‘İsrail gibi Türkiye’nin de Rojava'da yaptığı işgaldir’

  • 09:01 30 Kasım 2023
  • Siyaset
 
Zelal Tunç 
 
WAN - İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına dair AKP iktidarının Filistin’i “desteklemiş” gibi yaptığını söyleyen PİA Genel Başkan Yardımcısı Menice Gülmez, “Türkiye’nin tutumu ile İsrail başbakanı Netenyahu’nun tutumu arasında bir fark yoktur” diyerek, Türkiye’nin de aynı şekilde Rojava’ya saldırdığına dikkat çekti. 
 
İsrail’in Filistin’e yönelik başlattığı saldırılar üçüncü ayına girerken, İsrail’e yönelik dünya genelinde uluslararası güçlerin sessizliği ise sürüyor. çoğu kadın ve çocukların yaşamını yitirdiği saldırılara karşı Türkiye ve Kurdistan’da da protestolar düzenlenirken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hamas’ı desteklediğini açık bir şekilde ifade ederken, buna destek amaçlı da HÜDA PAR ise Kurdistan’da protesto, eylem, miting ve benzeri etkinlikler ile Hamas’ı desteklediğini açık bir şekilde ifade ediyor. 
 
Diğer yandan İslamiyet, Hıristiyan ve Yahudiler için kutsal mekanların olduğu Kudüs’ün üç din tarafından ortak bir kararla korunabileceğini ifade eden İnsan ve Özgürlükler Partisi (PİA) Genel Başkan Yardımcısı Menice Gülmez, İsrail’in saldırıları ve iktidarların din üzerinden yürüttüğü politikalara dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Filistin halkı yok sayılarak savaş sürdürülüyor’
 
Orta Doğu ülkelerinde tarihsel anlamda Kürtler ve Filistinlilerin sorunu olduğunu dile getiren Menice, “Filistin, bir Arap devletidir. 22 Arap devleti var, 23’üncüsü Filistin’dir. İsrail’in bazı haklı gerekçeleri var; Yahudilere ‘vaat edilen topraklar’  olduğu gerekçesiyle sürekli Mescidi Aksa’nın bulunduğu Kudüs ve Kudüs’ün etrafındaki toprakları bir şekilde kendi egemenliklerine almak istiyor. Bir de oranın kadım halklarından biri olan Filistin halkını yok sayarak veya Filistin topraklarını işgal ederek, kendi topraklarını çoğaltmaya çalışıyorlar”  dedi. 
 
‘Savaşın nedeni din değil’
 
İsrail’in yaklaşık 50 yıldır savaş girişimleriyle “küçük bir toprak parçası alarak” başladığını kaydeden Menice, “İsrail, Avrupa’dan çıkarılmış bir halk olarak Filistin’in bir parçasını alarak, oraya getirildi ve yerleştirildi. İsrail’in yerleşmesinin ardından sürekli çatışmalar sonucu neredeyse Filistin topraklarının yüzde 95’i İsrail’in eline geçmiştir. Evet, belki temelinde İsrail’in ‘biz İsrail oğullarıyız, bu topraklar bizlere vaat edilmiş topraklardır’ gerekçeleri yatsa bile aslında bu bir devletin başka bir devletin topraklarını işgal etmekten başka bir şey değildir. Bunun temelinde aslında din yoktur. Bunun temelinde bir devletin başka bir devletin topraklarını işgal ederek kendi topraklarını genişletmek vardır” ifadelerini kullandı.  
 
‘Savaşın asıl nedeni topraktır’
 
İslam dünyasının ise Kudüs’ü ön plana çıkarıp halkı “galeyana getirme” çabasına ilişkin ise Menice şöyle konuştu: “En azından İsrail halkının bugün Avrupa’da gösterdiği tepkilere de baktığımızda meselenin dini bir savaş olmadığını görüyoruz. Eğer ki mesele dini bir savaş ise, dini değerler ise sadece Filistin halkının mücadelesi haksız olurdu ki dünyada da tüm Müslümanların bunlara müdahil olması gerekirdi. Bırakın dünyadaki Müslümanları bugün Arap devletleri de bu savaşa müdahil olmuyor. Kendi halklarından, kendi ırklarından insanlar topraklarından ediliyor, kendi toprakları işgal ediliyor, fakat Arap ülkeleri buna ses çıkarmıyor. Dolayısıyla bunun din meselesi değil, toprak meselesi olduğunu görüyoruz.
 
Hamas kurulana dek dini bir mesele yoktu
 
Filistin’in tarihsel mücadelesine baktığınız zaman, Filistin'in İsrail’le mücadelesi aslında sol sosyalist olan Filistin Kurtuluş Cephesi’yle geliştiği görülür. Daha sonraki süreçlerde Hamas, Filistin Kurtuluş Cephesi’ne karşı kurulmuş desteklenmiş Filistin Kurtuluş Cephesi’ni çökertmek amacıyla kendi içerisinde inşa edilmiş ve İsrail’den de büyük destek alan bir oluşumdur. Biz Filistin mücadelesini yıllarca Yaser Arafat başkanlığında Filistin Kurtuluş Cephesi’nin olduğunu ve bununla ilgili olmadığını görüyoruz, biliyoruz. Son birkaç yıl öncesine kadar da, Hamas kurulduğunda da kendi içlerinde dini bir meseleleri yoktu.”
 
