Katliamlara ve cezasızlığa karşı çözüm: Örgütlü mücadele
- 09:02 21 Ocak 2025
- Güncel
WAN- Artan kadın katliamları ve cezasızlık politikalarını değerlendiren DEM Parti Agirî Milletvekili Nejla Demir, “Her bir maddesiyle kadınların yaşamlarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilerek, nafaka hakkına göz dikerek, kadınların içerisinde katledildiği aileyi kutsayarak, 6284’ü uygulamayarak kadına yönelik her türlü şiddetin artmasının önünü açmıştır” tespiti yaparak çözümün de örgütlü mücadele olduğunu vurguladı.
Türkiye ve Kürdistan’da her geçen kadın ve çocuk katliamları artıyor. Ajansımızın derlediği 2024 yılı şiddet çetelesine göre 358 kadın ve 43 çocuk katledildi, 221 kadın ve 31 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. İktidarın kadın kırım politikaları ise kadın katliamlarının artmasında büyük bir etken. Kadınların kazanılmış hakları hedef alınırken, cezasızlık politikaları da kadın katliamlarını neredeyse destekler vaziyette.
Artan kadın katliamları ve cezasızlık politikalarına ilişkin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Agirî (Ağrı) Milletvekili Nejla Demir, değerlendirmelerde bulundu.
‘Biliyoruz ki kadınlar yanlışlıkla ölmüyor’
İktidarın 23 yıldır uyguladığı politikalarla kadın katliamlarını tırmandırdığını ifade eden Nejla Demir, bir yandan kadın katliamları artarak sürerken diğer yandan da kadın kazanımlarına saldırıların artarak devam ettiğini vurguladı. Nejla Demir, kadın katliamlarının sadece Türkiye ile sınırlı bir sorun olmadığını belirterek, “Bu sorun tüm dünyada giderek derinleşen bir sorun. Ancak Türkiye’de daha da can yakıcı bir hal almış durumda. Şüpheli kadın ölümlerini ayrıca derinlikli bir şekilde araştırmamız üzerine konuşmamız gerek. Çünkü biliyoruz ki kadınlar yanlışlıkla ölmüyor. Balkondan düşmeleri kazara olmuyor çoğu zaman. İntihar olarak kayıtlara geçirilen ölümlerin çoğu şaibeli. Kadın intiharlarının baskının ve şiddetin habercisi olabildiği tecrübelerle, verilerle sabitken ve çoğu cinayetin ‘intihar’ denilerek kapatıldığı gerçeği ortadayken, kayıtlara intihar olarak geçen ölümlerin özellikle derinlikli bir biçimde araştırılması gerek” dedi.
‘Kadın kazanımlarını arttırarak direnişimizi büyütmeliyiz’
Türkiye’de kadınların kendilerini güvende hissedemediğini söyleyen Nejla Demir, “İçinde bulundukları aileler dahi kadınlar için tehdit teşkil edebiliyor. Hakeza katledilen kadınların çoğu tanıdığı erkekler tarafından katlediliyorlar. Veriler korkunç boyutlara ulaşmışken bizim sadece bunları tahlil edecek bir durumumuz yok. Bu katliamların karşısında mücadele etmek bizim temel sorumluluğumuz olmalı. Mücadele etmek örgütlenmekle mümkün olabilir. Örgütlenerek yaşam hakkımız başta olmak üzere tüm haklarımıza sahip çıkmalıyız. Kadın kazanımlarını arttırarak direnişimizi büyütmeliyiz. Özellikle eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet ilkeleri etrafında kenetlenmeliyiz” ifadelerini kullandı.
‘Kayyım politikaları kadın katliamlarının artmasında etkili’
İktidarın yıllardır kadınların kazanımlarına saldırdığını dile getiren Nejla Demir, özellikle kayyım atamalarıyla kadınlara yönelik şiddetin arttığını söyledi. Nejla Demir, “Eşbaşkanlık sistemi ile kadınların politika yapım süreçlerinin bütün aşamalarına katıldığı belediyelerimize kayyım atanması kadınlara yönelik çalışmaların engellenmesine neden olmuştur. Aile içinde veya başka şekilde şiddete maruz kalan, baskı altında olan kadınların başvurabilecekleri kurumların bulunmaması, atanan kayyımların belediyelerimiz bünyesinde faaliyet yürüten kadın kurumlarını kriminalize ederek kapatması, kadınların sorunlarıyla özel olarak ilgilenen, kadın mücadelesi yürüten kadınların hedef alınarak tutuklanması kadınları yaşanan sorunlar karşısında muhatapsız ve çaresiz kılmıştır” sözlerini kaydetti.
