Sokağın görünmeyenleri: Çocuklar…
- 09:02 23 Nisan 2021
- Çocuk
Öznur Değer
ANKARA - Her gün onlarca çocuğun istismar edildiği katledildiği, hak ihlali ve kötü muameleye maruz kaldığı, çalıştırıldığı bir ülkede nasıl kutlanır ki “Çocuk Bayramı?” Sokakta çalışmaya zorlanan onlarca çocuk, Türkiye'deki “çocuk” kavramının adeta özeti durumunda.
“Bir toplumun asıl ruhunu en iyi gösteren şey o toplumda çocuklara nasıl davranıldığıdır” der Nelson Mandela. Ülkede, çocuklara yönelik giderek artan hak ihlalleri, çocuk istismarı ile çocukların barınma, yaşama, beslenme gibi temel yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmaması, ülkedeki yönetim politikasını gözler önüne serdiği gibi Nelson Mandela’nın sözünü de doğrular nitelikte. Bir ülkenin yaşam standartlarını en iyi açığa vuran durum, ülkede yaşayan çocukların hayallerini ne denli gerçek kılabildiğidir.
Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi, “Her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimi için yeterli bir yaşam standardı hakkı” olduğunu söyler. Ancak görünen tablo olması gerekenin aksi durumunda.
Türkiye, kadın haklarında olduğu gibi çocuk haklarında da ilerleme sağlamayan ve giderek gerileyen ülkelerden biri. Çocuk istismarı, çalıştırılan çocuk sayısı, çocukların eğitim, sağlık gibi haklardan yeteri kadar yararlanamaması çocuk sorununun birkaç örneği. 23 Nisan Türkiye’de çocuk bayramı olarak coşku edasıyla kutlanırken, sokaklarda çalıştırılan, istismar edilen, evlendirilen çocuklar ile göçmen ve mülteci çocuklar yaşamın görünmek istenmeyen yüzü oluyor. İktidarın toplum içinde yaymaya çalıştığı ayrıştırmacı dil çocukları da “öteki” kılıyor.
2 milyon çocuk çalıştırılıyor
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 20 Nisan’da yayımladığı 2020 yılı “İstatistiklerle Çocuk” Raporu’na göre, ülkedeki 83 milyon 614 bin 362 kişilik nüfusun 22 milyon 750 bin 657'si çocuklardan oluşuyor. TÜİK’in 2019’da yayımladığı rapora göre de 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk çalıştırılıyor. TÜİK’in “Hanehalkı İşgücü Araştırması” 2020 yılı sonuçlarına göre15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 16,2. TÜİK raporunun gerçeği yansıtmadığını ifade eden Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise 2019 yılında yayımladıkları bir rapor ile 2 milyona yakın çocuğun çalıştırıldığını kaydetti.
68 çocuk çalışırken katledildi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2020 yılı “İş Cinayetleri” raporuna göre, 2020 yılında gerçekleşen 2427 iş cinayetinin 68’i çocuklardan oluşuyor. Raporda, 14 yaş ve altı 22 çocuğun, 15-17 yaş arası ise 46 çocuğun çalıştırılırken yaşamını yitirdiği belirtildi. Kayda geçen çocuk katliamlarının belirtilen rakamlardan daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
2 bin 440 çocuk yaşamını yitirdi
TÜİK verilerine göre, 2019 yılında yaşamını yitiren çocuk sayısı 2 bin 440 olarak kayıtlara geçerken, Emniyet Genel Müdürlüğü bu ölümlerden bin 462’sini “şüpheli” olarak nitelendirdi.
226 çocuk istismar edildi
TÜİK’in 2020 yılı raporunda belirttiği “Resmi kız çocuk evlilikleri azaldı” ifadesinin aksine, çocuğa yönelik cinsel istismar ve çocuğun evlendirilmesi her geçen gün artıyor. TÜİK, 2020 yılında çocuk yaşta evlendirilmelerin yüzde 3,1’den yüzde 2,7’ye düştüğünü öne sürdü. Buna karşı CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun "20 Kasım 2020 Dünya Çocuk Hakları Günü Raporu"na göre, 2020 yılının ilk 10 ayında en az 226 çocuk cinsel istismara maruz kaldı. Rapora göre, son 16 yıl içinde 440 bin çocuk doğum yaptı. Raporda, cinsel suçların yüzde 46’sının çocuklara karşı işlendiği belirtilirken, 2020 yılının ilk 10 ayında 28 çocuğun polis veya askerin işkencesine maruz kaldığı kaydedildi.
