Tara Fatehi: Bu nesiller arası bir direniş!
- 09:01 30 Temmuz 2023
- Dünya
Melek Avcı
ANKARA - Rojhilatlı aktivist Tara Fatehi, İran’da “Jin jiyan azadî” ile yakılan kıvılcımın sönmediğini belirterek, “Onların savaşı benim için, annem ve gelecekteki kızlarımız için. Her kadın, her Kürt kendi yolunda direnmeye devam ediyor. O zor koşullarda yaşayan kadınlar her seferinde kendi yolunda direnerek Kürtçe konuşmayı seçiyor, çocuklarına direnişin kıyısını öğretiyorlar ve bu nesiller arası bir direniş” dedi.
Kürt kadın Jîna Emînî’nin Tahran’da katledilmesinden bu yana İran ve Rojhilat kentlerinde başlayan protestolar devam ediyor. İsyanın toplumsal yaşamın her alanına taşması devrim ve özgürlük talebinin halk tarafından vazgeçilmez bir seçenek olarak ortada durmaya devam ettiğini gösteriyor. Bununla birlikte ise şiddet hız kesmiyor; İran devleti, okullarda kız öğrencilere yönelik zehirli kimyasallar kullanırken, tutukladığı eylemciler ise işkenceyle katlediyor. 100’den fazla gazeteci katliam ve eylemlerin haberlerini yaptığı için tutuklandı. Protestolar başladığında lağvedildiği duyurulan ahlak polisi, irşad devriyeleri ise geri getirildi. Devrimin ve direnişin sadece başörtüsünden ibaret olmadığı gerçekliği ise bir kez daha yansıdı.
İran ve Rojhilat’ta yaşanan son gelişmeleri, Kürt kadınların direnişi ve etkisini devrim üzerinde sürdüren “Jin jiyan azadî” paradigmasını Kürt aktivist Tara Fatehi ile değerlendirdik.
“Devrimi durduramıyorlar, protesto biçimleri farklılaştı ancak hükümetin Kürt halkına yönelik benzeri görülmemiş müdahalesi ve tepkisi değişmedi.”
*İran'da hala protestolar sürüyor ve kadınlara yönelik tutuklama ve baskı da artıyor. İran ve Rojhilat'a son durum nedir?
Gördüğümüz şey, insanların devrimlerini durduramadıkları, bunun önüne geçemiyorlar. Ancak insanların hükümete karşı isyan etme biçimi, sadece sokaklara çıkmaktan öteye geçti ve farklı eylem biçimlerine dönüştü. Farklı şekillerde protestolar yapıyorlar, iş grevi var, hayatını kaybedenlerin mezarları başında toplanmalar var. Her seferinde farklı protesto biçimleri şekilleniyor. Kürdistan'da, özellikle Rojhilat'ta görüyoruz ki, Kürt halkı ne zaman bu devrimde, özgürlük yolunda hayatını kaybetmiş birinin yıldönümü olsa, bu anmayı bir protesto biçimi olarak kullanıyor ve mezarlar başında toplanıyorlar. Grup halinde bir araya gelerek ağıtlar yakıp devrime ilişkin şarkıları hep birlikte söylüyorlar. Protestolar farklı biçimlerde sürerken ne yazık ki hükümetin Kürt halkına yönelik benzeri görülmemiş müdahalesi ve tepkisi de sürüyor ve bu değişmedi. İran'ın yerli etnik kimlikleri, Kürtler olsun Baluçlar olsun hükümetin tepkisinin yükünü taşıyor. Tüm etnik azınlıklar ne yazık ki bu yükü daha çok taşımakla karşı karşıya.
“Kürt kadınları için özgürlük mücadelesi ve meselesi sadece başörtüsü takmama özgürlüğü ve sokaklarda istediğini giyme özgürlüğünden ibaret değil. Bundan çok daha fazlası. İşte bu yüzden Kürt kadınları onlarca yıldır savaşıyorlar. İran'daki bu hükümetten çok daha önce bile özgürlük için savaşıyorlardı.”
*İran ve Rojhilat'ta yükselen devrim isyanında kadınların talepleri nelerdir? Özellikle Kürt kadınların bu eylemlerde yükselen talebi ne oldu ve İran hükümeti buna nasıl karşılık veriyor?