‘Cezasızlık politikaları failleri cesaretlendiriyor’
Nejla Demir, iktidarın failleri cezasızlık politikalarıyla, iyi hal indirimleriyle cesaretlendirdiğini ve bu politikaların kadın katliamlarının artmasının temel sebebi olduğuna dikkat çekti. Nejla Demir, “Her bir maddesiyle kadınların yaşamlarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilerek, nafaka hakkına göz dikerek, kadınları içerisinde katledildiği aileyi kutsayarak, 6284’ü uygulamayarak kadına yönelik her türlü şiddetin artmasının önünü açmıştır. Kadın cinayetlerine ilişkin veriler de tutulmuyor. Bakanlık bu verileri tutmuyor ve kamuoyunu aydınlatmıyor. Elimizdeki tek veri basından ulaşabildiğimiz veriler. Bu başlı başına sorunun vahametini gözler önüne seriyor. Tüm bu sebepler Türkiye’de kadına yönelik şiddetin artmasına yol açmıştır” şeklinde konuştu.
‘Jin jiyan azadî etrafında örgütlenmeliyiz’
Özsavunmanın önemine değinen ve en önemli öz savunma aracının da örgütlülük olduğunu kaydeden Nejla Demir, “Daha çok örgütlenirsek, daha fazla bir arada mücadele edersek katliamlara ve her türlü şiddete karşı bir kalkan oluşturmuş oluruz. Evrenselleşen ve tüm dünya kadınlarının direniş ve var olma paradigmasına dönüşen ‘Jin jiyan azadî’ paradigması etrafında örgütlenmeli ve yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklarımıza sahip çıkmalı, kimlik, eşitlik ve özgürlük mücadelesi vermeliyiz. Özel savaş politikalarına karşı özellikle genç kadınlarla örgütlenmeli ve direnişi büyütmeliyiz. Özellikle Ortadoğu kadınları için tek kurtuluşun ‘Jin jiyan azadî’ paradigması olduğu gerçekliğini bir an olsun unutmadan bu felsefe etrafında kenetlenmek bizim temel amacımızdır” sözlerine yer verdi.
‘Tüm kadınları örgütlenmeye ve mücadele etmeye davet ediyoruz’
Savundukları en önemli noktanın Türkiye’de Kadın Bakanlığı’nın kurulması olduğunu işaret eden Nejla Demir, “Bizler eşbaşkanlık ve eşit temsiliyetin tüm kurumlarda işletilmesi, kadın katliamlarının önlenmesi, kadın yoksulluğunun bitirilmesi ve eşit bir yaşam kurmak için mücadele ediyoruz. Biliyorsunuz biz DEM Parti Kadın Meclisi olarak ‘Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız’ diyerek bir kampanya başlatmıştık. Sizin aracılığınızla tüm kadınları bu kampanya etrafında örgütlenmeye ve mücadele etmeye davet ediyoruz” dedi.
‘Faillere şiddeti önleyici cezalar verilmeli’
Nejla Demir, son olarak şu sözlere yer verdi: “Elbette kadına yönelik şiddetle mücadele, erkek şiddetinin önlenmesi ve şiddet gören kadınların korunarak güçlendirilmesini kapsayan bütüncül bir politika gerektirmektedir. Bütçede kadın yoksulluğunun bitirilmesine yönelik adımlar atılmalı ve kadın istihdamı arttırılmalıdır. Kadınlar için yasal güvence olan 6284 sayılı yasa tüm maddeleriyle eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. Şiddet faili erkekler hiçbir şekilde iyi hal indirimlerinden yararlandırılmamalı ve bu erkeklere şiddeti önleyici cezalar verilmelidir. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet ilkeleri anayasal bir güvenceye kavuşturulmalıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadele yürüten kadın kurumları, örgütler desteklenmeli kadın bütçesi ortaklaşılarak hazırlanmalıdır. Tüm bunları kazanmak için ise örgütlenmemiz gerek. Kadınlar olarak her alanda, her yerde örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz.”