3 bin çocuk tutsak
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST), 25 Kasım 2019’da yayımladığı “Türkiye’de Çocuk Mahpus Olmak” adlı raporunda, Türkiye cezaevlerinde yaklaşık 3 bin çocuğun tutsak edildiğini raporladı. Raporda, çocukların infaz memurları tarafından maruz kaldığı işkence ve kötü muamelelere de dikkat çekildi.
Ötekiler: Mülteci çocuklar
Türkiye’de yaşam standartlarının bu denli zor olduğu koşullarda mülteci çocuk olmak çok daha zor. Dışlanma, ayrıştırma, ırkçılık ve birçok saldırıya maruz kalan mülteci çocuklar için tablo çok daha ağır. Irkı, dili ve inancı gereği işkenceye maruz kalan sayısız çocuk var. Mülteci çocukların maruz kaldığı işkence ve kötü muameleleri raporlamak ise en zor olanı. Statü sahibi olmayan çok sayıda çocuğun işkencesi kayda geçmiyor.
1 milyon 732 bin 44 mülteci çocuk
Türkiye, son yılların en çok göç alan ülkesi konumunda. Özelde Suriye, Irak, Lübnan, İran gibi Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çok sayıda ülkeden göç alıyor. Göç edenlerin çoğu ülkelerindeki savaştan kaçan insanlardan oluşuyor. Ülkede, en çok Suriyeli mülteci bulunuyor. Geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı 13 Ocak 2021 tarihi itibarıyla 3 milyon 645 bin 557. Bunun yanı sıra yaklaşık 400 bin kişi farklı ülkelerin vatandaşı. 1 milyona yakın da kayıtsız mülteci olduğu tahmin ediliyor. Suriyeli nüfusun 1 milyon 732 bin 44’ü çocuklardan oluşuyor. Bu oran yüzde 47,5.
Pandemide eğitim
Bir yıldır pandemi koşullarıyla uzaktan eğitim veriliyor. Bu süreç çocukların eğitime katılmasını engellerken algılamasını da geriletti. Yeterli ekipmana sahip olmayan binlerce çocuk ise eğitim hakkına erişemedi. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) 2019 yılına ait “Küresel Eğitim İzleme” Raporu’nda, Türkiye’de yenilenen öğretim programlarında üst düzey düşünme becerilerinin kullanılmasını gerektirecek, bilişsel alanın bilme basamağının üstüne çıkan kazanım ifadelerinin sayıca az olduğunu belirtiyor. Bu, yakın gelecekte öğrencilerin temel öğrenme çıktılarının üzerine çıkamayacağına işaret ediyor. Rapora göre, Türkiye engellilerin okul terkinde Avrupa’da birinci sırada yer alıyor. Raporda dikkat çeken bir başka durum ise, Türkiye, öğretmenlerin ders içeriğine karar vermede en az söz sahibi olduğu ülkelerden biri olması. Rapora göre öğretmenlerin bu konudaki özerkliği 2006’dan 2015’e dek giderek azalma kaydetti. Türkiye’de öğretmenlerin derslerin içeriğine karar verebildiği okulların oranı yüzde 20’nin altında.
Rapora göre Türkiye’de öğretmene duyulan güven eğitim sistemine duyulan güvenden daha fazla. Öğretmenlere duyulan güven 10 üzerinden yaklaşık 6,5 iken eğitim sistemine duyulan güven yaklaşık 4,5.
TÜİK ise yayımladığı 2020 yılı raporunda beş yaşındaki çocukların net okullaşma oranının yüzde 75,1’e, ortaokul seviyesinde net okullaşma oranının da yüzde 95,9’a yükseldiğini duyurdu. TÜİK verilerinin aksine, 2020 yılını pandemi ile geçiren ve ancak uzaktan eğitim alabilen çocuklar, eğitime katılma imkanı bulamamaktan şikayetçi. Öğrenci ile veliler, eğitim sisteminin verimsizliğinden de rahatsız.
13 bin 524 çocuk devlet yurdunda
Aile, Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın verilerine göre, 2020 yılında ülkede kuruluş bakımı altında bulunan çocuk sayısı 13 bin 524. Bakanlık verilerine göre mevcut koruyucu aile sayısı 6 bin 481, koruyucu aile yanında bakımı sağlanan çocuk sayısı ise 7 bin 864 oldu. Evlat edindirilen çocuk sayısı 2020 yılında 493 oldu.
Sağlık önlemleri yetersiz
Sağlık alanında da gerilemeler yaşanıyor. Tüm dünyanın mücadele ettiği Covid-19 pandemisinde ülkede onlarca çocuk yaşamını yitirirken, yüzlerce çocuk SMA hastalığı ile mücadele ediyor. Yetkililer SMA hastası çocukların ilaçlarını karşılamazken, çeşitli hastalıklardan yaşamını yitiren çocuk sayısı artıyor.
