‘Tecridin konuşulması başvuruların yolunu açacaktır’

  • 09:01 30 Ağustos 2023
  • Hukuk
 
RIHA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecride ve tecridin etkilerine dair konuşan ÖHD’li Avukat Ayşe Şehriban Demirel, “Toplumsal muhalefet, tecrit sistemine ses çıkarmadığı müddetçe daha fazla hak ihlali yaşanacak. Ancak tecridin konuşulması başvurularımızın da sonuca ulaşması yolunu açacaktır” dedi.
 
Uzun süredir Kurdistan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanında gerçekleşen eylemlerle, 29 aydır kendisinden haber alınamayan ve yeni disiplin cezaları uygulanan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile beraberinde tutulan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’a dönük ağırlaştırılmış tecrit protesto edilerek fiziki özgürlüklerine kavuşmaları isteniyor. Tecrit gündemdeki yerini halkın protestosu ile korurken binlerce avukat, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmemesi üzerine kendileri de görüşme başvurularında bulundu. 
 
Tecride dair değerlendirmelerde bulunan avukatlardan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkez Yöneticisi Ayşe Şehriban Demirel, uygulanan hukuksuzluğun halkın çıkaracağı ses ile son bulacağına vurgu yaptı.
 
‘Mutlak iletişimsizlik, mutlak işkence’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride dair aktarımlarda bulunan Şehriban, tecridin son 4 yılı kapsayan bir süreç olmadığını, uluslararası komployla 24 yıllık bir tecrit sisteminin hâkim olduğunu söyledi. Türkiye’nin infaz kanunundan doğan hukuki hakları, uluslararası hukuk normlarını hiçe saydığı bir süreç yaşandığını dile getiren Şehriban, “Tecrit, İmralı Ada Hapishanesi’nde devam eden mutlak iletişimsizlik hali, mutlak işkence hali bütünüyle hukuki anlamda ciddi bir hak ihlali oluşturmakta. Tabii ki Sayın Abdullah Öcalan üzerinde devam edip tüm cezaevlerine ve bütünen bir topluma yayılan tecritten bahsedebiliriz” dedi.
 
‘CPT denetime elverişli rapor hazırlamıyor’
 
Şehriban, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununa ilişkin çözümlemelerinin etkilerini Ortadoğu ve uluslararası boyutuyla değerlendirirken, Avrupa’nın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü isteminin karşısındaki tutumunu  vurguladı. Şehriban, “CPT egemen ülkelerin oluşturduğu bir örgüt diyebiliriz ve bu örgüt, aslında Kürt sorunu açısından Sayın Abdullah Öcalan’ın yoğun yaşadığı işkence sistemi üzerine denetime elverişli kararlar ve raporlar hazırlamamakta ama buna rağmen yine yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, ‘Öcalan kararı’ dediğimiz umut hakkını tartıştığı ağırlaştırılmış müebbet sistemine dair şartlı salıverme umudunu oluşturmasını koşullarının Türkiye’nin kanunlarına da uygulanmasının gerektiğine ilişkin kararları ve Birleşmiş İnsan Hakları Komitesi’nin Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi gerektiğine ilişkin kararları ortada. Türkiye devleti çeşitli gerekçelerle, bahanelerle bunu engellemektedir. Bu kararların uygulanabilirliği ve Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin denetime elverişli şekilde davranması gerekiyor ki bir karşılığı olsun” ifadelerini kullandı.
 
Başvurular sonuçsuz bırakılıyor
 
Tecridin sadece ÖHD ve diğer hak ve hukuk kurumlarının sorunu olmadığına, aynı sorunun Adalet Bakanlığı’nı, baroları da ilgilendirdiğine dikkat çeken Şehriban, “Türkiye’nin hem siyasal atmosferi hem devletin gittikçe artan faşizan uygulamaları başvuruların sonuçsuz bırakılmasına neden olmakta. ÖHD olarak hem imza kampanyasıyla hem de görüşme talebi başvuruları yaparak ve tabii yine barolar her ÖHD şubesinin bulunduğu baro üzerinden Türkiye Barolar Birliği üzerinden de başvurularda bulunarak baroların da bu konuda harekete geçmesini sağlamak istedik. Bu şu şekilde de önemli; şu anki uygulanan tecrit sadece Kürtlerin yani Kürt muhalefetinin de gündeminde olan bir durum değil. Orada uygulanan sistem hak ihlallerinin devamını getirmekte. Bu sorunlara karşılık yaptığımız başvuruların da sonucunun olması bu anlamıyla önemli oluyor” sözlerini kaydetti.
 
