolay oluyor. Örneğin 2021 yılında katledilen Başak Cengiz’in katili birini öldürmek istediğini ve bir kadını daha rahat öldürebileceğini, bu sebeple de Başak’ı seçtiğini ifade etmişti. Kadına yönelik her türlü şiddet erkek ve devlet eliyle gerekçelendirilip meşrulaştırılıyor” dedi.   Dosyalarda gizlilik kararı   Wan’da kadının yanı sıra çocuğa yönelik suçlarda da artış olduğunu kaydeden Funda, Şax (Çatak) ve Payîzava (Gürpınar) gibi ilçelerde köy korucularının tecavüz suçlarını hatırlattı. Funda, “Yine merkez ilçelerden birinde bir lisede iki kız çocuğunun bir uzman çavuş tarafından zorla alıkonulup, istismar edildikleri ortaya çıkmıştı. Bu dosyaların, neredeyse hepsinde gizlilik kararı vardı. 13 Ocak’ta ise bir çocuğun 3 yıldır cinsel istismara uğradığı, olayın içinde ve çocuğun ifadesinde 40’a yakın kişinin isminin geçtiği, fakat sadece 4 tutuklama olduğunu basından duyduk. Hemen olayı takip etme girişimlerimiz başladı, yine bu davada da gizlilik kararı olduğu için net bilgi edinemedik. Baro ve diğer duyarlı kurumlar ile süreci takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.    ‘İktidar eliyle beslenen şiddetin göstergeleri’    Kadına ve çocuğa yönelik işlenen bütün suçlarda devletin, erkek egemen zihniyeti ve bunun davranış kalıplarının rolü olduğunu vurgulayan Funda, şöyle konuştu: “Politik söylem ve tutumlar, toplumun; kadına ve çocuğa yönelik yaklaşımını belirliyor. Mevcut iktidar, kendi iktidarını daha kalıcı kılabilmek için ataerkil damarı besleyip ilk olarak kadını ve çocuğu gözden çıkarıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede hukuksuz bir biçimde çıkılması yıllardır erkeklerin, bazı tarikat ve cemaatlerin propaganda alanına dönüşen yerden cevap buluyor. 6284 No’lu yasayı tartışmaya açmak veya son süreçlerde yeni anayasa gündemi ile de kadın kazanımlarının tamamı hedef alınıyor. Erken yaşta evlilik, 4+4+4 sistemi ile eğitimden el çektirilen kız çocukları, karma eğitim karşıtı uygulamalar, birçok kadın sığınma evinin kapatılması, yasaların etkin uygulanmaması, cezasızlık politikaları ve iyi hal indirimleri, kadının kamusal alandan uzaklaştırılıp özel alana hapsedilmesi, emeğinin hiçleştirilmesi, işten çıkarmalarda ilk olarak kadının seçilmesi tamamen iktidar eliyle beslenen şiddetin göstergeleridir.”   Funda, son olarak kadınlara dayanışmayı yükseltme çağrısında bulundu.    ‘Militarist uygulamalara göz yumuluyor’   Feminist aktivist Zozan Özgökçe ise yıllardır kadına yönelik şiddetin olduğunu ifade ederek, şunları dile getirdi: “Üniformalı şiddet yerine, devlet kaynaklı militaristlerin, yani devlet adına hareket edenlerin; çocuklara, kadınlara uyguladıkları cinsel istismarlara göz yumuluyor. Musa Orhan örneğinden tutun da, burada bölgedeki illerde yaşananları bir araya topladığımızda çok ciddi bir yönelme var. ‘Son zamanlarda çoğaldı gibi’ fikirler aslında basına yönelik bu kadar baskı varken, ya da bunu dile getiren bir gazetecinin hemen tutuklanırken, bu baskılara rağmen bu kadar şey ortaya çıkabiliyorsa; ‘Daha neler yaşanıyordur ve ortaya çıkmıyordur’ fikri bizi korkutuyor.”    ‘Tecavüz ve şiddet normalleştiriliyor’   Wan’da Geri Gönderme Merkezi’nde (GGM), 14 Kasım 2020’de mülteci bir kadına yönelik tecavüzü, 2 Ocak’ta Serav (Saray) ilçesinde iki sözleşmeli askerin tecavüz suçlarını hatırlatan Zozan “GGM’de ve askeri alanlarda STK, gazeteciler ve bağımsız gözlemcilerin bulunması engelleniyor. Göçlerin yoğun olarak yaşandığı ilçelerde bağımsız kuruluşlar ve diğer kurumların gözlemine izin verilmiyor. Buralarda yaşananları kamuoyuyla paylaşacak vicdani kişiler yoksa kim bilir, ne kadar korkunç vahşetler yaşanıyordur. Bize en son aşamada yansıyor. Örneğin mülteciler tekne batınca, bir kamyon arkasında kaza geçirdiklerinde, korkunç iddialar duyuyoruz. Dikkatinizi çekerse, bir çocuğa sistematik istismar filmlere konu oluyor. Benim korkum aslında bu durumların normalleşmesi. Mültecilere, sığınmacılara, göçmenlere, yollarda, sınırlarda yapılanlar artık filmlere, dizilere konu olmaya başladı. Bu böyle olmuyor. Nasıl ki bir dönem ‘çocuk gelinler’ şirinleştirilerek, filmlere konu oluyorsa, bu şiddette maalesef normalleştirilmeye çalışılıyor” ifadelerine yer verdi.   ‘Mülteci kadınlara yönelik ihlaller arttı’   Artan şiddeti, iktidarın politikalarına bağlayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Öznur Evin, özelde de Kürt kadına yönelik bir saldırı söz konusu olduğuna dikkat çekti. Öznur, “Tecavüzlerin artmasının temel nedeni, faillere bir yaptırımın uygulanmaması. Ceza kanunlarının işlevsiz hale getirilmesiyle kadınlara yaklaşım da değişti. Kadınlar evde kalsın çocuk doğursun ve baksın. Kadınlar siyaset başta olmak üzere hiçbir alanda yer almasın. Bu politikalar iktidarın uygulamalarından ayrıştırılamaz. Bundan sadece Kürt kadınlar değil, burada mülteci kadınlara yönelik de ihlallerin arttığını görmekteyiz” dedi.    ‘Saldırılar Kürt kadınlara yönelik’    İçişleri Bakanlığı’nın Kürt kadınlara ilişkin söylemlerini anımsatan Öznur, şu ifadeleri kullandı: “Kürt kadını direndiği için baskı altında, hedefte. En son Süleyman Soylu’nun zaman zaman hedefe koymasıyla saldırıların kadına yönelik olmasının sebebi kadınların daha çok direniyor olmasıdır. Kadını tüm alandan silmeye çalışıyorlar. ‘Jin jiyan azadî’nin evrensel bir boyuta ulaşmasındaki Kürt kadının rolü ve mücadelesi de yoğun bir şekilde saldırı hedefi olmasına yol açıyor. Eril zihniyetin şekil değiştirerek, toplum, devlet, yaşamın tüm alanlarında bize bir saldırıya dönüşüyor.”    ‘En belirgin konu özel savaş olacak’   Son olarak yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne değinen Öznur, “Bu kapsamda tüm alanlarda kadınlara ulaşılarak, bu politikalarla ilgili bilgilendirmeler atölyelerle anlatılıyor. Kürdistan’da bu politikaların yoğunlaşmasının temel nedeni fuhuş, madde bağımlılığına karşı bizler de buna karşı politikalar geliştirerek mücadele ediyoruz. Özel savaş politikalarının daha yaygın olmasının temel nedeni, Kürt kadın mücadelesidir. Bu politikalar, amacın ulaşamayacaktır. 8 Mart etkinliklerimizin en belirgin hedeflerinden biri özel savaş politikalarıdır. Bizler bu bağlamda sokak ve mahallelerde kadınlarla bir araya gelerek her boyutuna karşı mücadele yöntemlerini ve bilinçlendirme çalışmalarını geliştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.