Bence Kürt halkı her zaman özgürlük için savaştı, biliyorsunuz ve İran'ın tamamının şu anda bir devrim içinde olduğu ve isyan ettikleri doğru, ancak Kürt halkı için durum daha da farklı; Devrim, bizim yolumuzun ve özgürlüğümüzün bizim için neye benzediği ne ifade ettiği İran halkından çok daha farklı. Bizim için özgürlük, kendi anadilimizi konuşabilmek, okula gidebilmek, Kürtçe öğrenip, Kürtçe eğitim alabilmektir ve devletin baskısı olmadan çocuklarımıza Kürtçe isimler koyabilmektir. Özgürlük bizim için bu anlamı ifade ediyor. Tabii ki şu anda iktidarda olan İran İslam Cumhuriyeti'nin, kadınları orantısız bir şekilde baskı altına almak için İslam'ı kullandığını biliyoruz. Eğer İran'da bir Kürt kadınıysanız, iki kat baskı görüyorsunuz, baskı katmanları var ve kimliğinize göre bu katman katman artıyor. Bir Kürt kadın olarak iki kat baskı görüyorsunuz. Kürt kadınlar için özgürlük mücadelesi ve meselesi sadece başörtüsü takmama özgürlüğü ve sokaklarda istediğini giyme özgürlüğünden ibaret değil. Bundan çok daha fazlası. Kendi dilini konuşmaktır. Çocuklarına istediğin ismi vermektir. Kendi dilinizde şarkı söyleyebilmektir. Her yıl Kürt geleneklerini kutlamak için geleneksel kıyafetlerinizi giyebilmektir. Kültürü yaşayabilmektir. Kürt halkı için başörtüsü veya saç özgürlüğünden çok daha fazlası var. İşte bu yüzden Kürt kadınları onlarca yıldır savaşıyorlar. İran'daki bu hükümetten çok daha önce bile özgürlük için savaşıyorlardı çünkü hiçbir zaman Rojhilat'ta veya Kürdistan'ın başka hiçbir yerinde tam Kürt olma özgürlüğüne sahip olmadık. Sonuçta bu, Kürt kadınlarının bu devrim sırasında da gerçekten mücadelesini verdiği bir şey.
“Kürt halkının İran'daki farklı hükümetlere karşı her zaman savaşmasının ve sürekli bir devrim içinde olmasının nedenlerinden biri, daha önce de söylediğim gibi, Kürt olma, öğrenme özgürlüğümüzün bize hiç verilmemiş olmasıdır. 1979'da hükümet değiştiğinde, kötü bir durumdan daha da kötü bir duruma geçildi.”
*Devam edelim, İran halklarının birçoğu İran İslam Devrimi’nden önce özgür olduklarını söylüyor sizce doğru mu, devrim yaşandıktan sonra ülkedeki farklı kimlikler ve kadınlar ne yaşadı?
1979'da çok farklı siyaset alanları vardı. Ülke üzerinde çok fazla yabancı devletin etkisi ve müdahalesi de vardı. Fakat bu devrim ne yazık ki çok farklı çıkarların gasp edildiği halk devrimiydi ve maalesef kötü adam kazanarak iktidara geldi. Pek çok insan 1979'dan önce İran'ın demokratik bir ülke olduğunu söylemeye çalışır. Biliyorsunuz, kadınlara daha çok özgürlük vardı, gerçekte İslam baskısı diye bir şey yoktu. Zoraki İslam, şeriat yoktu. Sadece başörtüsü ve ne giyip giymeyeceğine karar verme özgürlüğü vardı ama azınlıkların zulmü, Kürt halkına, Baluç halkına, Araplara yapılan zulüm ve bunların hepsi İran'da hala vardı. Bu asla ama asla değişmedi. İran'daki yerli azınlıklar ve yerli topluluklar için hiçbir zaman tam özgürlük olmamıştır. Bu, devrimin olmasının bir sebebiydi. Açıkçası, iktidarda olan hükümdarla ilgili başka sorunlar vardı. O bir diktatördü. Kürt halkının İran'daki farklı hükümetlere karşı her zaman savaşmasının ve sürekli bir devrim içinde olmasının nedenlerinden biri, daha önce de söylediğim gibi, Kürt olma, öğrenme özgürlüğümüzün bize hiç verilmemiş olmasıdır. 1979'da hükümet değiştiğinde, kötü bir durumdan daha da kötü bir duruma geçildi ve aniden, kadınların belirli bir şekilde giyinmek için başörtüsü takmaya zorlandığı başka bir baskı katmanı ortaya çıktı. Tabii ki bu baskı İran'ın her yerinde var ve hepsi de kadınlara yönelik. Ancak daha önce de açıkladığım gibi, yerli topluluklar etnik kökenleri ve geçmişleri nedeniyle fazladan bir baskı katmanına veya ekstra katmanlara maruz kalıyor.
