‘İthal kömüre dayalı termik santral neden var?’
- 09:02 8 Eylül 2023
- Ekoloji
Melike Aydın
MUĞLA - Son on yılda ormanlık arazinin 100 bin hektardan fazlası madenciliğe tahsis edilen Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için kömüre ihtiyacı olmadığını söyleyen Neriman Usta Rüzgar, konutlarda kamu kuruluşlarında rüzgar ve güneş enerji sistemlerinin yaygınlaştırılmasını, şirketlere dönük demokratik kamulaştırmaların yapılmasını önerdi.
Türkiye’de resmi kayıtlara göre 2015 yılında normal kapalı ve seyrek örtülü-örtüsüz şekilde 22 milyon 300 bin hektar ormanlık arazisi bulunuyordu. Yine verilere göre var olan ormanlık arazinin son 10 yılda 100 bin hektardan fazlası sadece madenciliğe ayrıldı. 2019’da yayınlanan Muğla kömür raporunda, Muğla’da bulunan üç kömürlü termik santralin bugüne kadar 5 bin hektar ormanlık alanı yok ettiği kaydedilirken, Muğla’da 20 bin hektarlık arazinin de kömür için yok edileceği belirtiliyor.
Bir kömür ülkesi olmamasına rağmen ihtiyacının çok üzerinde; günde 104 bin megawatt kapasiteye sahip olan Türkiye’de kömürlü termik santrallerden elde edilen enerji 20 bin megawatt civarında ve kömürden çıkılması halinde elektrik kesintileri yaşamayacak durumda.
Sendika.org yazarlarından ve Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) eski yöneticilerinden Neriman Usta Rüzgar, Türkiye’nin enerji politikaları hakkında değerlendirmede bulundu.
‘İhtiyaca göre bir planlama yok’
Depolanamayan bir enerji türü olan elektrik üretimi ihtiyaca göre sürekli üretimi anlık olarak planlanan bir enerji sistemi ile karşılandığını ve Türkiye genelinde en yüksek elektrik kullanımı 2 Ağustos’ta en fazla 54 bin civarında olduğunu belirten Neriman, elektrik kesintisi olmaması için tedbiren bunun en fazla yüzde 25 kadarının üretilerek 67 bin 500 megawattlık bir kurulu gücün bu anlık en yüksek ihtiyacı karşılayabileceğini dile getirdi. Türkiye’nin ise 104 bin megawatta yakın kurlu gücünün bulunduğunu aktaran Neriman, “Yani anlık ihtiyaçtan yüzde 50 fazla en fazla 70 bin dersek 35 bin megawattlık fazlamız var. Bu bize gerçek bir planlamanın yapılmadığını gösteriyor. Dönem dönem bir furya ile santraller yükseliyor. Örneğin 2012’de kömür furyası başlatıldı, dönemin bakanı Berat Albayrak da o yılı kömür yılı ilan etti. Şimdi güneş santrallerine ağırlık verildiğini görüyoruz. Gerçek bir planlama yok. En az zararla nasıl bir üretim sistemi dizayn ederiz gibi bir planlama yok. Sadece şirketlerin üretimine göre yürütülen bir üretim ve dağıtım sektörü var” dedi.
‘Türkiye’nin ihtiyacı ile alakası yok?’
Türkiye’nin linyit kömürü kaynaklarından önceden 8 bin megawatt şimdi ise 10 bin megawatta yakın enerji üretildiğini kaydeden Neriman, devlet tarafından yapılıp sonradan özelleştirilen bu santrallerden 30 yılı aşkın olmasına rağmen iletilenlerin olduğunu dile getirdi. Neriman, “Termik santralde Türkiye’nin kendi kaynaklarından yapılan kurulu gücünün yanı sıra bir 10 bin megawatt ithal kömür de var. Neden var diye sormak lazım. Bunun Türkiye’nin ihtiyacı ile de alakası yok. Tamamen uluslararası ve yerli finansal sermayesinin, kapitalizmin ihtiyacıyla ilgili. Ülkenin gerçek ihtiyacından söz etmiyoruz. Türkiye bir kömür ülkesi değil. Santrallerin linyitin yapısına göre, kömür sahasının yapısına göre teknik dizaynı yapılır, sahadaki kömür bitince de kapatılırdı. Onun için zaten teknik olarak maksimin 30-35 yıl ömrü olur sonrasında da biter. Taşımayla olmaz, ama ithal kömürde taşıma var” sözlerini kullandı.