Diğer çocuklar…
23 Nisan ülkede Çocuk Bayramı olarak kutlanırken, öteki çocuklar göz ardı ediliyor. Sokakta, parkta oyun oynayan, ailelerinin yanında vakit geçirebilen çocukların yanı sıra binlerce çocuk sokakta mendil satıyor, karton topluyor ya da çeşitli işlerde çalıştırılıyor. Sağlık, eğitim gibi haklara erişemeyen bu çocukların beslenme, barınma, giyinme gibi yaşamsal temel ihtiyaçları da karşılanmıyor. İktidar raporlarla “azaldı” dese de çalıştırılan çocuk sayısı azalmadığı gibi pandemiyle birlikte gün geçtikçe artıyor.
Her sokakta bir çocuk
Ankara’da yaşayan yüzlerce çocuk da diğer kentlerdeki çocuklar gibi sokaklarda çalıştırılıyor, çalışmak zorunda bırakılıyor. Eğitim hakkına erişemeyen bu çocukların kurduğu tek hayal “eve ekmek parası götürebilmek.” Ankara’nın merkez Çankaya ilçesine bağlı Kızılay, Kurtuluş gibi semtlerde, Altındağ ilçesine bağlı Kale Mahallesi’nde, Hacettepe Mahallesi’nde ve Ankara’nın hemen tüm ilçe ve semtlerinde sokakta çalışan çocuk resmini görmek mümkün.
Kale Mahallesi’nde çalışan çocuklar
Altındağ ilçesine bağlı Kale Mahallesi’ndeyiz. Mahalle, yoksulluğun, ötekileştirmenin merkezlerinden biri. Çocuk nüfusunun fazla olduğu mahallede çeşitli hizmet sektörlerinde çalıştırılan çocuk sayısı da oldukça fazla. Kağıt toplayıcısından balon satıcısına, ayakkabı boyacısından mendil satanına kadar çocuklar birçok işte çalışıyor. Pandeminin etkisiyle geçim sıkıntısı 2 kat artan mahallede, çocuklar temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına çareyi sokaklarda arıyor.
Kale Mahallesi’nde yaşayan ve yıllar önce Sakarya’dan Ankara’ya göç eden iki kardeş, bu çocuklardan yalnızca ikisi. Çocuklardan biri, kale eteklerinde darbukasını konuşturarak para kazanmaya çalışıyor, kardeşi ise akşamları sokak sokak gezerek balon satıyor. Babalarını küçük yaşta kaybeden kardeşlerin anneleri onlarla birlikte yaşamıyor. Diğer 3 kardeşleriyle birlikte halalarıyla birlikte yaşayan bu iki kardeş geçinebilmek için çalışmak zorunda olduklarını belirtiyor.
Darbukacı çocuk
10 yıldır darbuka çaldığını söyleyen çocuk, hayalinin futbolcu olmak olduğunu dile getiriyor. Ortaokul 7’inci sınıf öğrencisi olan çocuk, “Halam da seyyar satıcılık yapıyor ama yasak var diye o da şu an çalışamıyor. Ben çalarak geçiniyoruz. Eğitime tam katılamıyorum. Bir şey soruyorlar yapamıyoruz. Defter kalem almak için çalışmak zorundayız. Onu da buradan karşılıyoruz. Hayatımızın daha iyi olmasını isterdim. Evlerimizin daha iyi olmasını isterdim (Gecekonduda yaşıyorlar ve çoğu yıkık, dökük)” diyor.
