Adaleti sokakta aramak ve medyanın bakışı

  • 09:04 7 Nisan 2024
  • Medya Kritik
 
Gülşen Koçuk
 
HABER MERKEZİ - Kürt halkını adalet talebinde kriminalize eden dilin ana akım medya eliyle sürdürüldüğü Wan örneği, bir kez daha gazetecilikte safları belirledi. Bir yanda halkı “provokatör” olmakla suçlayan havuz medya, diğer yanda bastırmalara rağmen Wan’a akarak süreci yansıtan özgür basın…
 
Tarihi ne kadar gerilerden belirlemek gerektiği konusunda yaşadığım kararsızlığa karşın, son dönemlerin oldukça hareketli geçtiğine toplum olarak neredeyse hemfikiriz. Özellikle son 5 yıl 3 seçim, bir pandemi, biri katliam boyutunda olmak üzere çok sayıda deprem, sayısız doğa afeti, yangınlar, savaş, artan şiddet atmosferi ile geçti, geçiyor. Seçimlerin, toplumun aynı zamanda kendini yönetenlere cevap verdiği, kendisine yapılanlara karşılık verdiği süreçler olması itibariyle önemli olduğunu söylemek gerekir belki.
 
Evet, demokrasi sadece sandıkla olmuyor. Evet eşitsiz koşullardaki seçimlerde demokrasi beklemek görece sağlıklı olmayabilir. Ancak Türkiye gibi baskının kurumsallaştığı, sokakta hak aramanın, sözünü kurmanın imkanlarının yok edildiği bir ülkede seçim toplum açısından bir mücadele alanı oluyor. Fakat bu mücadele alanında, belirttiğimiz eşitsizliğin daha derinleştiği de aşikar ve bu eşitsizliği besleyen ayaklardan biri de medya. Özgür basın olarak sıklıkla belirtiriz; iktidarın basın ordusuna karşı gerçeklerin izinden giden gazetecilerin her daim hedef olduğunu. Bu gerçeklik seçim dönemlerindeki baskılardan da görülebiliyor.
 
Özgür basın gerçekliği
 
Geçtiğimiz yıl, Kurdistan ve Türkiye’de gerçekleşen genel seçimler öncesi iki büyük gözaltı ve tutuklama operasyonu gerçekleştirilirken, ikisinde de gazetecilerin hedef alınması, iktidarın seçim hazırlıkları kapsamında da değerlendirilebilecek pratiklerdi. Zira CHP, İYİ Parti gibi bir kesim parti bir şekilde muhalif medyada yer edinebilirken, iktidarın adeta “baş düşmanı” olarak nitelediği Kürt siyasetine “dokunanın yandığı” bir dönemde onları görünür kılan bir özgür basın gerçekliği de var. Ancak özgür basın, buna rağmen 31 Mart yerel seçimlerinde Kurdistan’ın her köyüne girmeye çalışarak, DEM Parti’nin demokratik yönetim ve kadın perspektifli çalışmalarını yansıtmaya çalıştı.
 
DEM’li seçmenin stratejisi
 
Nihayetinde iktidara rağmen, iktidarın türlü oyunlarına, iktidarın medyasına rağmen halk kendisi için sandıklara giderek “kendisine” oy vermeyi tercih etti. DEM Parti seçmeni Türkiye kentlerinde AKP’ye kaybettirme, Kurdistan kentlerinde ise belediyeleri alma stratejisiyle sandıklara gitti. Sandıkların kurulu olduğu ve AKP’nin asker taşıdığı okullarda seçmen, AKP’nin oyununu teşhir ede ede iradesini korudu, “Konuş, sen nerelisin” sözleriyle öfkesini yüzlerine vurdu.
 
Adalet arayışı
 
Ve DEM Parti 80’e yakın belediye kazandı ve AKP tüm ülkede yaşadığı hezimetin acısını yine Kurdistan’dan çıkarmaya koyuldu. Şirnex, Bedlîs, Riha, Qers… Ve Wan. Wan’da yaşananlar ana akımın gizleme çabalarına rağmen tüm ülkenin ve dünyanın malumu. Seçim odaklı saldırılar konusunda ana akımın bir kez daha rolünü oynadığını görmeseydim, Medya Kritik köşesinde Adalet Nöbetlerinin görünürlüğüne dair iki kelam etmek isterdim, ancak bu kez Wan halkının adalet arayışı ve görünürlüğüne değinmek istedim.
 
