Cezaevleri hak ihlalleri raporunda yok yok!
- 15:56 2 Ocak 2025
- Güncel
AMED - ÖHD ve MED TUHAD-FED raporuna göre, 2024'te tutsaklar, darp, çıplak arama, ters kelepçe, ağız içi arama, sağlığa erişim hakkının engellenmesi, Kürtçeye yasaklanması çok sayıda hak ihlaliyle karşılaştı.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), cezaevlerinde yaşanan temel hak ihlallerini raporladı. "2024 Yılı Türkiye Hapishaneleri Hak İhlalleri" başlığıyla hazırlanan rapor, yazılı açıklama ile paylaşıldı. Yıl içinde 91 cezaevine gerçekleştirilen ziyaretler doğrultusunda hazırlanan raporda, cezaevlerindeki hak ihlalleri, genel özellikleriyle aktarıldı. Raporda, darp, çıplak arama, ters kelepçe, ağız içi arama, Kürtçeye tahammülsüzlük gibi ihlaller ön planda yer aldı.
Raporla insan haklarının korunmasını sağlanması, insan hakları ihlallerini önlenmesi, insan hakları ile ilgili gerekli incelenmesi ve araştırmaları yapılması ve sonuçların yetkili mercilere bildirilmesinin amaçlandığı vurgulanan raporda, ayrıca yerel ve uluslararası mekanizmalara gerekli hukuki başvuru ve suç duyurularının yapılmasının amaçlandığı kaydedildi.
Sorunlar
Temizlik malzemelerinin tutsaklara nadiren verildiği, tutsakların bu ürünleri kantinlerden yüksek maliyetlerle satın aldığı kaydedilen raporda, tutsakların hijyensiz ortamda tutulduğu, musluk suyunun içilir olmadığı, satın alma imkanı olmayan tutsakların bu sudan içmek zorunda kaldıkları vurgulandı.
Tutsakların ulaşmak istediği yayınların keyfi olarak onlara verilmediği, özellikle Yeni Yaşam gazetesinin okunmasının bilinçli olarak engellendiği, kitap kota sayısının ise düşürüldüğü aktarılan raporda, tutsakların bilgi edinme, haber alma, haber verme haklarının ihlal edildiği ve dış dünya ile ilişkilerinin kesilmeye çalışıldığı belirtildi. Raporda, Kovid-19 salgını nedeniyle kaldırılan sosyal aktivitelere devam edilmediği, spor ve sanatsal faaliyetler ile atölyelere izin verilmediği ifade edildi.
İhlaller
Cezaevlerinden hastaneye gidiş-gelişlerde "ağız içi arama", "ters kelepçe" yapıldığı ve bunu kabul etmeyenlerin hastane sevklerinin yapılmadığı bilgisinin yer aldığı raporda, tedavilerin sağlanmasında yetersizliklerin olduğu aktarıldı. Ayrıca çoğu zaman tutsaklara haber verilmeden sevklerin gerçekleştirildiği ve bu sevkler sırasında tutsakların "çıplak aramaya" maruz bırakıldığı belirtildi. Hasta olan tutsakların tahliye edilmediğine yer verilen raporda, tutsakların bu şekilde sağlık ve yaşam haklarının ihlal edildiği kaydedildi.
Sağlık hakkından faydalanmanın tutsaklar açısından bir "işkenceye" dönüştüğünün belirtildiği raporda, "Hapishanelerde sağlık hakkına erişim ya tamamen engellenmiş ya da sağlık hakkına erişim insan onuruna aykırı uygulamalarla caydırılmaya çalışılmıştır. Tedavi hakkından vazgeçme ile insan onuruna aykırı işkence biçimlerine maruz kalma arasında seçim yapmak zorunda kalan mahpuslar nihayetinde sağlık haklarına erişemez olmuşlardır. Ayrıca hapishaneler tedavi hakkını sağlama gibi sağlık hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini ihlal ettikleri gibi; sağlıklı beslenme, barınma koşullarını oluşturma gibi negatif yükümlülüklerini de ihlal etmişlerdir" denildi.
Tutsaklara PKK ve Abdullah Öcalan sorusu
İdare ve Gözlem Kurullarının, tutsaklara "PKK hakkında ne düşünüyorsun, Abdullah Öcalan hakkında ne düşünüyorsun" ve "PKK terör örgütü müdür?" gibi infaza ilişkin olmayan sorular sorulduğunun belirtildiği raporda, tutsakların keyfi gerekçeler ile koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları aktarıldı. Tutsaklara çeşitli gerekçelerle disiplin cezaları verildiği aktarılan raporda, tutsakların "darp", "çıplak arama", "ters kelepçe", hakaret başta olmak üzere işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları, yapılan görüşlerde tutsakların gardiyanlar tarafından darp ve cebire maruz bırakıldığı ifade edildi.
