‘Failler başka hayatları karartmadan tutuklanmalı’
- 09:03 22 Temmuz 2023
- Güncel
Rabia Önver
COLEMÊRG - Esra Y.’ye tecavüz eden faillerin tutuksuz yargılandığı davaya ilişkin konuşan Yeşil Sol Parti milletvekili Öznur Bartın, “Failler, başka suçlara imza atmadan başka hayatları karartmadan bir an önce tutuklanmalı” dedi.
Colemêrg’in (Hakkari) Şemzînan (Şemdinli) ilçesine bağlı bir köyde 27 Mayıs 2016 tarihinde Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz 11 yaşındaki Esra Y.’ye tecavüz etti. Çocuğun yaşananları yakınlarına anlatmasıyla beraber başlatılan hukuki süreç içerisinde 3 fail tutuklanırken, dava Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Üç faile ayrı ayrı “Nitelikli cinsel istismar” ve “Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçlarından 42’şer yıl hapis cezası verildi. Fail avukatının Van Bölge Adliye Mahkemesi’ne yaptığı itiraz başvurusu üzerine verilen ceza “usulden” bozularak, failler hakkında tekrar yargılama kararı verildi. Ancak failler, tutuklandıktan 8 ay sonra “delil yetersizliği” iddiasıyla tahliye edildi. Faillerin tahliye edildiği tarihten 11 gün sonra Esra, intihara sürüklenerek yaşamını yitirdi. Devam eden davanın 9’uncu duruşması, 17 temmuz günü Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya faillerin düzenli olarak katılmaları öne sürülerek, tutuklama talepleri reddedildi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Colemêrg Milletvekili Öznur Bartın, çocuğa yönelik tecavüze ve devam eden davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'Esra'nın güvenliği suistimal edildi'
Esra’nın üç fail tarafından tecavüz, şantaj ve ölüm tehdidine maruz kaldığını söyleyen Öznur, sonrasında ise başından geçenleri anlattıktan sonra hukuki sürecin başlatıldığını hatırlattı. Öznur, “Esra Y., 21 Haziran 2016’da Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılğı’na ifade verdi. İfadede, Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz tarafından görüntülerinin çekildiğini, bu görüntülerle tehdit edildiğini aynı zamanda failler tarafından kendisi ve ailesini öldürmekle tehdit edildiğini belirtmiş. Bunun üzerine 3 fail tutuklandı ve daha sonra 42’şer yıl hapis cezası aldılar. Ancak verilen bu ceza, istinaf mahkemesi tarafından bozularak failler hakkında tekrar yargılanma kararı verildi ve failler, tutuklandıktan 6 ay sonra ‘delil yetersizliği’ iddiasıyla tahliye edildi. Tahliye edilen failler, Esra’yı rahat bırakmadılar, baskılarını devam ettirdiler ve tahliye kararından 11 gün sonra Esra Y. intihara sürüklendi ve yaşadığı köyde bir uçurumun altında bulunan Esra, şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 11 yaşındaki Esra, yaşadıklarını, canının ne kadar yandığını ve geçirdiği travmayı intihar etmeden önce günlüğüne yazmış. Aynı günlükte, 11 yaşındaki Esra’nın güvenliğinin suiistimal edildiğine de ulaşmak mümkündür. Ayrıca Esra, faillerin ailesine zarar vereceği düşüncesi ile uzun süre susmuş, yaşadıklarını sadece günlüğüne geçirmiş ve büyük travmalar yaşamıştır" sözlerini kullandı.
'Suçu işleyenler yargıdan cesaret alıyor’
Tüm bunları yaşayanın, 11 yaşındaki bir çocuk olduğunu vurgulayan Öznur, Esra'nın yaşadıklarını ve yaşam hakkını hiçe sayan bir yargı ve bu yargının hiçbir vicdana, inanca, hukuka sığmayan kararlarının ortada olduğuna dikkat çekti. Öznur, "Esra devam eden ihmaller zincirinin sonucunda yaşamını yitirmiştir. Esra’ya ölüm tehdidinde bulunanların serbest bırakılmasıyla Esra’ya ölüm reva görülmüştür. Özellikle kadına ve çocuklara yönelik suçlarda sürdürülen düşmanlık ve cezasızlık politikası sonucunda Esra da yaşamını yitirmiştir. Esra’nın maruz kaldığı cinsel saldırı, ölüm tehdidi, şantaj gün gibi ortada olmasına rağmen faillerin serbest bırakılmasının hiçbir izahı olamaz. Tam aksine faillerin serbest bırakılması Esra’yı uçuruma sürükleyen suça ortak olmaktır. Esra’nın ölümü üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen failler hâlâ serbest ve bu faillerin yakınları ile birlikte Esra’nın ailesine yönelik tehditleri de devam etmektedir. Bu suçu işleyenler, yargıdan cesaret almaktadır. Mağduru değil bu suçu işleyenleri koruyan bir yargı söz konusu" dedi.
