‘Türkiye tarihinin en büyük iş ve istihdam kaybını yaşıyor’
- 09:01 14 Eylül 2020
- Emek/Ekonomi
Gülistan Azak
İSTANBUL- İş ve emek gündemine dair değerlendirmelerde bulunan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türkiye tarihinin en büyük iş ve istihdam kaybının yaşandığına dikkat çekerek, hükümete “sorunu görme, kabul etme ve çözüm üretme” çağrısında bulundu.
Koronavirüs salgını ile beraber 6 aydır ülkede kısa çalışma ödenekleri yatırılıyor. Ödeneklerde mağduriyetleri giderecek bir düzenleme yapılmadan, Cumhurbaşkanlığı kararı ile bu süreç iki ay daha uzatıldı. Çalışanlar asgari ücretin altında verilen ödenekler ile iki ay daha geçinmeye zorlanmış olacak. Öte yandan ödenek alamayan binlerce çalışanın da olduğu biliniyor. Ödenekten yararlanamayanların ise Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) kapılarında bekleyişi sürüyor.
Hükümetin, yurttaşın geçim sıkıntısı, işsizlik gibi sorunlarındaki çözümsüzlük tutumu sürerken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Eylül’de Bireysel Emeklilik Sisteminde (BES) toplanan milyarlarca liranın özel sektöre kaynak olarak kullandırılabileceğini söylemesi ise bu çözümsüzlük politikalarının tuzu biberi oldu.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu emekçilerin gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘İşsizlik yüzde 50 düzeylerine ulaştı’
Pandeminin yol açtığı sağlık ve ekonomik sorunlara ilişkin devletin sorumluluğuna işaret eden Arzu, AKP’nin sürecin başından bu yana tüm politikalarını halk yerine sermayenin çıkarlarını gözeterek uyguladığını kaydetti. Arzu, hükümetin politikaları nedeniyle ekonomik krizin derinleştiğini belirterek, “Zaten ekonomide işler iyiye gitmiyordu. Biz bu ekonomik krizin işsizlikten gelir adaletsizliğine kadar bütün yıkıcı etkilerini iliklerimize kadar yaşarken pandemiye yakalandık. Dolayısıyla bu pandeminin toplumsal ve ekonomik etkileri bizde çok daha derin bir şekilde yaşanıyor. Şu an Türkiye tarihinin en büyük iş ve istihdam kaybının yaşandığı bir süreçteyiz. İşsizlik yüzde 50 düzeylerine ulaşmış durumda. Özellikle genç ve kadın işsizliği. Bütün yurttaşların gelirinde çok ciddi azalma var. Birçok işyeri kapandığı için işten çıkartılanlar var” dedi.
‘İşçiler asgari ücretin de yarısı düzeyinde yaşamaya mahkum edildi’
İşten çıkarmaların yasak olmasına rağmen bu durumun yaşanmaya devam ettiğine de dikkat çeken Arzu, hükümet tarafından işverenlere tanınan ücretsiz izne çıkarmaların koşulları nedeniyle işçilere büyük mağduriyetler yaşatıldığını kaydetti. Arzu, “Ücretsiz izne çıkarılan işçileri günlük 39 lira, aylık bin 168 lira gibi mevcut açlık sınırının altındaki asgari ücretin de yarısı düzeyinde bir yaşama mahkûm etti. Şu an ücretsiz izne çıkarılanların sayısı 2 milyona yaklaşmış durumda. Diğer taraftan kısa çalışma ödeneği dediğimiz uygulamanın da bütün işçiler açısından hiçbir ön şart aramaksızın hayata geçirilmesi gerektiğini ve en düşük kısa çalışma ödeneği miktarının da en az asgari ücret düzeyinde olması gerektiğini söyledik. Bugün 3 milyon üzerinde işçi arkadaşımız kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor ama birçok şart olduğu için çoğu işçi bundan da yararlanamıyor. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilenlerin aldıkları ücretlerde çok ciddi bir gerileme var. İşsizlik çok ciddi bir şekilde arttı. Her ne kadar hükümetin açıkladığı rakamlar, TUİK verileri düşük gösterse de ülkedeki herkes hem işsizliği hem yoksulluğu hem de ücretlerdeki bu düşüşü çok net bir şekilde yaşıyor” diye konuştu.
‘Emeklilik hakkı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor’
Arzu, BES uygulaması üzerinden yapılan açıklamaya işaret ederek işçilerin, emekçilerin birikmiş emeğini, emeklilik hakkını hedef alan politikalardan biri olduğunu belirtti. Arzu, “Pandemi koşullarında yine hükümet tarafından tamamlayıcı emeklilik sistemi adı altında bir sistem tartıştırıldı. Kıdem tazminatı hakkımız fona devredilmek istenerek gasp edilmeye çalışıldı. Bu konudaki işçi sınıfının net tutumumuz ve kararlılığı karşısında en azından sonbahara kadar bu girişimlerden vazgeçildi. Şimdi de bireysel emeklilik sistemi adı altında yine emeklilik hakkı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Çeşitli fonlara bağlanarak işçilerin, emekçilerin ve bu ülkedeki tüm değerlerin birikmiş emeklerinin, haklarının sermayeye aktarılmasının önü açılmaya çalışılıyor. Bütün bu politikaların temel amacı budur. Adı ister BES olsun, ister TES olsun isterse de kıdem tazminatının fona devredilmesi olsun biz bu konuda kazanılmış haklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağımızı çok net bir biçimde ifade ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Sürecin en çok etkileneni kadınlar’
Tüm bu süreçlerden en çok etkilenin kadınlar olduğunu vurgulayan Arzu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çalışma hayatında pandemiyle birlikte yaşanan tüm bu hak kayıplarında kadın işçiler çok daha derinden etkilendi, etkilenmeye de devam ediyor. Pandemi koşullarında sokağa çıkma yasaklarının olduğu zamanlarda kadınların ev içi yükünün de çok ciddi bir şekilde arttığını görüyoruz. Yine pandemi koşullarında kadına yönelik şiddette de çok fazla artışın olduğunu gösteriyor tüm veriler. Dolayısıyla tüm kriz dönemlerinde olduğu gibi şuan içinde bulunduğumuz pandemi koşullarının da yol açtığı sağlık ve ekonomik sorunlardan en çok etkilenen muhakkak ki kadınlar. O nedenle toplumsal cinsiyet ayrımcı politikaların krizlerden kadınların daha fazla etkilenmesine yol açan politikalara son verilmesi gerekir.”
Arzu son olarak ise sorunlara karşı hükümeti, “bu olumsuz tabloyu görmeye, kabul etmeye ve çözüm üretme noktasında adım atmaya”; işçi ve emekçileri ise mücadeleyi sürdürme ve büyütmeye çağırdı.