Kürtçeye yönelik tahammülsüzlük
Yapılan görüşmelerde Kürtçeye yönelik büyük bir sansür uygulandığının anlaşıldığının belirtildiği raporda, "Kürtçe kitap ve mektupların teslim edilmemesi, Kürtçe şarkı söylenmesine disiplin cezası ile karşılık verilmesi, Kürtçe yazılı defterlere el konulması, Kürtçe selamlaşan mahpuslara fiziki/sözlü saldırılar bunu ortaya koymaktadır. Ana dil hakkı temel bir insan hakkıdır. Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı kapsamında kişilerin yaşamın her alanına kendi ana dilleriyle katılma hakkı bulunmaktadır. Bu hak uluslararası sözleşmelerin tümünde açıkça düzenlenmiştir" diye kaydedildi.
Açlık grevi eylemleri
Raporda, 27 Kasım 2023'de dönüşümlü açlık grevine giren ve 4 Nisan 2024 tarihinde açlık grevi eylemini sonlandıran tutsaklara yönelik tutumlarının sertleştiği ve hapishanede baskıların arttığı, koğuş aramalarının sıklaştığı, gardiyanlar tarafından provokatif davranışların sergilendiği aktarıldı. Açlık grevindeki tutsaklara hücre cezası gibi çeşitli "disiplin cezası" verildiği de belirtildi. Raporun devamında, şu ifadelere yer verildi: "Açlık grevleri sırasında mahpuslara gerekli vitaminlerin verilmediği ve düzenli olarak sağlık kontrollerinin yapılmadığı ayrıca açlık grevine girmeleri sebebiyle pek çok disiplin cezası verildiği anlaşılmıştır. Abdullah Öcalan'a yönelik avukat görüş yasağı, 27 Temmuz 2011 tarihinden 2 Mayıs 2019 tarihine dek 8 yıl boyunca kesintisiz biçimde sürdürülmüştür. 2019 yılında 5 kez avukat görüşmesi gerçekleştirilmiş olup 7 Ağustos 2019 tarihinde yapılan son avukat görüşmesinden sonra kesintisiz yasak uygulamasına kaldığı yerden devam edilmiştir."
Raporda, "Açlık grevine giren mahpuslara bir baskı mekanizması aracı olarak kullanılan disiplin soruşturmalarından vazgeçilmelidir" çağrısı yapıldı.
Talepler ve öneriler
Raporda, talepler ve yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:
“* Ceza yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular ve yapılan görüşmeler neticesinde tespit edilen başta Kötü Muamele ve İşkence yasağı olmak üzere sağlık ve tedaviye erişim hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, özel hayata saygı hakkı ihlallerine sebebiyet veren uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
* Y ve S Tipi hapishanelerin kapatılması, diğer hapishanelerin insan hak ve onuruna uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
* Çıplak arama, ağız içi arama, ayakta nizami sayım, tecrit gibi insan onuruna aykırı tüm uygulamalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Kelepçeli muayene, ring aracında kelepçeli yolculuk uygulamalarına son verilmelidir.
* Nakil, disiplin cezaları, haberleşme hakkı gibi pek çok konuda Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararları gözetilerek yeni hak ihlallerinin önlenmesi için kalıcı düzenlemelere gidilmelidir.
* Koşullu salıverilmelerin engellenmesine neden olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmalı, lehe kanun ilkesi uygulanmalıdır.
* Yürürlükteki ‘iyi hal’ kriterleri belirlenmeden önce hükümlülerin cezaevindeki koşulları hakkaniyetle tespit edilmeli, ‘iyi hal’ değerlendirmesi yapmadan önce cezaevlerinin insan onuruna uygun fiziki ve sosyal koşulları yaratılmalıdır.
* ‘Terörle Mücadele Kanunu’ gibi ayrımcı yasalarla cezaevine konulmuş kişiler ‘ıslah edilmesi gereken suçlular’ olmadığından, infaz yasaları gibi ceza yasalarının ve yargılamalarının da düşman ceza hukuku mantığından uzaklaşması gerekmektedir.
* Hapishanelerdeki ağır hasta mahpusların durumlarının izlenmesi ve artarak derinleşen diğer hak ihlalleri, işkence uygulamaları ve baskı araçlarının önlenmesi için ulusal ve uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde ‘bağımsız’ denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.
* Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında yaşanan hak ihlallerine karşı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesini (CPT), Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığını, TİHEK ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine duyarsız kalmamalı ve harekete geçmelidir.”