‘Tecridi konuşmak suç haline getirilmeye çalışıldı’
 
Abdullah Öcalan’ın bulunduğu konum ve Kürt toplumunda devam eden hak ihlallerine karşı mücadelenin, devlet nezdinde başka bir sisteme dönüştüğünü ve bu sistemin birçok yönüyle toplumun diğer muhalif kesimlerine de etki ettiğine işaret eden Şehriban, “Yakın zamanda gazeteci Merdan Yanardağ’ın tecride ilişkin açıklamasıyla birlikte etkisini görebildik. Türkiye hukukunun uygulanmamasına dair eleştirisi suç konusu yapıldı. Bu hiçbir şekilde suç konusu yapılabilecek bir durum değilken, tecridi konuşmak suç haline getirilmeye çalışıldı. Buna dahi tepki gösterilmemesi, yapılan başvuruların sonuçsuz kalmasının da bir nedeni aslında. Bu anlamda bizler hem ÖHD olarak ve diğer STK’larla yaptığımız başvuruların sonuçsuz kalmasının Türkiye ve Kurdistan’daki toplumsal muhalefetin yeterince tepkiselliğe dönüşmeyen etkisinden kaynaklı bu tepkilerin çoğalması ve asıl gündemimiz olan tecridin konuşulması başvurularımızın da aslında sonuca ulaşması yolunu açacaktır” ifadelerine yer verdi.
 
Adalet Bakanlığı’ndan cevap gelmedi
 
ÖHD Genel Merkezi ve diğer şubeleri gibi ÖHD Riha (Urfa) Şubesi’nin de Riha Barosu’na avukatların başvuruda bulunduğunu aktaran Şehriban, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmesi hakkının, avukat haklarının da ihlali ile birlikte başvurusunu baroya gerçekleştirdiklerini ancak bir dönüş sağlanmadığını paylaştı. Şehriban, “Barolar üzerinden barolar birliğine ve buradan da Adalet Bakanlığı’na başvuru yapılması gerektiğini belirttik. Çünkü bizler hem müvekkillerimiz ile görüşemiyoruz hem Sayın Abdullah Öcalan ve yanında bulunan diğer 3 arkadaşının avukat görüşme hakkı ihlal edilmekte ve bununla birlikte müvekkilleri ile görüşmek isteyen bizler de bu hak ihlallerinin mağdurları oluyoruz ve bu hak ihlalinin giderilmesi amacıyla ÖHD Urfa Şubesi, Urfa Barosu’na başvuruda bulundu. Ancak başvurulara ilişkin herhangi bir dönüş hem Adalet Bakanlığı’ndan hem Barolar Birliği’nden daha gelmiş bulunmamaktadır” dedi.
 
‘Ses çıkarmak lazım’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecride ses çıkarmamanın diğer hak ihlallerini de doğurduğunu kaydeden Şehriban, şunları ekledi: “Bu konuda tepki anlamında toplumsal muhalefetin sadece kişi anlamında Sayın Abdullah Öcalan’ın statüsüne bağlı kalarak değil, herhangi bir mahkum ve mahpusun kazandığı hakların uygulanması açısından ses çıkarması gerekiyor. Çünkü ses çıkarmadıkları müddetçe kendileri de aynı hak ihlalleriyle karşılaşıyor ki belirttiğimiz üzere Merdan Yanardağ’ın buna ilişkin eleştirisi, hukukun uygulanmaması üzerine olan eleştirisi devletin direkt yargısal sopasını eline almasına neden oldu. Bu tarz durumlar, bu tarz yaklaşımlar daha da artmış durumda ve daha da artacak. Toplumsal muhalefet tecrit sistemine ses çıkarmadığı müddetçe daha fazla hak ihlaline her alanda maruz kalacak. Bu bilinçle, bu farkındalıkla birçok hak ihlaline karşı ses çıkarmak lazım.”
 
 
  
 

Etiketler:

Okumadan geçme!