‘Kömür şart değil, sistem doğru yönetilmiyor’
Neriman, termik santrallerin sürekli bir enerji kaynağı olarak değerlendirildiğini, oysa termik santraller kapatılsa dahi enerji ihtiyacının karşılanabileceğinin altını çizdi. Neriman şöyle devam etti: “Rüzgar gibi değil; rüzgar kesilirse elektrik üretemezsiniz ama kömür yakınca elektrik üretilebilir. Ama toplamda çeşitliliğe bakınca çok büyük bir kayıp gözükmüyor. Bunun nedeni olarak enterkonnekte sistem gösteriliyor. Bunu Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) yönetiyor. Anlık elektrik ihtiyacına göre emir veriyor, ‘sen devreye gir veya çık’ diye. Sistemi yönetiyor. Bir doğalgaz ve kömür santrali, gece gündüz elektrik üretebilen santraller. Sistemde sürekli bağlı kaldıklarında belli seviyede sürekli enerji ihtiyacını sağlayabilecek sistemler. Bunun gereği olarak enterkonnekte sistemi gösteriyorlar. Doğalgazın pahalı olması nedeniyle kömürü gösteriyorlar. İthal kömür yine pahalı ama yerli kömür sahasıyla birlikte satıldığı için buna ağırlık veriyorlar yoksa kömürün kapatılmasıyla Türkiye’de elektrik kesintileri olacak diye bir şey söz konusu değil.”
‘Büyük kapasiteli güneş tarlaları teşvik ediliyor’
Elektrik ihtiyacının bir ihtiyaç olarak tasarlanması isteniyorsa her bir yaşam biriminin kendi enerji ihtiyacını karşılayabilecek çözümlerin üretilmesinin teşvik edilebileceğine işaret eden Neriman, bunun gerçekleştirilmediğini dile getirerek şu örneği verdi: ”Türkiye güneş ülkesi, sitelerde, evlerde bunu dizayn edebilir ancak tersine bunun zorlaştırıldığını görüyoruz. Yaygın kullanımlarda rüzgâr güneş gibi sistemlerin teşvik edilmediğini, büyük büyük kapasiteli güneş tarlalarının teşvik edildiğini görüyoruz. Oysa çatılarımız bom boş, herkes kendi elektriğini üretebilir konuma getirilebilir. Kamu binalarında yapılabilir ve ülke enerjisinin dörtte biri bu şekilde karşılanabilir. Belki daha da fazla karşılanabilir. Verimlilik giderek artıyor ama Türkiye’de bunların araştırmaları TÜBİTAK veya üniversitelerde Ar-ge çalışmaları yapılmıyor, ithal ediliyor.”
‘Demokratik kamulaştırma hayata geçmeli’
Ülkenin ihtiyacının değil emperyalist politikanın parçası olarak finans sermayenin ihtiyaçlarının karşılandığını vurgulayan Neriman, “Yapılan teşviklerin alım garantilerin hepsi halka ödetilmiş oluyor, otoyol ve köprülerdeki gibi. Kendi yaşam alanlarımızı daraltıyoruz üzerine de para veriyoruz. Türkiye’de elektrik gibi can alıcı ve en hayati hizmetin kamusal olarak yeniden dizayn edilmesi lazım. Halkın elinden cebini çekmeme sermaye transferini belli odağa yapma aracı olarak dizayn edilmiş durumda. En acil en demokratik kamulaştırmayı hayata geçirmek zorundayız” diye konuştu.