“jin jiyan azadi” ruhu, Rojhilat'taki Kürt kadınlarının önderlik ettiği bu devrimde gerçekten bir nevi canlandı. Özgürleşeceğiz kendimizi özgürleştireceğiz ki gelecek nesil barış ve özgürlük içinde yaşasın. Bu, ‘jin jiyan azadi’nin gerçekte ne anlama geldiğinin ve Abdullah Öcalan'ın yazdığı teorinin ne olduğunun güzel bir örneği.”
* Ülke genelinde yaşanan isyanda birçok kişi katledildi ve hükümet kadın öğrencilere karşı kimyasal gazlar kullanıyor, kadın öğrencileri kaçırıyor. Hükümetin bu şiddetine rağmen kadınlara geri adım attırmayan bilinç ve dayanışma ruhunu besleyen nedir sizce?
Evet, bu iyi bir soru çünkü 'Hayır'ı cevap olarak kabul etmeyi reddeden İran'daki bu kadınlar inanılmaz derecede cesur davranıyor. İnfazlar, sokakta öldürmeler, adam kaçırmalar, işkence ve hapse atılan protestoculardan duyduğumuz işkence, kız öğrencilerine yönelik kimyasal saldırılar, ailelere yönelik tehditler... Tüm bunlara rağmen kadınların özellikle hala bu devrimi sürdürmesi inanılmaz. Gerçekten inanılmaz. Bu kadınların neden bu kadar cesur olduklarını açıklayabileceğimi, tanımlamanın yetebileceğini sanmıyorum. Ancak bu mücadele her zaman herkes için özgürlükle ilgili olmuştur ve "jin jiyan azadi"den gelen fikri biliyoruz kadınları özgürleştirirseniz tüm toplumu özgürleştirebilirsiniz anlamına geliyor. Bence “jin jiyan azadi” ruhu, Rojhilat'taki Kürt kadınlarının önderlik ettiği bu devrimde gerçekten bir nevi canlandı. Bu fikir İran'da ülke çapında ele geçirildi, benimsendi. Bana kalırsa, mutlak bir vahşet sergileyen iktidara karşı sadece kadınların değil herkesin bu direnişi sürdürmesi inanılmaz derecede cesurca ve inanılmaz.
*Bu isyanda “jin jiyan azadi” sloganın simge haline geldiğini biliyoruz. İlk olarak PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasından doğan ve Rojava'da hayat bulan bu sloganın Rojhilat ve tüm kadınlar üzerinde etkisi nedir?
Etkilerini İran genelinde görüyoruz, Rojhilat'ta nasıl bir ateş yakıldı sanıyorsunuz, çünkü Kürt kadınları her zaman “jin jiyan azadi” ruhunu taşıdılar ve bunu onlarca yıldır Türkiye'de, Bakur'da gördük, inanılmaz bir şekilde Rojava'da gördünüz. Uluslararası toplum Rojava'yı duydu ama Rojava'da gördüğümüz kadınların ruhları ve ateşi onlarca yıldır vardı, değil mi? Rojava'da yaşanan da benzer bir durumdu. Kadınlar tarafından öldürülürlerse cennete gidemeyeceklerine inanan IŞİD ve aşırı İslamcı grupla savaşıyorlardı. Uluslararası medyanın, uluslararası bir terör örgütüne karşı ön saflarda savaşan bu cesur kadınları filme almak için Rojava'ya gittiklerini gördük. Biliyorsunuz Avustralya, Amerika gibi ülkeler, Batılı ülkeler IŞİD'in batıya gelmesinden çok korktular. Kürt kadınları İran dâhil tüm dünya için Rojava'da savaştı. Rojhilat'taki Kürt kadınları, İran hükümetinde var olan benzer bir aşırılık yanlısı İslami diktatörlük kimliğine karşı ayağa kalktığında insanlar bu benzerliği gördüler ve bu benzerlik tüm ülkeye bir ateş gibi yayıldı. Bence bu, kadınların "yeter artık" dediği "jin jiyan azadi"nin etkisini gösteriyor. Özgürleşeceğiz kendimizi özgürleştireceğiz ki gelecek nesil barış ve özgürlük içinde yaşasın. Bu, “jin jiyan azadi”nin gerçekte ne anlama geldiğinin ve Abdullah Öcalan'ın yazdığı teorinin ne olduğunun güzel bir örneği.
