Savaşa karşı barışı ölümleri pahasına savundular
- 09:02 29 Ağustos 2023
- Güncel
Şehriban Aslan
AMED - 20 yılı aşkın süredir savaş siyasetine karşı onurlu barışı inşa etmenin mücadelesini veriyor Barış Anneleri. Verdikleri mücadele gerekçesiyle her fırsatta hedef alınan Barış Anneleri’nin zorlu yaşamı, direnişi Gever’de yaşamını yitiren Adalet Safalı ve Perişan Akçelik ile bir kez daha gün yüzüne çıktı.
Devletin yüzyıldır Kürtlere dönük sürdürdüğü imha ve inkar politikası, Kürt sorununun bugün de derin şekilde yaşanmasının sebeplerinden biri. Son 40 yıldır daha da yakıcı hale gelen Kürt sorununun çözümü için çok sayıda barış girişimi olsa da devletin savaş ve katletme politikaları karşısında hala bir sonuç vermiş değil bu girişimler. Barış Anneleri hareketi de savaşa karşı barış çağrılarının yüksek sesle dile getirildiği mücadelelerden biri.
‘Barış Anneleri’ mücadelesine başladı
Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünün sembollerinden olan “Barış Anneleri” örgütlenme tartışmalarına 1996 yılında başladı. Mücadele yol ve yöntemleri konusunda tartışma süreci devam ederken, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden sonra inisiyatif olarak kuruluşunu ilan eden Barış Anneleri, bu tarihten sonra “onurlu bir barış için” mücadelelerine ivme kazandırarak adını duyurdu.
Amed’den Ankara’ya yürüyüş
Barış Anneleri'nin en büyük eylemlerinden ilki PKK Lideri'nin özgürlüğü talebiyle 40 kadınla 1999 yılında Amed’den Ankara’ya yaptıkları yürüyüş oldu. Ancak kadınların “Geride kalanlar aşkına”, “Biz anayız barıştan yanayız” sloganlarıyla gerçekleştirdikleri yürüyüş, Ankara girişinde polisler tarafından engellendi. Kurdistan’dan 40 kadın Ankara'ya giderek yetkililere cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanları ziyaret etmek istese de Anneler, kent girişinde durdurularak, girişleri adeta yasaklandı. Akademisyen Özlem Aslan, 2007 yılında hazırladığı tezinde bu eyleme dair şu notu düştü: “‘Geride kalanlar aşkına’ ve ‘Biz anayız, barıştan yanayız’ sloganlarıyla yaptıkları bu eylemin amacını, acının en çok yaşandığı yerden acının kaynağına gitmek olarak tanımlamışlardır.”
Beyaz tülbentlerle görüşme talebi
2000 yılında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e barış için “barış tülbenti” vermek isteyen anneler, bir kez daha muhatapsız bırakıldı. Annelerin bir diğer tarihi eylemi ise 2005 yılında gerçekleştirildi. Barış Anneleri öncülüğünde İstanbul, Amed, Êlih (Batman), Riha (Urfa), Mêrdîn, Sêrt ve Dîlok’tan (Antep) 120 kadın dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile görüşmek istedi. Ancak Başbakanlığın önünde saatlerce bekletilen Barış Anneleri’ne randevu verilmedi. Barış Anneleri, beyaz tülbent, taleplerini kaydettikleri CD ve bir demet beyaz çiçeği Genelkurmay'a bıraktıktan sonra Ankara'dan ayrıldı. Anneler, bu görüşmeyi gerçekleştirememiş olsa da, ziyaret büyük yankı yarattı.
Meclis’e giriş yasağı!
Barış Anneleri’nin bir diğer ses getiren eylemi ise 2012’de düzenlendi. Barış talebiyle Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşme istekleri kabul edilmeyen Barış Anneleri, Meclis’teki Başbakanlık Makam Odası önünde oturma eylemi yaptı. Grup adına yaptığı açıklamada Raife Özbey, “yıllardır savaşın bitmesi için Ankara'ya geldiklerini ancak yetkililerle görüşemediklerini” vurguladı. Bu eylemin ardından Barış Anneleri’ne Meclis’e giriş yasağı getirildi.
Meclisleştiler
Yürüyüşlerden açıklamalara, oturma eyleminden dilekçe gönderimlerine, canlı kalkan olmaya kadar kuruluşlarından bu yana savaşın neden olduğu birçok sorunda ses olan ve tutumunu ortaya koyan Barış Anneleri, 2013 yılında örgütlü oldukları birçok kentte “Meclis” olarak çalışmalarını sürdürme kararı aldı ve adını “Barış Anneleri Meclisi” olarak değiştirdi. Kurdistan kentlerinde meclisleşen Barış Anneleri’nin Türkiye kentlerinde ise mücadelesi inisiyatif çatısı altında devam ediyor.