'Failler başka suçlara imza atmadan tutuklanmalı'
17 Temmuz’da Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada ailenin avukatı Esra Y.’nin abisi Selim Y. ve babası Bazid Y.’nin, failler Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz'ın abisi ve akrabaları tarafından tehdit edildiğini söyleyen Öznur, "Sanık yakınlarının aileye 'Şikayetinizden vazgeçmezseniz sizden biri de muhakkak öldürülecek. Bu mahkemede bizden biri tutuklanırsa, sizden biri de ölecek' şeklinde tehditlerde bulunduğu belirtti. Bu nedenle de faillerin tutuklanması talep edildi ancak mahkeme heyeti, daha önce verdiği tahliye kararı ile Esra’nın ölümüne nasıl yol açtıysa bu sefer de tutuklama yönünde karar vermeyerek Esra’nın ailesine yönelik olası suçların önünü açmaktadır. Bu hukuksuzluklara derhal son verilmeli ve yargının hukuksuz kararlarına kurban edilen 11 yaşındaki Esra’nın davasında adalet sağlanmalıdır. Failler, başka suçlara imza atmadan, başka hayatları karartmadan bir an önce tutuklanmalıdır" ifadelerine yer verdi.
'Sanıkları savunmak AKP il başkanı ve kızının görevi olmuş'
“Cumhurbaşkanı kararıyla bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen Türkiye’de iktidarın kadın ve çocuklara yönelik düşmanca tutumuna dair örnekleri saymakla bitiremeyiz” diyen Öznur, kadınları ve çocukları koruyan sözleşmeleri yok sayan, yasaları işletmeyen şiddet ve katliamların önünü açan bir iktidar ve bu zihniyeti taşıyan iktidarın güdümünde bir yargının varlığına işaret etti. Öznur, "Kadın ve çocuğa yönelik suçları işleyenlerin, hukuksuz yargı kararlarıyla elini kolunu sallayarak mahkeme salonlarından nasıl çıktıklarını hepimiz görüyoruz. Kadın katillerine tanınan bu serbestlik sonucunda Esra Y. yaşamını yitirmiştir. İktidarın kadın cinayetlerinin önünü açması yetmezmiş gibi bu katillerin ceza almaması için de mahkeme salonlarına kadar nasıl etki ettiğini Esra Y.’nin davasında görüyoruz. Esra’nın hayatına mal olan suçların faillerini mahkeme salonunda savunmak, avukat olan AKP Hakkâri İl Başkanı ve kızının görevi olmuş. AKP Hakkâri İl Başkanı Zeydin Kaya, sadece avukat kimliği ile değil, bir bakımdan da iktidarın temsilcisi olarak ve iktidardan aldığı güç ile bu davaya müdahil olmaktadır. Bu durum, siyaset açısından büyük bir utanç olduğu gibi kadınlar ve çocukların haklarının korunmasına karşı iktidarın düştüğü acizliğin bir diğer örneğidir" diye belirtti.
Özel savaş politikalarına dikkat çekti
Olayın Şemzînan’da yaşanması ve dava sürecinde yaşanan hukuksuzlukların, failleri koruyan yargı ve kadın kimliğine karşı yürütülen düşmanlığın bir sonucu olduğunu vurgulayan Öznur, “Kadın kimliğine karşı yürütülen düşmanlıkla birlikte devletin bölgede yürüttüğü özel savaş politikalarına da dikkatleri çekmektedir. Kürt ve kadın kimlikleri nedeniyle bölgede yaşayan birçok kişi korucuların, askerin, polisin ve diğer karanlık güçlerin hedefindedir. Bu zihniyet uzman çavuş Musa Orhan’ın Batman’da İpek Er’e yaşattıkları, Şemdinli’de ise iktidarın güdümündeki yargı tarafından korunan 3 failin Esra’ya yaşattıkları ile kendini göstermektedir” ifadelerini kullandı.
'Adalet yerini bulana kadar mücadele edeceğiz'
Esra’nın davasının takipçisi olacaklarını ve adalet yerini bulana kadar mücadele edeceklerini kaydeden Öznur, “Bu davada sadece biz değil, vicdan sahibi olan, hukuk mücadelesi veren herkesin çaba gösterdiğini görüyoruz. Yüksekova’da görülen davanın son duruşmasına partimizin temsilcilerinin yanı sıra Amed, Wan, Colemêrg ve Mûş barolarının kadın ve çocuk hakları merkezi üyeleri, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan ve Colemêrg şube üyeleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg Şubesi, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti ile çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı v adalet çağrısında bulundu. Aynı çağrıyı biz de yeniliyoruz. Esra Y.’nin davası, tüm boyutlarıyla araştırılsın, failler bir an önce tutuklansın ve adalet sağlansın. Ayrıca biz bu olayın aydınlatılması ve adaletin tesisi için Meclis’te de gerekli çalışmalarımızı yürüttük, yürütüyoruz” diye konuştu.