Kanlı 1 Mayıs’ın 46’ncı yılında iktidarı göndermekte kararlılar!
- 09:01 26 Nisan 2023
- Emek/Ekonomi
Marta Sömek
İSTANBUL - 1912’den beri tüm yasak ve engellemelere rağmen milyonların inat ve direnişi ile kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, 1977 yılında Taksim Meydanı'nda gerçekleşen “Kanlı 1 Mayıs” ile öfke ve direnişi bugüne taşıdı. 14 Mayıs seçimlerinde AKP-MHP iktidarını göndermekte kararlı olan emekçiler, “Kanlı 1 Mayıs”ın 46’ncı yılında bir kez daha taleplerini haykırmaya hazırlanıyor.
Yüz yılı aşan direniş, mücadele ve kararlılık… 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, 1912 yılından beridir tüm yasak ve engellemelere rağmen büyük bir öfke, kararlılık ve direnişle kutlanıyor. 1977 yılında Taksim Meydanı'nda gerçekleşen “Kanlı 1 Mayıs”ın ardından işçi ve emekçiler için mücadelenin sembolü haline gelen meydan, 46’ncı yılında da binlerce kişinin talep ve öfkelerini haykıracağı yer olacak. “Kanlı 1 Mayıs”ın 46’ncı yılında, katledilen kadınların hikayeleri ile emekçilerin bu yılki 1 Mayıs mesajlarını derledik.
İlk kutlama ve yürüyüş
Türkiye'de 1 Mayıs kutlamaları ilk kez 1912 yılında İstanbul'da yapıldı. 1920 1 Mayıs’ında Osmanlı’nın yoğun baskılarına karşı 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. İşçiler Haliç’ten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu'na kadar pankartlarıyla yürüyüş yaptı. 1921 1 Mayıs’ında ise İstanbul'un neredeyse tüm işçileri, özellikle şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay şirketi çalışanları 1 Mayıs'ı kutladı. Daha sonra da ilk kez resmi olarak 1923 yılında kutlanan 1 Mayıs’ta çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı. İşçilerin talepleri arasında, “yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs'ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, 8 saatlik iş günü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı” yer alıyordu. Bu kutlamada birçok işçi tutuklandı.
Uzun yıllar ardından yeniden 1 Mayıs…
1924 yılını “İşçi Bayramı” olarak kutlayan işçilerin de eylemi engellenmeye çalışıldı. 8 saatlik iş günü için bildiri dağıtan çok sayıda işçi de tutuklandı. Ardından 1925'te çıkan Takrir-i Sükun Yasası ile uzun zaman geçerli olan yasaklar birbirini izledi ve 1935 yılına kadar hemen hemen her yıl 1 Mayıs gizli kutlanabildi. 1935 yılında yapılan yeni düzenlemelerle “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı altında gerçekleşen ve uzun yıllar kutlanamayan 1 Mayıs, ilk defa 1976 yılında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde 200 bin kişinin katılımı ile Taksim Meydanı'nda gerçekleştirildi.
‘Kanlı 1 Mayıs’
Takvimler 1 Mayıs 1977’yi gösterdiğinde ise 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere çeşitli kentlerden İstanbul'a gelenler ile birlikte yaklaşık 500 bin kişi Taksim Meydanı'ndaki kutlamalara katıldı. Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru, alanı hınca hınç dolduran halkın üzerine, çevredeki binalardan ateş açıldı. İnsanların panik halinde kaçtığı esnada polis, ses bombası ve panzerlerle kalabalığa saldırdı.
46 yıldır failler bulunmuyor!
Kitle, polis saldırısı karşısında Kazancı Yokuşu’na yöneldi. Yokuşta bulunan ve daha önceden bırakılan kamyonun yolu tıkamasından kaynaklı kitle içinde birçok insan ezildi. 9’u kadın olmak üzere sekiz öğretmen, 12 işçi, bir seyyar satıcı, bir tezgahtar, beş üniversiteli, bir liseli, bir polis, bir hastabakıcı, iki gece bekçisi, iki hemşire, yalnızca isimleri bilinen yedi, isimleri bilinmeyen bir kişinin de aralarında bulunduğu toplam 41 kişi o “kanlı gün”, 1 Mayıs 1977’de katledildi. Üzerinden tam 46 yıl geçmesine rağmen ise “Kanlı 1 Mayıs”ın failleri hala bulunmadı.