‘Türkiye de iktidarını korumak için Filistin kartını oynuyor’
 
İsrail’in Fiilstin’e yönelik saldırıları karşısında Türkiye’nin tutumunu değerlendiren Menice şöyle devam etti: “Türkiye'nin tutumu ile İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu’nun tutumu arasında bir fark yoktur. İsrail kendi içinde iktidarı kaybetme korkusuyla savaş başlatmış, bu savaş ile seçimi erteleyebileceğini hesaplayan bir Netenyahu var ve Türkiye de sürekli farklı coğrafyalarda, devletlerde çıkan savaşları bahane ederek, mağdurun dostuymuş gibi göstermek, savunuyormuş gibi gösterme politikası her zaman vardır. Türkiye'de iktidarın yapmak istediği, bunu seçim propagandası haline getirmek. Bu amaçla kullanmak. Gerçekten Filistin halkının yanında yer alan bir devlet veya bir hükümet olmuş olsaydı; bugün neredeyse dünyada İsrail ile ticaret anlamında ikinci devlet konumunda olmazdı. Türkiye İsrail'e gelir kazandırmakta dünyada ikinci ülke konumundadır. İsrail sınırlarını genişletirken, kullandığı beton Türkiye'den gidiyor. İsrail suyunun üçte ikisi Türkiye’den gidiyor. İsrail mallarının çoğunu Türkiye alıyor. Türkiye AVM’lerinde, marketlerinde İsrail markaları her yerde. Eğer Türkiye’nin Filistin ile ilgili bir samimiyeti olsaydı İsrail’e derlerdi ki ‘biz sizinle tüm ticari ilişkilerimizi kesiyoruz.’ En azından sizin ‘büyük elçinizi gönderiyoruz veya kendi büyükelçimizi çekiyoruz’ derlerdi.
 
Nasıl ki Netenyahu iktidarını korumak için savaş başlatıyorsa, Türkiye'de de iktidarını korumak için Filistin kartını oynuyor. Gerçek bir samimiyette karşısına Kürtlerin çıkacağını biliyor. Çünkü Avrupa ona der ki ‘sen önce kendi içindeki Kürt sorununu çöz.’ Bununla karşılaşmamak için de İsrail konusunda Türkiye çok ciddi adımlar atmayacaktır.”  
 
‘İsrail gibi Türkiye’nin de Rojava'da yaptığı işgaldir’
 
Türkiye’nin savaşa karşıymış gibi politikalarına dair Rojava’ya yönelik tutumunu hatırlatan Menice, “İsrail’in Filistin’de Araplar için inşa ettiği yapılar ile Türkiye’nin Rojava’da Araplar için inşa ettiği yapılar arasında bir fark yoktur. Ha İsrail’in Filistin’de işgal ettiği toprakları farklı bir millete yerleşim yeri inşa etmesi ile ha Türkiye’nin Rojava’da Araplar için yerleşim yeri inşa etmesi, yani başka bir halkın toprağını başka bir millet için inşa etmesi arasında bir fark yoktur. O da işgaldir. Birisi bizim din düşmanımız ise diğeri bizim din düşmanımız değil mi? Filistin Müslüman ise Rojava halkları da Müslümandır. Velev ki Müslüman olmasın, bir halkın topraklarını işgal etmek orada farklı bir millet için yeni yerleşim alanlar açmak büyük haksızlıktır” dedi. 
 
‘Üç din için Kudüs hakkında söz söyleme hakkı vardır’
 
“Savaşın temel amacı Kudüs olsaydı veya kutsal yerler olmuş olsaydı?” sorusuna ilişkin Menice şu yanıtı verdi: “Kudüs sadece Müslümanlar için değil; Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar için yani üç büyük din için de değerli olan bir yerdir. Kutsal olan bir yerdir. Mesela bütün peygamberlerin çıkış yeri orası. Orada yaşamış, orada doğmuş veya oraya gitmeleri için Allah tarafından emir gelmiştir. Hazreti Musa'ya Kudüs'e gitmesi için Kur’an’dan kesin emir vardır; ‘Bir Musa’ya şu kutsal yere git’ dedik şeklinde net ayeti vardır. Diğer tarafta Hristiyanlar için de kutsaldır. Çünkü; Hazreti İsa’nın Kudüs'te çarmıha gerildiğine inanılır. İslam içinde Hazreti Muhammed’in Kudüs'te miraca çıkması nedeniyle kutsal bir mekan olarak biliniyor. Öyleyse şöyle bakalım; mesele din ise Kudüs özel bir statü ile korunabilir. Üç din için de değer olan, üç din için de kutsal olan Kudüs hakkında söz söyleme hakkı vardır.”
 
‘Kendi topraklarını savunmak halkların en doğal hakkıdır’
 
Son olarak iktidarların toprak savaşlarına dini kılıflar uydurarak halkları birbirine düşürme politikasına ilişkin ise Menice şu sözleri kullandı: “Aslında hem dine hem de Müslümanlara zarar veren iktidarlara karşı halkların din ve toprak konularına birbirinden ayırması gerekiyor. Bir halkın toprakları işgal edildiyse bunun mücadelesini vermek veya buna karşı durmak halkların en doğal refleksidir. Bizler de bunun din konusu olmadığını bir işgal, bir sömürü kartı olduğunu, bir halkın varlığına sahip çıkmak için topraklarını savunması, bunun için mücadele etmesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Bunun için bize sunulanı değil de gerçeği görmemiz gerekiyor. Gerçek şudur; bir işgal vardır ve bu işgale karşı duran bir halk vardır. Bunun sağcılık, solculuk, ateistlik, komünistlikle alakası yoktur. Bütün halkların kendi topraklarına sahip çıkması, bunun mücadelesini vermesi en doğal haklarıdır.”
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!