‘Yangınlarla köylüler göçe zorlanmak isteniyor’
- 09:06 29 Ekim 2020
- Ekoloji
ŞIRNAK - Aylardır Cudi, Gabar ve Besta’da devam eden orman yangınlarına ilişkin konuşan HDP Cizre İlçe Eşbaşkanı Güler Tunç, “Son 4 ay içinde Cudi’de yanmayan yer kalmadı. Bu durum Kürtlere ve doğasına olan tahammülsüzlüğün göstergesidir. Yangınlarla köylüler göçe zorlanmak isteniyor” dedi.
İktidarın bölge kentlerinde yaşayan halk üzerinde oluşturduğu korku ve baskı iklimi devam ederken, bir yanıyla da doğaya yönelik katliamlar sürdürülüyor. Gerçekleşen ekolojik katliamların en belirgin örneğini ise aylardır bölgede devam eden orman yangınları oluşturuyor. Şırnak’ta Gabar, Cudi ve Besta dağlarında, yürütülen askeri operasyonlar sonrasında aylardır dağ ve ormanlar yanıyor. Tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığı bölgelerdeki yangını kendi imkanlarıyla söndürmeye çalışan yurttaşlara yetkililerin yanıtı ise “Bizi meşgul etmeyin” olmuştu.
Aylardır bölgede sürdürülen orman yangınlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Cizre İlçe Eşbaşkanı Güler Tunç, 90’lı yıllarda uygulanan politikaların devreye konulduğuna işaret ederek halkın mücadele etmeye devam edeceğine işaret etti.
‘4 ay içinde Cudi’de yanmayan yer kalmadı’
Cudi, Gabar ve Besta dağlarının sadece bu aylar içerisinde değil yıllardır yakıldığını ifade eden Güler, 90’lı yıllarda köylerde uygulanan şiddet ve baskı politikalarını hatırlattı. Güler, “Köylülerin geçim kaynağı olan bostan ve bahçeler yakılıyor. Hayvanlarını otlatabilecekleri alanlar yakılıyor. Bunlarla köylülerin gelir kaynağı da yanıyor. 90’ların zihniyetiyle aynı uygulamalar devam ediyor. 30 yıldır Cudi, Gabar ve Besta dağlarında yer alan köyler yakılıyor, yıkılıyor ve boşaltılıyor. Kürtlere ve doğasına yönelik gerçekleşen saldırılar yıllardır devam ediyor. Son 4 ay içinde Cudi’de yanmayan yer kalmadı. Cudi’nin her yeri yandı. Köylülerin yaşam alanı ve bahçeleri yandı. Bu durum Kürtlere ve doğasına olan tahammülsüzlüğün göstergesidir” sözlerine yer verdi.
‘Başınıza geleceklerin sorumlusu biz değiliz’
“Her yere köstebek yuvası gibi kalekollar inşa ettiler” diyen Güler, kırsal alan ile bu alanda yer alan tüm köylerin kalekollarla donatıldığına dikkat çekti. Güler, “Şimdiye kadar 200 kalekol inşa edildi ve hala da yapılmaya devam ediliyor. Kalekollarda yaşayan ve doğamıza tahammül edemeyen asker ve korucular, doğamızı yakıyor. Cudi 3 aydır yanıyor. Cevizdüzü (Cifane) benim köyüm ve aylardır yanmasına rağmen oraya girmemize izin verilmiyor. Yangın başladığı gibi köylüler Şırnak Belediyesi’ni ve Valiliği aramış ancak ‘Bizi meşgul etmeyin. Bu bizim işimiz değil. Söndürmek istiyorsanız da kendiniz söndürün ama başınıza geleceklerin sorumlusu biz değiliz. İstemiyorsanız da görmezden gelin’ cevabını almışlar. Yetkililer tarafından olumsuz yanıt alan köylüler de yangını kendi imkanlarıyla söndürmek zorunda kalmışlar. Kadınından gencine, çocuğuna kadar herkes yangını söndürmeye çalışırken birçoğunun da elleri yanmış. Köye gittiğimde parmaklarının yandığını gördüm. Kürt kimliği, dili üzerinde nasıl ki bir baskı ve tahammülsüzlük varsa aynı şey doğamız için de geçerli” dedi.
‘Köylüler karanlığa mahkum bırakılıyor’
Bölgede yaşanan yangınların aynı zamanda özel savaş politikasının bir parçası olduğunu vurgulayan Güler, bu politikanın içerisinde ayrıca psikolojik bir savaş da yürütüldüğünün altını çizdi. Bu politikaların Kürtleri yok etmek için yürütüldüğünü ifade eden Güler, “Kırsal köylerde arama noktaları var ve her giriş çıkışlarda köylülere kimlik kontrolü yapıyorlar. Köye girmek isteyen köylülere yalnızca 2 saat veriliyor ve 2 saat içinde çıkmaları isteniyor. Çıkmamaları halinde ise ‘Başınıza bir şey gelirse sorumlusu biz değiliz’ diyerek cezaya tabii tutuyorlar. İçeri sadece izni olan araçlar girebiliyor bizim girmemize izin verilmiyor. Köylüler akşam lambalarını yakamıyor. Sadece karakol ışıklarını yakabiliyor. Köylüler karanlığa mahkum ediliyor. Hayvanlarını otlatmaya ve bitkilerini toplamaya izin verilmiyor. Köylüler baskı altında” sözlerini kullandı.
‘Köylüler direnerek gereken cevabı veriyor’
Yurttaşların yaşadıkları köyleri kendi kimlikleri olarak gördüklerini söyleyen Güler, bu nedenle baskılara karşı da direndiklerini sözlerine ekledi. Güler şöyle devam etti: “Köy yolları bozuk ve köyde elektrik yok. Köyün her tarafı karakol ve kalekollarla çevrili ve elektrikleri var. Devlet her yıl köylülere çeşitli tekliflerde bulunuyor. Amaçları 90’larda koruculuk sistemini kabul etmeyen köylülere koruculuğu dayatmak. Yine yangınlarla köylüler göçe zorlanmak isteniyor. 90’larda devlet zorla çıkardı ama şimdi köylüleri çıkarmaya zorlayarak kendileri çıkarmamış gibi göstermek istiyorlar. Ellerinde bir şey bırakmayalım ki gitsinler algısı ile yaklaşıyorlar. Ama köylüler direnerek gereken cevabı veriyorlar. Köylüler biat etmeyecek ve bu politikaları boşa çıkaracaktır.”
‘Tek bir dalımızın zarar görmesine izin vermeyeceğiz’
Türkiye’nin herhangi bir kentinde gerçekleşen orman yangınlarına anında müdahale edildiğini ancak bölgedeki yangınlara müdahale edilmediğini kaydeden Güler, “Günlerce haykırıyoruz ancak sesimizi duyan olmuyor. Siyasi parti olarak bu yangınlar için 3 günlük eylem de yaptık. Tabii bu yeterli değil ancak bu durumun takipçisiyiz. Tek bir dalımızın zarar görmesine izin vermeyeceğiz. Doğamızı dünyanın hiçbir şeyine değişmeyeceğiz” diye konuştu.