Ölümsüzleşen 9 kadın
Katledilen Bekçi Diran Nigiz 35, Hatice Altun 21, hemşire Kadriye Duman (Kıymet Kocamış) 25, yabancı diller yüksekokulu öğrencisi Nazan Ünaldı 19, hastabakıcı Meral Cebren Özkol 42 ve yine hemşire olan Leyla Altıparmak da 19 yaşındaydı.
Panzer altında kalarak katledildi
Şimdiki adı 50’nci Yıl Tahran Lisesi olan, Göztepe Aryamehr Lisesi üçüncü sınıf öğrencisi Jale Yeşilnil o tarihte henüz 17 yaşındaydı. 1 Mayıs 1977’de 500 bin kişiyle beraber 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamak için gittikleri Taksim Meydanı’nda katledilen kadınlardan biriydi. Renkli giysili ve arkadaşı Filiz'in hırkası üzerinde olan Jale, panzer altında kalarak katledildi. Saldırı ise yalnızca Taksim’le sınırlı kalmadı. Kadıköy'de düzenlenen cenaze merasimine de saldıran polisler, merasime katılanları yere yatırarak üst aramasına maruz bıraktı.
Jale’den geriye kalanlar…
Arkadaşı Zeki Coşkun, verdiği bir röportajda Jale’yi şöyle anlatmıştı: "Çok narin, tutkulu bir insandı. Karıncayı bile incitmekten korkardı. Çok yardımseverdi. Örneğin fen dersleriyle hiç aram yoktu ve okul başladığından beri hiçbir derse katılmamıştım. O yüzden sınava iki gün kala çok paniklemiştim. Bu halimi gören Jale, beni iki gün boyunca çalıştırmıştı ve bir dönem hiç girmediğim dersi bana iki günde verdirmişti. Edebiyata çok büyük ilgisi vardı. İnsani, politik, düzenle alakalı olan her şeyle ilgilenirdi. Küçücük bir haksızlığa bile tahammülü yoktu."
Ezilerek katledildi
23 yaşında, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi olan Hacer İpek Saman da ezilerek katledilen kadınlardan biriydi. Arkadaşı Talia Esenyel de Hacer’in katledildiğini duyduğu ana dair hislerini, “Hacer'in vurulduğunu duyduk. Görevliyle hastaneye götürüldü ve orada vefat etti zaten. Sanırım kafasına kurşun isabet etmişti. Bayağı hasar vardı çünkü vücudunda. Tabutu götürürken tabutun dışında kan olduğunu hatırlıyorum. Kan damlıyordu tabuttan. Benim için bu da çok üzücü bir şey” cümleleriyle paylaşmıştı.
‘Kanatları zedelenmiş bir kelebek gibi pırpır ederek…’
Sibel Açıkalın ise daha 18 yaşındaydı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi birinci sınıf öğrencisi olan Sibel, İstanbul Yüksek Öğrenci Derneği üyesiydi ve “Merhaba Gösteri Topluluğu” isimli bir tiyatro grubunda yer alıyordu. Katledildiğinde üç aylık hamile olan Kadriye Duman’ın (Kıymet Kocamış) annesi Remziye de, “Seni duvağınla iskeleden uğurladım, böyle mi geri alacaktım haberini?” sözleriyle ağıt yakmıştı. Zeynep, Kamil Hastanesi’nde hemşirelik yapan Kıymet’in yeni evlenip 3 aylık hamile olduğunu duyduklarını söyleyerek şunları aktartmıştı: “Kıymet ablanın öldüğünü fısıldıyor herkes. Üstelik ezilerek. Üstelik çıkan arbedede. Üstelik hamile… Kanatları zedelenmiş bir kelebek gibi pırpır ederek…”
Halklar yasak tanımadı!