Halk için ‘sokakları karıştırdılar’ söylemi
 
Wan’da herkesin bildiği üzere DEM Parti’nin açık ara farkla kazandığı Wan Büyükşehir Belediyesi’nin eşbaşkanlarından Abdullah Zeydan’ın memnu hakları, Adalet Bakanlığı’nın başvurusu ile 29 Mart günü mesainin bitimine 5 dakika kala geri alınarak, belediye bir kez daha gasp edilmeye çalışıldı. 2 Nisan’da kararın duyulması ve İl Seçim Kurulu’nun mazbatayı AKP’li adaya verme kararının ardından Wan halkı önündeki yasal yolların kapatılmasına karşı hakkını sokakta aramaya başladı. Ancak halkı “PKK sempatizanları sokakları karıştırdı” diyerek hedef göstermeyen ne ana akım kaldı ne de dijital medya trolleri.
 
İşkence görülmedi
 
X’te “BPT” isimli platform bir paylaşımında “Van'da terör örgütü PKK destekçileri ortalığı ateşe verdi. Çevik Kuvvet müdahale ediyor” söylemleriyle halkı hedef alırken, “Aykırı” ise “Van’da terör örgütü de sokaklara indi!” ifadelerini kullandı. Polisin yediden yetmişe uyguladığı işkencenin hiçbir şekilde yansımadığı süreci “haber” olarak vermekle vermemek arasında kalan ajanslar, gazete ve televizyonlar da ya süreci “göze batmadan”, sessiz sedasız, arka sayfalardan verdi ya da yine dijital medyada olduğu gibi halkı kriminalize etmeyi yeğledi.
 
Wan sürecine ana akımda bazı yaklaşımlar şöyle açığa çıktı:
 
* DHA, İHA gibi haber ajansları, Wan sürecini ana sayfada görmezken, habere ulaşabilmek için yerel haberler bölümüne girmek gerekti. Yerel haberlerde ancak Wan seçilebildiğinde gelişmeler görülebildi.
 
* “Yurttaş” kimliği dışında “örgüt sempatizanları”, “provokatörler”, örgüt üyeleri” ve daha birçok isimle adlandırılan halk, “polise saldırmasıyla”, “sokakları ateşe vermesiyle” anılırken, sokağa çıkış amacı ise “bahane” olarak nitelendirildi. Ana akımın bilinen gazetelerinden Sabah, “Van ve Hakkari'de provokasyon!” başlıklı haberinde “Abdullah Zeydan hakkındaki kararı bahane eden bir grup provokatör, Van'ın haricinde Hakkari, Diyarbakır, Siirt, Batman ve Bitlis'te izin yürüyüş yapmak istedi. Kamu mallarına ve iş yerlerine zarar veren gruba polis müdahale etti” söylemlerini kullandı.
 
 
* Ana akım gazetelerinden Star da “6 ilde ‘Van’ provokasyonu” haberinde, “Provokatör grup polis ekiplerinin araçlarına sadırdı. Ayrıca kamu malı ve vatandaşların iş yerlerine zarar veren gruba, polis müdahale etti” ifadeleriyle halkı hedef aldı.
 
 
* SonDakika.com’un “Van'da izinsiz gösteriler devam ediyor” başlıklı haberde “Van'da dün başlayan izinsiz gösteriler bugün de devam ediyor. Polis ekipleri tazyikli su ve biber gazıyla müdahalelerini sürdürüyor” dedi. Haberde, siyasetçilerin açıklama yaptığı güne dair ise “yine olaylar çıktı” ifadesinin kullanılması dikkat çekti.
 
 
* İktidar yanlısı gazetelerden Yeni Şafak da Colemêrg merkezde yaşanan şiddeti meşru gösterdi. Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığına seçilen Abdullah Zeydan'a mazbata verilmemesini protesto eden yurttaşların AKP İl Başkanı Zeydin Kaya ile korumalarının silahlı saldırısına uğramasını Yeni Şafak, silahlı AKP'lileri “sivil” göstererek, şiddeti ise meşrulaştırdı.
 
 
Görmeyenlere rağmen…
 
Elbette ana akımın misyonunu oynadığı tek gündem Wan değildi. Kürt ve 3’üncü yol siyaseti dışındakilerin seçim öncesindeki hilelerde ses çıkarmaması gibi; seçim günü sandık başlarında yaşananlara, askerlerin kafile kafile sandıklara taşınmasına, hatta Sûr’da Emin Çelik’in katledilişine ses çıkarmayarak sükûnet içinde oy verme işleminin sürdüğünü savunmaları gibi “büyük” medya ağları da yaşananları görmedi. Yine de var olan, görmezden gelince yok olmadığı gibi, Wan gerçekliği de toplum nezdinde “hak için direnişin haklı olduğunu” göstermesi itibariyle meşruiyetini korudu. Zaten ana akım ve Kürt düşmanlığını kendine felsefe edinen kesimlerin dışında da halkı “provokasyon” yapmakla suçlayan da olmadı…
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!