İnsan Hakları Haftası ve havuz medya

  • 09:05 19 Aralık 2021
  • Medya Kritik
 
Roza Metîna
 
HABER MERKEZİ - İnsan Hakları Haftası’nda Garibe Gezer’in Kandıra Cezaevi’nde şüpheli şekilde yaşamını yitirmesi, Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları ve insan haklarına yaklaşım tablosunu gözler önüne serdi. İktidarın tekçi zihniyetini ve rengini gösteren havuz basını da İnsan Hakları Haftası’ndaki rolünü bir kez daha oynadı ve  insanlık değerlerine karşıt politikaların aracı oldu. 
 
İnsan Hakları Haftası’nda da cezaevlerindeki hak ihlalleri devam etti. İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre cezaevlerinde binlerce hasta tutsak ağır şartlar altında tutuluyor. En son iki hasta tutsak Halil Güneş  Diyarbakır Cezaevi’nde, Abdulrezzak Suyur da İzmir Şakran Cezaevi’nde yaşamını yitirdi. Bir süre önce cezaevinde felç geçiren ve tahliye edilen Salih Tuğrul da dışarıda yaşamını yitirdi. Yakınları hasta olan tutsakların ilaçlarının verilmediğini ve ölüme terk edildiklerini belirtti. Cezaevlerindeki uygulamalar bir ülkenin durumunun yansımasıdır.  Bu uygulamalar,  gücünü ülkedeki ırkçı ve saldırgan tutumlardan alıyor. Özellikle de ihlalleri bir araç olarak kullanan ideolojiye dayanıyor ve ondan güç alıyor. Yani özel savaş politikalarının bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Yandaş havuz basını da  özel savaşın en güçlü ayağını oluşturuyor. 
 
Özel savaş politikalarına karşı direnen Garibe Gezer, tek kişilik bir hücrede katledildi. Taciz ve tecavüze uğradı, sistematik olarak işkenceye maruz kaldı. Garibe Gezer, Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde   devletin gözetimi altında şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Cezaevi yönetimi bunun bir “intihar” olduğunu iddia etse de aile ve avukatları intihara inanmadıklarını açıkladı. Avukatların Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi yönetimi ile yapmak istedikleri görüşme cezaevi yönetimi tarafından kabul edilmedi. Garibe’nin otopsisi aile ve avukatlar olmadan alelacele yapıldı.  Yine ölüm sebebi otopsi raporunda yer almadı. Üstelik polisler avukatları darp etti ve cenazeyi iki buçuk saat bekletti. Diğer yandan Garibe’nin kaldığı hücrede bulunan acil durum butonunun da devre dışı bırakıldığı ortaya çıktı.  
 
Cezaevlerindeki insanlık dışı muameleleri saklayan, üzerini örten havuz basını kirli bir zihniyetle çirkince Garibe Gezer’e saldırdı. İnsan Hakları Haftası’nda, insan haklarına yaklaşımını açık bir şekilde dışa vurdu.  Tekçi sistemin çıkarlarına hizmet eden havuz basını “Cezaevinde beslenen bir terörist daha öldü” şeklinde haber yaptı.  Havuz basınının bu yaklaşımı Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi” sözlerini akıllara getirdi.  Bu da Kürt halkına karşı yıllardır düşmanlık yapan zihniyetin bir iğne ucu kadar bile değişmediğini gösteriyor. Bu yüzden de cinsiyetçi, ırkçı ve gerici zihniyete karşı kadın özgürlük çizgisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. 
 
Yine Amed’de yapılan hak ihlalleri ve tecride karşı yapılan basın açıklamasında polisler gazetecileri engelledi. Gerçeklerin görülmesini istemediler. Tekçi basın gibi ırkçılığı zirveye çıkararak özgür basını engelliyorlar.  Hukukun bağımsızlığını, üstünlüğünü bir tarafa bırakan tekçi sistem, Meclis’te Kürtçe konuşmaya mikrofonu kapatıyor, basını kendi tekeline almış ve bunları Kürt halkının iradesini ortadan kaldırmak için kullanıyor.  Siyasi kriz içerisinde basın aracılığı ile komplo ve hileleri meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Komplo ve hilelere karşı özgürlük için ortak yaşama olan inanç yine en önemli  bir yol olarak karşımıza çıkıyor.