Rojbin Bor: ‘Jin, jîyan, azadî’ sınırları aştı 2025-03-13 09:05:43   Memihan Zeydan    WAN - TJA aktivisti Rojbin Bor, kadın mücadelesinin güçlendikçe daha fazla saldırıya maruz kaldığını belirterek, “Bu saldırılar sadece kadınları değil, tüm toplumu hedef alıyor” dedi. Kürt Kadın Hareketi’nin küresel kadın mücadelesi için önemli bir kaynak olduğunu vurguladı.   Yüzyıllardır kadınların mücadelesine özellikle bedenleri üzerinden saldıran erkek egemen akıl, bugün bu saldırılarını her alana yaymış durumda. Ancak kadınlar tüm baskılara rağmen direnmekten vazgeçmiyor, mücadele alanlarını genişletiyor. Erkek devlet, kadının varlığına tahammül edemeyerek baskı ve şiddetle geri adım attırmaya çalışıyor. Jina Emînî’nin saçının görünmesi gerekçesiyle katledilmesi, kadınları durdurmak yerine daha da kenetlendirdi. “Jin, jîyan, azadî” şiarıyla birleşen kadınlar, mücadelesini büyüterek ülkenin her yerine yaydı.   İmralı’dan dünyaya yayılan bu felsefe güçlenirken, çatısı altında birleşen kadınların sayısı da hızla artıyor. Özgür kadınları görmek istemeyen erkek egemen sistem, belediyelere kayyım atayarak eşbaşkanlık sistemini hedef alıyor; ilk icraat olarak kadın kurumlarını kapatıp kadınlara yönelik hizmetleri sonlandırıyor. Ancak bugün dünyanın dört bir yanında kadınlar, farklı dillerde de olsa aynı sözü haykırıyor: "Jin, jîyan, azadî!"   Kürt Kadın Hareketi’ne yönelik saldırıların ardı arkası kesilmezken, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Rojbin Bor, saldırılara karşı verilen mücadeleyi değerlendirdi.    'Mücadeleden sonuç alındığı için saldırılıyor'   Kadın mücadelesine yönelik saldırıların sebebi olarak, kadın mücadele hattının kalıcı ve önemli toplumsal değişimlere sebep olduğunu kaydeden Rojbin Bor, “Devlet, şiddet örneğidir. Mesela kadın mücadelesinin tam karşısında konumlandığı, erkek devlet aklının kendisidir. Eril kodlarla şekillenmiş, bin yıllardır süregelen eril toplum aklıdır. Kadın mücadelesi, bütün bunların karşısında konumlanırken, eşitlik ve adalet duygusunu şekillendirmeye çalışırken ve bunun toplumda kimi izdüşümleri yaşanıyorken, bu bir alma-verme dengesiyle şekilleniyor. Tam karşısına olduğu tarihsel arka plan, zihniyet, erkek devlet aklının kendisinin karşısında konum alıp mücadeleden sonuç aldığında, karşı tarafın menfaatine uymuyor. Dolayısıyla hem saldırılara açık hem de daha fazla saldırılan bir hat haline dönüşüyor” dedi.    ‘Jin, jîyan, azadî sınırları aştı'   “‘Jin, jîyan, azadî’ bir slogan değil” diyen Rojbin Bor, bunun bir direniş mirasının söze dönüşmüş hali olduğuna dikkat çekti. Rojbin Bor, “‘Jin, jîyan, azadî’ sloganına saldırmak sanıldığı kadar kolay değil. Bundan yıllar önce Kürt halkına ve kadınına yönelik saldırılarla ortaya çıkan bu slogan, ‘isyankâr bir yerel grup’ şeklinde tanımlanamayacak kadar büyüdü, sınırları ve kıtaları aşarak dünyaya ulaştı. Şu an dünyadaki bütün mücadele örneklerinde en belirgin argümanlardan biri ‘Jin, jîyan, azadî’ oldu.   Bunu marjinal bir kadın sloganı ya da sadece sözlü bir ifade olarak görmek büyük bir yanılgıdır. Çünkü ne Kürt Kadın Hareketi’nin ne de ‘Jin, jîyan, azadî’ paradigmasının amacı, feminizmdeki “kadın erkek eşit olsun, kadın pembe kimlikle tarif edilmesin” meselesine indirgenecek kadar basit ve sıradan bir konu değildir. ‘Jin, jîyan, azadî’ paradigmasının ve Kürt Kadın Hareketi’nin esas amacı, eşitliği sağlamak, kadınların beraber yaşamak zorunda olduğu erkeği ve erkek aklını dönüştürerek eşit seviyeye getirebilmektir. Bir taraftan eril tahakküm kadının alanını daraltırken, erkek için inanılmaz bir imkân, koşul ve konfor yaratıyor” şeklinde konuştu.   ‘Bu saldırıları toplumun tamamı üzerine alınmalı’   “Jin, jîyan, azadî” paradigmasını kadınların inşa ettiğine dikkat çeken Rojbin Bor, bunun yalnızca kadına yönelik bir saldırı olmadığını, kadının beraberinde yarattığı akla ve direniş geleneğine karşı toptan bir yok etme girişimi olduğunu ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: “‘Jin, jîyan, azadî’ feminizmin de ötesinde, erkeği de dönüştüren, bu mücadele hattına dâhil eden ve erkekle doğru zeminde yoldaşlık kurmaya çalışan bir felsefedir. Aslında bu saldırıyı toplumun tamamı üzerine alınmalıdır. ‘Jin, jîyan, azadî’ sadece kadınların özgün meselesi değil, bütün topluma yönelik bir saldırıdır. Daha eşit ve özgür bir toplum yaratmanın, o bin yıllık kökleşmiş sorunlardan arınmanın yolu, kadınlar, erkekler ve diğer cinsiyet kimlikleri için ‘Jin, jîyan, azadî’nin başat bir aktör olarak görülmesi ve sahiplenilmesidir.”   ‘Bugün ortaya çıkan kadın mücadelesi daha cesur’     Rojbin Bor, kadınların devletli tarihler boyunca işgal edilen alanlarda daha çok hedef alındığını hatırlatarak, “Yakın tarihte Rojava’da bunu gördük; kadınlar köle pazarlarında satıldı ve erkekler arasında ticaret konusu olan varlıklara dönüştü maalesef. Dünyanın her yerinde varlığını koruyan bir sömürgeci devlet aklı var. Kadının bir tecavüz nesnesi olarak görülme biçimi, 5 bin yıllık erkek egemen aklın ürünü olan ve kadını eksik, yetersiz, korunmaya muhtaç, sadece çocuk doğurmak için var olan bir kuluçka nesnesi gibi gösteren anlayıştan besleniyor. Bu anlayışa dönüp bakmak gerekiyor.   Bugün ortaya çıkan kadın mücadelesi, dünyanın her yerinde daha belirgin, daha güçlü, daha ciddi ve ne istediğini bilen cesur bir direniş haline geliyor. Çünkü kadınların ödediği bedeller aslında çok daha fazla. Bu mesele, yalnızca marjinal kesimlerin meselesi değil; kadın özgürlük mücadelesi burjuvazinin ideolojisi de değil. Bu, kadın olan herkesin mücadelesidir” ifadelerine yer verdi.   ‘Dünya büyük bir dönüşüm geçiriyor’   Birçok ailede bariz şekilde görülebilecek konulara değinen Rojbin Bor, “Kan davası uğruna feda edilen bir kadın, rızası dışında kaçırıldığı için, tecavüze uğradığı için ya da erkek çocuk doğuramadığı için öldürülen bir kadın... Kadının bedeni sürekli bir işgal, sömürü ve saldırı alanına dönüştürülmüş. Bugün gelinen noktada, kadınlar tüm bunlara karşı bir pozisyon alırken ve en cesur, en ciddi şekilde canını ortaya koyarak varlık gösterdiği ve mücadele ettiği yerde, erkek kadını alt etmeyi, onu ‘bir utancın sahibi’ yapmayı ya da kadın bedeni üzerinden bin yıllardır dile getirilen ‘ayıptır, mahremdir, günahtır, haramdır’ tanımlarıyla onu sınırlamayı amaçlıyor. Kadının bedenini hapsederek onu tam merkezinden vurmaya, ‘kadınlığından vurdu’ mesajını vermeye çalışıyor.     Artık buradan çıkılması gerekiyor. Dünya büyük bir dönüşüm geçiriyor, Ortadoğu’da da durum böyle. Kadın mücadelesi, bunların çok ötesinde bir zeminde artık bir yaşam formu haline geliyor. Dolayısıyla erkek devlet aklının, kadının saçına, bedenine, yaşam alanına ve onu kendi kafasında tanımladığı ‘ayıp’ anlayışıyla hedef almaktan vazgeçmesi gerekiyor. Bu kadınlar ne istiyor, neyi kutluyor, neyi talep ediyor, neyin karşısında duruyor, ne için mücadele ediyor, ne için can veriyor? Asıl bunun görülmesi gerekiyor” sözlerini kaydetti.   ‘Kürt Kadın Hareketi çok büyük bir külliyattır’   Rojbin Bor, Kürt kadın mücadelesinin, kendini tekrar eden feminist argümanların çok ötesinde bir noktada olduğunu vurgulayarak, “Bunu, Jineoloji’deki kaynak çalışmalarından ve bu mücadelenin durduğu yerden açıkça görebiliyoruz. Kürt Kadın Hareketi’nin bugün ulaştığı bu güçlü aşamada, bence Türkiye ve dünyadaki tüm kadın hareketlerinin birleşmeye ihtiyaç duyduğu, ortaklaşmasının zorunlu olduğu ve yeni yol haritaları ile perspektifler geliştirmesi gereken bir noktadayız. Bu bağlamda, Kürt Kadın Hareketi’nin çok büyük bir külliyat ve önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Bunu yalnızca bir Kürt kadın olarak değil, dünyadaki örneklerle kıyaslama yaparak okuyan ve Kürt Kadın Hareketi’nin ne kadar emek verdiğini, ne kadar mesai harcadığını bilen biri olarak söylüyorum” ifadelerini kullandı.