Hedef alındılar
Annelerin, yola çıktıkları günden bugüne duruşları, hedef olmalarına da gerekçe yapıldı. Toplumun sorunlarını dile getirdikleri için her türlü saldırıya uğrayan Barış Anneleri, binlerce kez gözaltı, tutuklama, şiddet ve daha birçok saldırıya maruz kalsa da mücadelesinden geri adım atmadı. Barış Anneleri bir yandan çocukları ve barışın gelmesi için mücadele yürütürken diğer yandan da barış istedikleri için defalarca yargılanıp cezaevine konuluyor. Annelerin en büyük amacı ise yaşamlarını yitirmeden önce onurlu bir barışın sağlandığını görmek. Ancak barış mücadelesi veren sayısız isim, yaşamını yitirdi, yitiriyor.
Binlercesi barışı savunduğu süreçte yaşamını yitiren her bir Barış Annesi’nin direnişi ayrı bir hikaye. İsimleri saymakla bitmeyen Barış Anneleri’nden yaşamını yitirenlerin bir kısmına haberimizde yer veriyoruz.
Meryem Bulut: 70 yaşındaki Barış Annesi Meryem Bulut, oğullarından birinin 90’larda yaşadığı gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler sonrasında barış yolunda zulmün ve barış umudunun olduğu her yerde, cezaevi kapılarında, yürüyüşlerde, Kobanê’de, Sivas ve Hrant Dink anmalarında, canlı kalkan eylemlerinde, barış mitinglerinde yer aldı. Meryem, bu uğurdaki mücadelesinde 10 Ekim 2015’te Ankara Gar Meydanı’nda düzenlenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nde katledilenlerden biri oldu.
İne Akgün: Yaşamını mücadeleye adayan ve hep dik duran Barış Annesi İne Akgün, 27 Nisan 2022 tarihinde böbrek yetmezliğinden dolayı yaşamını yitirdi. Henüz çocukken ailesi ile Mêrdîn’den İzmir’e göç eden İne, yaşamı boyunca duruşuyla mücadele arkadaşlarına ve tüm kadınlara güç kattı. Tutsaklar, kadınlar ve Kürt halkı için, onurlu bir barış için mücadele veren İne arkasında mücadelesine sahip çıkan kadınları bıraktı.
Xemê Akdoğan: Wan Barış Anneleri Meclisi üyesi 85 yaşındaki Xemê Akdoğan, ilerleyen yaşına rağmen hakkında onlarca soruşturma açılan annelerden. 8 Martları, Newrozları eylemlerin en ön saflarında karşılayan Xemê, hastalıkları nedeniyle kaldırıldığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Dursun Odabaş Tıp Merkezi’nde 15 günlük tedavi sürecinin ardından 7 Temmuz’da yaşamını yitirdi.
Meles Tekin: Mêrdîn’de bir süre önce beyin kanaması geçirerek hastaneye kaldırılan Barış Annesi Meles Tekin, tedavi gördüğü hastanede 12 Kasım günü yaşamını yitirdi. “Dayika Melo” olarak bilinen Barış Annesi Meles, 75 yıllık hayatını baskılara karşı mücadele ile geçirdi. Yaşına ve hastalıklarına rağmen haksızlığın olduğu her yerde olan Meles, 2015 yılında da "Barış olsun kan akmasın" diyerek Bagok Dağı’nda katıldığı canlı kalkan eylemi nedeniyle 4 yıl 2 ay hapis cezası aldı. Meles, aldığı cezanın kesinleşmesi sonrası cezaevine girdi. 2018 yılında 73 yaşında girdiği cezaevinde 18 ay kaldıktan sonra 25 Ekim 2019'da tahliye edilen Meles, ajansımıza gönderdiği mesajda, "Moralim yerinde benim gibi onlarca anne var. Direneceğim" demişti.
Fehime Turan: İzmir Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi Fehime Turan 24 Nisan 2020’de yaşamını yitirdi. Doğançay Mezarlığı’na defnedilen Fehime’nin cenaze törenine koronavirüs salgını ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle sadece birinci dereceden aile bireyleri katılabildi. 59 yaşında hayatını kaybeden Fehime, 2 yıla yakın süredir kanser tedavisi görüyordu.