Led ışıklarla sokaklarda
Bir diğer çocuk ise gece led ışıklı balon satarak geçimini sağlayabildiğini söylüyor. Çoğunlukla Altındağ ilçesine bağlı Dikimevi metrosunda çalıştığını belirten çocuk, “Şimdi yasak başladığı için çalışamıyorum. Normalde yasak 21.00’de başlıyordu akşam bir iki saat durup dönüyordum ama şimdi 19.00’da başladığı için çalışamıyorum. Akşamları kardeşlerimle birlikte çalışıyorum. Çalışırken kötü davrananlar oluyor. Bir şey söylediğimizde yüzümüze bile bakmayan ve bizi insan yerine koymayan insanlarla karşılaşıyoruz. Sabrediyoruz biri bize kötü davrandığında. Yapacak başka bir şeyimiz yok. Araba camlarının önüne gittiğimizde bizi hırsız sanıp camlarını kapatıyorlar. Benim hayallerim yok. Hayalim olsa bile olamam, gerçekleştiremem. Doktor olmayı isterdim. 6’ncı sınıfa kadar okuduktan sonra babamın vefatından sonra okulu bırakmak zorunda kaldım. Ailenin en büyüğü ben olduğum için tüm sorumluluk benim omzumda. O yüzden de çalışmak zorunda kaldım. 6 senedir çalışıyorum. Hiçbir çocuğun çalışmasını istemiyorum ama mecburiyetten çalışıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Parkın küçükleri
Kurtuluş Parkı’nda bir senedir mendil satan iki kardeş de, çalıştırılan çocukların başka bir resmi. “Ev ihtiyaçlarımızı karşılamak için çalışıyoruz” diyen kardeşlerden biri düzeni gözler önüne seriyor. Öğrenci olduğunu söyleyen çocuk, “Annem mendil ve kalem satıyor babam ise ayakkabı boyacılığı yapıyor. Geçinemediğimiz için biz de çalışıyoruz. 6’ncı sınıfa gidiyorum. Eve gidince de derslerimi yapıyorum. Doktor olmak istiyorum. Düzenli ders görmek istiyorum. Hiç hayal kurmuyorum. 4 kardeşiz onlar küçük olduğu için çalışmıyor” sözlerine yer veriyor.
Hastanenin dışında kalanlar
Hacettepe Hastanesi önünde ayakkabı boyacılığı yapan iki kardeş de sayısız örnekleri temsil ediyor. Maddi durumları kötü olduğu için çalışmak zorunda olduğunu kaydeden kardeşlerden Kale Mahallesi’nde oturan ve Sakarya’dan Ankara’ya göç eden çocuklardan. Babası da çalışan çocuk, geçinemedikleri için çalışmak zorunda olduğunu kaydediyor. “5 kardeşiz, biz ikimiz birlikte çalışıyoruz. Bazen ayakkabı boyuyorum, bazen peçete ve çorap satıyorum. Bazen günde 50-100 TL kazanıyorum bazen de hiç kazanamıyorum. Hakaretlere uğruyoruz. İyi boyamazsam bana küfrediyorlar. Bizi Suriyeli sanıyorlar ve hakaret etmeye başlıyorlar. ‘Pis Suriyeliler, çıkın gidin buradan’ diyorlar. Onlar da bizim gibi çocuklar” diyerek ırkçı politikalara dikkat çekiyor.
‘Telefon parasını biriktirmek için de çalışıyorum’
Hayalinin doktor olmak olduğunu belirten çocuk, koşullarının düzeltilmesini istiyor. Virüsten eldiven ve maske takarak korunduğunu ifade eden çocuk, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini de vurguluyor. Çocuk, “5’inci sınıfa gidiyorum. Uzaktan eğitim göremiyoruz çünkü telefon ve tabletlerimiz yok. Televizyon var sadece ama oradan da anlamıyoruz. Kendime telefon almak istiyorum. Telefon parasını biriktirmek için de çalışıyorum. Oyun oynamayı, futbol oynamayı seviyorum” diye belirtiyor.
‘Öğretmen olmak istiyorum’
Diğer kardeş ise çorap sattığını dile getiriyor ve sözlerine şunları ekliyor: “Bazen kötü davranan sinirli insanlar oluyor. 7’nci sınıfa gidiyorum. Derslere sadece EBA TV’den katılabiliyoruz ama oradan da anlamıyoruz. Öğretmen olmak istiyorum. Çocukları sevdiğim için ana sınıf öğretmeni olmak istiyorum. Babam da iş çıkarsa çalışıyor. Bazen 2 ay iş çıkmıyor, çalışamıyor. Pandemiden dolayı biz evi geçindiriyoruz. Eskiden arkadaşlarımızla çıkar, parka gider, oynardık ama onu da yapamıyoruz artık. İnsanların iyi kalpli olması lazım ve çocuklara iyi davranmaları lazım. Okulların açılmasını, açılamıyorsa da tablet dağıtılmasını istiyorum. Çocukların çalışmasını istemiyorum ama mecbur kalınca çalışıyorlar.”
Güzel bir yaşam dileğiyle
Ankara’da görüştüğümüz 6 çocuk mevcut durumun yalnızca kısa bir özeti. Parklarda, sokaklarda çalışmaya zorlanan, çalışmaya mecbur kılınan çocuklar, yürütülen siyasi politikaların gerçeğe bürünmüş halini yansıtıyor. İşsizlikle, açlıkla terbiye edilen insanların çocukları sokakları “hayatta kalma” olarak görüyor. Çocukların istismar edilmediği, katledilmediği, çalışmak durumunda kalmadığı bir düzende yaşamak dileği ile.