Akbelen'de doğa talanı sürüyor
- 09:03 5 Ocak 2024
- Ekoloji
Nazlıcan Nujin Yıldız
İZMİR - Akbelen Ormanı’nda 15 Kasım’dan bu yana dinamit patlatma işlemleri sürüyor. EGEÇEP Hukuk Kurulu üyesi İpek Sarıca, alanda delil tespiti yapılması için talepte bulunduklarını, ancak bu talebin reddedildiğini söyledi. İpek, “Bu insanların yarın evinin yıkılıp zarara uğraması mı gerekiyor ki biz bu delil tespitini yaptırabilelim?” diye sordu.
Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan ve Yeniköy-Kemerköy Enerji şirketinin linyit kömürü çıkarması için kesilen Akbelen Ormanı'nda maden çalışmaları başladı. 16 evin bulunduğu bölgede dinamit patlatma işlemleri 15 Kasım tarihinden bu yana sürüyor. Dinamit patlatma işlemleri köylülerin evlerine zarar verirken ormanın yeniden canlanmasını sağlayacak toprak da yok ediliyor. Duruma ilişkin avukatlar, Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’ne delil tespit talebinde bulundu. Talep 13 Aralık’ta reddedildi. Avukatlar, talebin reddedilmesine 20 Aralık tarihinde itirazda bulundu. Delil tespit taleplerinin reddedilmesine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulunan Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Hukuk Kurulu üyesi İpek Sarıca, ormandaki dinamit patlatma işlemleri nedeniyle anayasanın ve Anayasa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) birçok maddesinin ihlal edildiğini söyledi.
Şirket gövde gösterisi yapıyor
Akbelen’de iki yıllık bir direnişin olduğunu ifade eden İpek, ormandaki ağaçların kesilmemesi için ve ekolojik dengeyi bozmamak için mücadele edildiğini söyledi. Bir yıl önce de Jandarma ekipleriyle ormana girilmeye çalışıldığını hatırlatan İpek, direniş sayesinde girişlerin engellendiğini kaydetti. İpek, “Ormana girmek için seçimi beklemişler, çünkü seçimden önce 28 Aralık 2021 tarihinde on yıllık uzatma izni almışlar alanla ilgili. Seçimi beklediler çünkü seçimden sonra daha kolay oldu. Şu anda da bugün Akbelen’e gittiğimizde şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz; maden sahasının yol tarafına bakan yani görünen saha tarafı şu an kazılıyor. Dinamit patlatılıyor, kazılıyor ve götürülüyor. Yani orası böyle yok oluyor ama arka tarafta, görünmeyen kısımda herhangi bir faaliyet yok. Yani orada şirket tarafından yapılan çok büyük bir gövde gösterisi var” dedi.
Patlama yerlerinin yüz metre ötesinde fidanlar ve zeytin ağaçları var
24 Temmuz’da ormana yeniden girildiğini anımsatan İpek, altı günde Akbelen Ormanı’nın dörtte üçünün yok edildiğini ifade etti. Şu an sahanın içinde küçük fidanların ve zeytin ağaçlarının durduğunu paylaşan İpek, zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20’inci maddesinin içeriğine işaret ederek, “Maddede şu deniliyor; zeytinlik alanlarının olduğu yerlerde 3 kilometre çapında toz kaldırma faaliyeti yürütemezsin, yapamazsın. Toz kaldıracak herhangi bir faaliyet yapamazsın. Ama biz Akbelen’deki patlatılma yerlerine baktığımız zaman yüz metre ötesinde zeytin ağaçları var şu an. Zaten köyün yanında patlatılma yapılıyor. Yani açıkça ihlal. Bu süreçten sonra 30 Temmuz’da kesim bitti. Daha sonrasında artık toprağı kaldırmaya başladılar. Ormanın tekrar yenilenmesini sağlayacak olan toprağı kaldırmaya başladılar. İşte 2 aydır dinamit patlatılıyor” sözlerini kullandı.
‘Davanın asıl amacı kuşaklar arası adaleti sağlamak’
Dinamitlerin patlatılmasından sonra verimli toprakların ayrıştırılmadan götürüldüğüne dikkat çeken İpek, bu sebeple 1 Aralık’ta Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’ne delil tespit talebinde bulunduklarını dile getirdi. İpek, bu talebin birkaç ayrı konuyla ilgili olduğunu ifade ederek, “İlk önce şununla bulunduk. Anayasa Madde 56, ‘Çevreyi geliştirmek ve çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir’ demiş. Devletin ve vatandaşın sorumluluğunda. Bu bahsettiğimiz topraktan da yola çıkarak oradaki toprağın gelecek kuşaklara da aktarılması gerekiyor. Bu delil tespit istemimizin bir önemi de gelecek kuşaklara sağlıklı bir çevre bırakmak. Yani kuşaklar arası adaletten bahsediyoruz. Bu davanın asıl amacı o zaten, kuşaklar arası adaleti sağlamak” diye belirtti.