1977'de yaşanan “Kanlı 1 Mayıs”ın ardından, 1978'de yüz binlerce kişi tarafından büyük bir öfke ile 1 Mayıs yeniden Taksim Meydanı'nda kutlandı. Ardından Sıkıyönetim Komutanlığı 1979'da yalnızca Taksim Meydanı’nda değil, tüm İstanbul'da miting yapılmasını yasaklayarak, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ancak bu yasak, Taksim ve diğer meydanların dolmasına engel olamadı. Halklar, tüm öfke ve isyanlarıyla yasak ve engellemelere rağmen alanları doldurdu. Uzun yıllar boyunca yasakların koyulup kaldırıldığı 1 Mayıs kutlamalarının 2008 Nisan'ında ise “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması Meclis tarafından kabul edildi. Sendikalar, Taksim'de kutlama yapılması konusunda hükümetle uzlaşsa da, Taksim Meydanı'nda kutlama yapma yasağı kalkmadı, polis gözaltıları ve saldırılar da durmadı.
Yeniden yasak bahanesi
1981 yılından sonra 1 Mayıs'ın yeniden resmi bayram olarak kabul edilmesi, Meclis’e verilen önergenin ardından 2009 Nisan'ında gerçekleşti. 2013 yılında ise “Taksim'i yayalaştırma projesi” adı altında 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanılması yeniden yasaklandı. Ancak yıllarca süren bu yasaklar ve polisin tüm saldırılarına rağmen halklar Taksim'de eylemlerini sürdürmeye büyük bir kararlılıkla devam etti.
Tekerrürden ibaret: Bir kez daha katliam!
30 Nisan 2015’te yine Taksim’de kutlama yapılmasını yasaklayan İstanbul Valiliği, Taksim’e çıkan tüm yolları yaya ve araç trafiğine kapattı. Bakırköy Halk Pazarı Meydanı’nda gerçekleştirilen kutlamaların yanında Taksim ve çevre bölgelerde yapılan kutlamalara saldıran polis, katılımcıları darp ederek gözaltına almıştı. Polis birçok yerde gaz bombaları, plastik mermiler ve tazyikli suyla saldırmış, bir eylemci de gaz kapsülüyle gözünden yaralanmıştı. Ayrıca Beyoğlu’nda bulunan Tarlabaşı'ndaki bir TOMA’nın karşıdan karşıya geçen bir kişiye çarpması sebebiyle tedavi altına alınan Nail Mavuş da yaşamını yitirmişti. 1 Mayıs gözaltılarına ilişkin kurulan 1 Mayıs Hukuk’unun açıkladığı verilere göre, 52 kişi Taksim'e çıkmak istediği için gözaltına alınmıştı.
Engelleri aşıp Taksim’e yürüdüler
Sonraki yıllarda da sürdürülen “valilik yasakları”, polis şiddeti, tacizi ve gözaltıları, 1 Mayıs kutlamaları için sembolleşen Taksim'de yapılmaya engel olamadı. Polisin de işkence ve şiddetini her yıl daha fazla arttırdığı 1 Mayıs’larda Taksim Meydanı’nda her kesimden emekçi halkların direnişini görmek mümkün. Eylemciler ellerinde karanfillerle katledilen emekçileri anmak ve hala failleri bulunmayan bu katliamla yüzleşme çağrılarını sürdürmeye ısrarla devam ediyor. Geçtiğimiz yıl binlerce kişinin katılımıyla Maltepe Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs için Taksim’de de yine bu geleneği sürdüren çok sayıda kişi oldu. Eylemciler, polis saldırısı ve gözaltılara rağmen “Yaşasın 1 Mayıs” sloganı eşliğinde Taksim’e yürüyüş gerçekleştirdi.
Mesaj net: AKP-MHP iktidarını göndereceğiz!
Bu yıl ise işçi ve emekçilerle birlikte her renkten halklar, büyük bir öfke ve isyanla 1 Mayıs’a hazırlanıyor. AKP-MHP iktidarının emekçilerden değil de sermayedarlardan yana olan politikaları ile yaşanan yoksulluk, ekonomik kriz, emek sömürüsü, mobing ve daha birçok ihlale karşı “artık yeter” diyen halkların 2023 1 Mayıs’ında mesajları net: “AKP-MHP iktidarını göndereceğiz.” 14 Mayıs seçimlerinden önce kutlanacak olan 1 Mayıs’ın büyük bir önem taşıdığını da belirten halklar, bir kez daha tüm öfke ve isyanlarıyla taleplerini haykıracak.