“Hepimiz için savaşmaya devam ettiğiniz için teşekkür ederim. Çünkü onların savaşı benim için, annem ve gelecekteki kızlarımız için. Her kadın, her Kürt kendi yolunda direnmeye devam ediyor. O zor koşullarda yaşayan kadınlar her seferinde kendi yolunda direnerek Kürtçe konuşmayı seçiyor, çocuklarına direnişin kıyısını öğretiyorlar ve bu nesiller arası bir direniş.”
*Sizce Rojava'da kurulan sistem ve hayat, kadınlara gerçek eşitlik ve özgürlüğü sağlayan bir sistem örneği midir? Bu sistem hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet, kesinlikle öyle. O bölgedeki insanlara eşitlik, özgürlük ve barışı kolayca sağlayan bir sistem örneğidir. Sadece bu da değil, bazen saldırıların en küçük etkisini gözden kaçırdığımızı düşünüyorum, Rojava her zaman çevreye çok duyarlı olmuştur, savaşın ortasında bile, uluslararası bir terör örgütü tarafından saldırıya uğrarken, manifestoda her zaman çevresel terörizm, çevreyi etkileme hakkında ve çevreyi koruduğumuzdan emin olmaktan bahsedilir. Bana göre toplumun her ayağında kadınların olması bu yüzden çok önemli ve kadınların söz sahibi olması ama aynı zamanda lider olması da bu yüzden önemli çünkü bu toplumu daha iyi bir hale getiriyor. Yine, “jin jiyan azadi” ruhuna geri dönersek, oradan gelir, kadınları özgürleştirirsek, tüm toplumu özgürleştiririz. Bu da demek oluyor ki, ister eğitim, ister çevre, ister dış ilişkiler, ister savunma olsun, bunların hepsi Rojava'da ve bunları yaşadıkları sistemde her düzeyde uygulamada gösterildi.
*Son olarak, Kürt kadınlarından doğan ve yayılan bu devrimlerin direnişçilerine ne söylemek istersiniz?
Sanırım ilk söyleyeceğim şey teşekkür etmek olacak. Hepimiz için savaşmaya devam ettiğiniz için teşekkür ederim, çünkü onların savaşı benim için, annem ve gelecekteki kızlarımız için. Söyleyeceğim ikinci şey ise, dünyanın her yerindeki Kürt kadınların çok cesur alanlardan geldiklerini ve Türkiye'de, Irak'ta, İran'da, Suriye'de, Orta Doğu'daki hükümetlerde diktatörlüklerle savaşmayı üstlendiklerini bilmeleri. İster İslam Devleti gibi terör örgütleri, ister İran İslam Cumhuriyeti gibi terörist hükümetler olsun, bu bizim tarihimiz ve biz buradan geliyoruz. Dolayısıyla bu tarihle gurur duymalıyız ve tüm kadınları “jin jiyan azadi”den gelen bu tarihi bilmeye ve öğrenmeye teşvik etmeliyiz. Kalbim ve ruhum ve düşüncelerim Rojava'daki kadınlarla, Bakur'da Rojhilat'ta. Her kadın, her Kürt kendi yolunda direnmeye devam ediyor. O zor koşullarda yaşayan kadınlar her seferinde kendi yolunda direnerek Kürtçe konuşmayı seçiyor, çocuklarına direnişin kıyısını öğretiyorlar ve bu nesiller arası bir direniş ve bunun için onlara teşekkür etmek istiyorum.