Dinamitler nedeniyle birçok ev zarar gördü
Maden çıkarma çalışmalarının başladığını ve bu nedenle toprakta iş makineleri için birçok yolun açıldığını kaydeden İpek, “Bunun tespitini talep ettik. Ayrıca patlatma sırasında patlama şiddetleri gün gün artıyor. Gövde gösterisi yapmak için köye ve yola yakın kısımda yapılıyor” diyerek bu patlamalar sonucu orada ikamet eden köylülerin evlerinde çatlaklar oluştuğunu ifade etti. İpek, “Mesela bir köylünün evine gitmiştik. Çatıya kalas koymuş o şekilde tutuyor. Diyor ki, ‘dinamit patlamalarından sonra çatım çöktü. Her an çökmesini bekliyorum.’ Aynı zamanda bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesindeki ‘Herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir’ diye bir maddesi var. Bu açık bir ihlal. Her gün insanların başında o dinamit sesleri, kalkan toz bu insanı manevi olarak da çok yıpratır” diye belirtti. Ayrıca İkizköy direnişçisi Nejla Işık’ın evinin önünde TOMA bekletildiğini sözlerine ekleyen İpek, bunun da AİHS’in 8’inci maddesine aykırı olduğunu dile getirdi.
Din ve vicdan özgürlüğü ihlali yaşanıyor
Akbelen’de 9 Aralık 2023 tarihinde gerçekleşen buluşmada ormanın kalan kısmının jandarmalar tarafından ablukaya alındığını, jandarmanın içeriye ilk olarak 15 temsilci alabileceklerini söylediğini aktaran İpek, temsilci sayısının daha sonra 50’ye çıktığına işaret etti. İpek devamında şunları söyledi: “Girdik içeri, toprak bir yol vardı. Toprak yol telle çevrilmiş, kapatılmış. O toprak yol, mezarlığa giden yol. Mezarlığın girişi tele bakıyor yani çok zor girmeniz oradan. Bu açıkça din ve vicdan özgürlüğüne de aykırı. Din ve vicdan özgürlüğü kanuna göre anayasayla sınırlanabilir ancak. O da OHAL sürecinde. Açıkça anayasayı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ediyorsun. Köylü şöyle demişti, ‘benim yarın öbür gün burada bir cenazem olsa ne yapacağım?’ Bunu sorduracak raddeye gelmiş buradaki şirket.”
‘Delil sunma hakkını kullanamıyoruz’
Çevre Hukuku’nda, Anayasa’nın 56’ncı maddesi gereğince önleme ilkesi geliştiğini aktaran İpek, önleme ilkesiyle korumanın tedavi etmekten daha iyi olduğunu kavratmanın amaçlandığını belirtti. İpek, “Burada bir önleme faaliyeti görmüyoruz. Önlemek yerine, sonuç gerçekleşsin ondan sonra gösterirsin. Yani bu insanların yarın evinin yıkılıp zarara uğraması mı gerekiyor ki biz bu delil tespitini yaptırabilelim? 13 Aralık 2023 tarihinde hukuki yararın bulunmaması nedeniyle delil tespit istemimiz reddedildi. 20 Aralık 2023 tarihinde biz itiraz ettik ve tekrar dile getirdik bunları. En önemlisi adil yargılanma hakkında teminatlar vardır, yerine getirilmesi için. Adil yargılanma hakkında evet maddede bazı hükümler vardır. Bir de bunların yanında zımni teminatlar vardır. Bu teminatlardan dava için en önemlisi delil sunma hakkı. Delil sunma hakkını biz şu an kullanamıyoruz. AİHS’i açık açık ihlal ediyorum diye bağırıyor” dedi.
‘Hukuk yaratma zorunluluğumuz var’
Bu davalarda hukuk yaratmanın ne kadar önemli olduğunu gördüğünü paylaşan İpek son olarak şu şekilde konuştu: “Biz İYUK’a (İdari Yargılama Usulü Kanunu) baktığımız zaman delil tespiti itirazı diye bir şey göremiyoruz ama biz itiraz etmek zorundayız. Hukuki anlamda biz artık içtihat oluşturacağız. Hukuk yaratma zorunluluğumuz var. Bu daha da zor bir mücadele hukuk alanında. Olmayan bir şeyi yaratmaya çalışıyoruz.”