3 aydır Yüksel'de tezgâh açamıyorlar: Ekmeğimizi elimizden alarak perişan ettiler
- 09:07 13 Şubat 2020
- Emek/Ekonomi
Habibe Eren
ANKARA - Yaklaşık 12 yıl Yüksel Caddesi’nde işportacılık yaparak geçimini sağlayan Bergüzar isimli kadın, Valiliğin tezgâh açılmasını “güvenlik gerekçesiyle” yasaklamasının ardından yaşadıkları mağduriyete dikkat çekti. Bergüzar, yetkililere “Bize iş versinler çalışalım o zaman. O sokaklar bizim. Biz dünyanın vergisini veriyoruz. Bu ülkede yaşıyorsak bizim ekmeğimizi geri versinler” diye seslendi.
Ankara’nın Çankaya ilçesine bağlı Kızılay semti, kentin merkezi konumunda. Kızılay’ın en önemli özelliklerinden biri de akşamları rengarenk bir görüntü oluşturan ve insanların da yoğun şekilde talep gösterdiği tezgahlar. Birbirinden farklı ürünlerin satıldığı tezgahlar artık Yüksel Caddesi’nde, Konur Sokak’ta ya da Karanfil Sokak’ta yok. İşporta tezgahları üç ayı aşkın süredir Ankara Valiliği tarafından “güvenlik gerekçesiyle” yasaklandı. Sokakta tezgah açan yaklaşık 300 kişi bu karardan sonra eve ekmek götürmekte zorlanıyor. Yasak kararından beri tezgâhların tekrar açılması için sık sık Karanfil Sokak’ta yürüyüş yapan işportacılar, hak arayışı karşısında polis saldırısına maruz kalıyor.
Yüksel Caddesi’nde yaklaşık 12 yıldır tezgâh açan Bergüzar isimli kadın, yasak sonrası ekonomik kriz ile birlikte yaşamlarının giderek zorlaştığını kaydetti. Kalp, şeker ve tansiyon hastalıkları bulunan Bergüzar, 3 çocuğuna işportacılıktan kazandığı para ile baktığını ancak kararla birlikte birçok ailenin mağduriyet yaşadığını dile getirdi.
‘Tezgâh açarak ayakta duruyordum
2009 yılında eşinin yaşamını yitirdiğini, daha sonra çalışma yaşamına atıldığını ve bu süreçte yaşamının giderek zorlaştığını belirten Bergüzar, işportacılığa nasıl başladığını şöyle anlattı: “Hayatım aslında hep mücadele ile geçti. Eşim öldükten sonra çocuklarımın borcu vardı. Benim sağlık güvencem yoktu. Çaresiz kaldım. Daha sonra Kızılay’da bir dükkânda 2 yıl boyunca çalıştım. Ama bu süre zarfında kimseye boyun eğmedim. Çocuklarımı hep ayakta tutmaya çalıştım. Oradan arkadaşlar ‘kendi işini yap’ dedi. Çok fazla borcum vardı tabi. Geçinemiyordum. Eşimi kaybettikten sonra borçlar bana kalmıştı. Bir işte çalışırken ayrıca Kızılay Yüksel Caddesi’ne tezgâh açarak kendimi ayakta tuttum.”
‘Ekmeğimizi elimizden aldılar perişan ettiler’
“Allah’a bin şükür hiç kimseye boyun eğmedim. Kendi tezgâhımı açtım. Ekmeğimi kazanıyordum. Daha sonra elimizden aldılar ekmeğimizi. Bize şu en perişan ettiler” diyerek tepkisini dile getiren Bergüzar, Yüksel’de yol çalışması ve polis noktasının kurulması ile kendilerine “burada artık tezgâh açmayacaksınız” denildiğini aktardı. Polis ve zabıtaların sürekli olarak kendilerini engellemeye çalıştıklarını kaydeden Bergüzar, sözlerini şöyle sürdürdü: “O sokakta 200- 250 kişiydik. Sokakta adım atacak yer yoktu tezgâhlardan. O kadar çok çalışmak zorunda kalan insan vardı ki. Ben şimdi kendimden önce işlerinden olan insanları düşünüyorum. Kira veremiyorlar. Zor durumdalar. Bir arkadaşımız kirasını ödeyemediği için ev sahibi evden atmış. Üç ay kirasını verememiş. Çocuklarla o karlı ve soğuk havada gecekonduda yatmışlar. O yüzden tekrar sokakta tezgâh açılmasını istiyorum. Kendim için değil benden daha kötü durumda olan insanlar var.”