Garip Erinç: Wan’da 2008 yılında Newroz kutlamalarına yönelik saldırılarda polis tarafından katledilen ve faili meçhul cinayetlerin arasında yerini alan Zeki Erinç’in annesi Garip Erinç (75) 15 Aralık 2020’de yaşamını yitirdi. Merkez İpekyolu ilçesine bağlı Xaçort (Hacıbekir) Mahallesi'nde ikamet ettiği adreste kalp krizi geçirdiği kaydedilen Garip, uzun yıllar oğlu Zeki’nin faillerinin yargılanması ve Kürt sorununun barışçıl çözümü için Wan Barış Anneleri Meclisi’nde yerini alarak mücadele etti.
Meryem Özcan: Colemêrg’in Çelê (Çukurca) ilçesine bağlı Biyadir köyünden 90'lı yıllarda göç etmek zorunda kalan ve yıllarca Kürt siyasetinde yer alan Barış Annesi Meryem Özcan, 28 Aralık 2018’de geçirdiği beyin kanaması sonucu tedavi gördüğü Van Dursun Odabaş Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
Türkiye İldem: Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde yaşayan Barış Annesi Meclisi üyesi Türkiye İldem (85) 14 Mayıs 2022’de geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. 2007 yılında PKK'ye katılan oğlunu görmek için Kandil'e giden Türkiye, 6 saat kaldığı Kandil'den dönüşte gözaltına alınmış, hakkında başlatılan soruşturma sonucunda görülen davada, "örgüt üyeliği" iddiasıyla hapis cezası verilmişti. Cezanın onanması üzerine 15 Temmuz 2008 tarihinde tutuklanarak cezaevine konulan Türkiye, 21 Mart 2012'ye kadar cezaevinde kaldı. Türkiye, ömrünün son anlarına kadar barış ve özgürlük mücadelesi verdi.
Remziye Ekenek: Mêrdîn’in Dêrik ilçesinde yaşayan 82 yaşındaki Barış Annesi Remziye Ekenek, 8 Ağustos günü yaşamını yitirdi. Uzun yıllar Barış Annesi olarak mücadele veren Remziye, geçirdiği beyin felci nedeniyle sağlık sorunları yaşamaya başladı. İlerleyen yaşıyla birlikte sağlık sorunları artan Remziye, hayatını kaybetti.
Gülistan Alağaş: Barış Annesi Gülistan Alağaş, bir süre önce geçirdiği beyin felci nedeniyle 22 Mayıs günü yaşamını yitirdi. “Gulê Ana” olarak bilinenen Gülistan, 1993 yılında Sêrt’in Berwarî (Pervari) ilçesine bağlı Erkent köyünden devletin baskısından kaynaklı ailesiyle birlikte Adana’ya göç etti. Adana’da barış mücadelesine devam eden Gülistan, Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, cezaevlerindeki hak ihlallerine ve Kürt sorununa karşı birçok kez açlık grevine girdi. Canlı kalkan eylemlerine de katılan Gülistan, Cudi ve Newala Qesaban yürüyüşlerine katıldı. Gülistan, en son Ankara Gar Katliamı’nın yaşandığı mitingde bacağından yaralandı.
İfade için çıktıkları yolda yaşamlarını yitirdiler…
Colemêrg merkez ve ilçelerinde Barış Anneleri’nin de aralarında bulunduğu 23 kişi 15 Ağustos’ta yapılan ev baskınlarında gözaltına alındı. Operasyon kapsamında evleri basılan ama evde olmadıkları için gözaltına alınmayan 2 Barış Annesi Adalet Safalı ve Perişan Akçelik ise daha sonra savcılık ifadesi için 22 Ağustos günü Gever’den (Yüksekova) Colemêrg'e gitti. 2 Barış Annesi, Perişan’ın oğlu Cihan Akçelik ve Avukat Erdal Safalı, dönüş yolunda trafik kazası geçirdi. Kazada Barış Anneleri ve Cihan yaşamını yitirirken, Erdal ağır yaralandı. Avukatların ısrarlarına rağmen Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile ifade almayı kabul etmeyen savcının Barış Anneleri’ni zorla Colemêrg’e getirtmesi, Barış Anneleri’ne ve devletin Kürt’e yaklaşımını bir kez daha gösterdi, bir kez daha öfkeyi büyüttü.
Yaşamını yitiren Barış Anneleri’nin hayatı bir Kurdistan gerçekliğini ortaya koydu…