‘Bu parayla ihtiyaçlarımı nasıl karşılayayım?’
“Dört gözle Yüksel’de tezgâh açmayı bekliyoruz” diyen Bergüzar, şu anda çalışamadığını ve sadece bin 300 TL’lik Bağ-Kur maaşı ile geçinmeye çalıştığını belirtti. Bergüzar, “Bu parayla ben ne yapabilirim ki! Zaten 500- 600 sadece doğal gaz faturasına gidiyor. Bana kalan para 200 TL. Bu parayla pazara mı gideyim, ihtiyaçlarımı mı karşılayayım? İki tane üniversite okuyan torunum var. Çocuklar benden para isteyecek diye korkuyorum. Çalışıp kendi emeğimle kazanmak istiyorum. Muhtaç olmak istemiyorum. Biz para istemiyoruz, sadece işimize geri dönmek istiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Üniversite mezunları gençler vardı’
Birçok üniversite mezunu gencin de iş bulamadığı için sokakta tezgah açmak zorunda kaldığını aktaran Bergüzar, “Oradaki gençleri düşünüyorum. Biz işportacılık yaparken hukuk mezunu olan gençler vardı. Kimisi öğretmendi. Çoğu üniversite mezunu. Kolye ya da defter satıp ekmeğini çıkarıyorlardı. Bu insanları zor duruma düşürüyorlar. Vaatlerle geldiler. Koltuklarına oturunca vaatleri ne oldu? Bu vaatler bizim elimizden ekmeği almak için mi söylendi? Biz utanmıyoruz. Dik duruyoruz. Helal ekmek yiyoruz. Onlar rahat oturuyorsa bir şey demiyoruz. Sadece vicdanlarına seslensinler. Bir gün ekmek yemesinler, etsiz yemek yemesinler. Sonra düşünsünler” diye konuştu.
‘Yürüyüş yapıyoruz polis müdahalede bulunuyor’
Şeker, kalp ve tansiyon hastası olduğunu söyleyen Bergüzar, “Bir avuç ilacım var. Her akşam sokaktayız. Yürüyüşe çıkıyoruz. Polis bize müdahalede bulunuyor. Bizi Kaymakamlığa gönderdiler. Kaymakamlık ‘bizim haberimiz yok’ dedi. Valilik yine aynı şeyleri söyledi. Seyyar satıcılar ve emekçiler olarak Meclise gittik. Vaat verildi ancak hâlâ bir gelişme yok. Belediye bizim imzalarımızı aldı. Daha sonra kapılarını kapattılar. Ellerine güç alarak vurmayla, kırmayla eşyalarımızı almaya çalışıyorlar. Bu yakışıyor mu? Sadece bizi ezmeye çalışıyorlar. Bir çocuğu sabah okula harçlıksız göndersinler. Ondan sonra Kızılay’da tezgâh açtırmasınlar” dedi.
‘Biz hırsızlık veya haydutluk yapmıyoruz’
Tezgâh açarak cüzi bir kârla geçinmeye çalıştıklarını dile getiren Bergüzar, son olarak şunları söyledi: “Biz hırsızlık veya haydutluk yapmıyoruz. Ne yapalım? Bize iş versinler çalışalım o zaman. O sokaklar bizim. Biz dünyanın vergisini veriyoruz. Bu ülkede yaşıyorsak ekmeğimizi geri versinler. 60 yaşındayım hâlâ kimseye muhtaç olmamak için çalışıyorum. Onlara yetiyorsa bin lira maaş, bana da yetsin.”