
Oyuncu Şebnem Sönmez: Barış için elimizden ne geliyorsa yapalım
- 09:03 11 Mayıs 2025
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Barışın bir an önce inşa edilmesi gerektiğini ifade eden oyuncu Şebnem Sönmez, “Barış sanatın gündemi çünkü hayatın gündemi bu. Hayat yoksa sanatta yok bu kadar basit. Ben barışta pazarlık yapılmasını istemeyenlerdenim. Barışı siyasete alet etmeyin. Barış lokmasıyla bizi kandırmayın” dedi.
Toplumun her alanında yıllardır sürdürülen savaş politikalarına karşı bir an önce yaşamdan yana bir barışın inşası talebi yükseliyor. Oyuncu Şebnem Sönmez, barışa ve sanatçıların rolüne dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
‘Barış hemen şimdi’
Barışın bir an önce inşa edilmesi gerektiğini ve halkların bir araya gelerek barışması gerektiğini ifade eden Şebnem Sönmez, kutuplaşmanın, düşmanlığın var olduğu bir toplumda hiçbir kesimin yaşamak istemediğini belirtti. Şebnem Sönmez, “Elimizden gelen neyse mutlaka hemen şimdi yapılması gerektiğini düşünüyorum. İktidarlar her zaman emir verir, birileri de emir alır ve uygular. İktidarların yarattığı her zaman kendilerine uygun bir toplum ve bekasını sürdürmek üzere biz düzendir. İnsan hakkı ihlallerinin bu kadar çok arttığı ve çığ gibi büyüdüğü bir yere geldiğinde de artık bıçak kemiğe dayandı hissini çok fazla taşıyoruz. Sırrı bu mücadelenin her iki tarafını da bir araya getirmeye çalışan ve bütün ömrünü buna adamış bir elçi. Bütün ülkenin bir araya gelmesiyle ilgili çok önemli bir eylem insanı olduğu için bir ara bana şunu hissettirdi, acaba barışta Sırrı ile beraber gitti mi? Ama hemen yanında içimden de hep şunu çınlatıyorum ‘hayır gitmedi’. Neden gitsin? Bu inanç, umut, inat bizlerde de olduğu sürece hepimiz elimizden geleni ardımıza koymadan ne gerekiyorsa yapmalıyız diye düşünüyorum” dedi. Şebnem Sönmez, barışın tesis edilmiş bir yaşama dair şunları ifade etti: “Ağacımız ağaç olur, gövdesinde dururuz. Toprağımız toprak olur, çiftçi istediği gibi sürer. Ekonomi de kendine gelir. İnsanlar ferahlık duygusunu yaşayabilir. Barış bu başka ne olsun? Başka ne umulsun barıştan? Ben böyle düşünüyor ve böyle hissediyorum.”
‘Sanata ve sanatçılara değil insan olarak bana bir iş ve görev düşüyor’
Toplumun büyük bir kesimine hitap eden sanatçıların üzerine barışın inşası için düşen role dair konuşan Şebnem Sönmez, “Sanatçı kimliğimizle, insani halimizin birbirinden ayrı olduğunu da düşünmüyorum. Önce insanım yani mesleğimi edinmeden önce ben biriydim değil mi? Dolayısıyla sanata ve sanatçılara değil insan olarak bana bir iş ve görev düşüyor. İnsan olarak ne hissediyorum, neyi arzu ediyorum? Neye ihtiyacım var? Toplumda herkesin hayrına, eşit huzuruna, memnuniyetine, ferahına yardımcı olacak neyim var? Noksanları, hak ihlallerini, adaletsizliği görmezden gelen bir sanatı bugünler için ben reddediyorum. Ama şu tarafına da dikkat çekmeye çalışıyorum. Sanat dolayımlı bir anlatıcıdır. Sanat kendi dolayımıyla, imgeleriyle, araç, unsurlarıyla ve kendi kitlesiyle hareket eder. O yüzden sanata ve sanatçılara düşen rol, insani sanatçı oluşunun dışında değil ama sanatının içinde de insanların beklediği gibi değil. Sanatın dolayımı kendi alanı içerisinde serbest bırakılmalı. Sanki sanatın ve sanatçıların bu çok kıymetli ve en temel meselemize duyarsız olduğunu düşünüyormuş gibi geliyor insanlara. Ben öyle olmadığını düşünüyorum. Sanatlarının içine nasıl yerleştireceklerini onlara biraz bırakmalıyız sanki” dedi.
‘Görünmeyenlerde var, umut kesilmesin’
Sanata ve sanatçıya yönelik iktidarının baskısının, sansürünün barışa dair söz kurmasının önünde engel oluşturmasına dair düşüncelerini dile getiren Şebnem Sönmez, “Baskı o kadar yoğun ki, aslında bu yoğunluğu taşımak bizim gücümüzü aşmaz, bizim bunu taşımaya gücümüz var. Ama saçma sapan kestiremediğimiz hiçbir şekilde de öngöremeyeceğimiz çok şey olmuyor mu? Dolayısıyla insan da kendi sözünü söyleyebilmek için ölçüp tartıp en geniş kitleye en sade anlatımla hem kitleyi hem durumu hem de kendini koruyarak yapmakla mükellef bir yerde buluyor. Dilimi, sözümü çok ince eleyip sık dokuyorum. Kimin canını yakarım diye de içimden bir ince tel titremiyor değil bu korku değil ama çok ince tellerde yürüyoruz. Dolayısıyla sıkışık kalıyor sanatçı ya da aydın kesim. Sadece sanatçıda değil ama görünürlüğü efekti çok yüksek olduğu için bazı insanların en küçük bir hatası devasa bir fay yarığı olmasına, en naif bir söylemi de bir tarafın sözcüsü gibi adlandırılmalarına sebep oluyor yani o zaman ne oluyor? İyice kaos, iyice insanların üzerinden de bir siyaset yapılıyor. O zaman bende şunu soruyorum kendime ne yapacağız? Hiç mi bir şey yapmayacağız konuşmayacak mıyız? Hayır konuşacağız. Ben kendi adıma tabii ki konuşacağım. Ben bir vatandaşım, bu toprakta yaşayan biriyim. Ben gerçeğin hakikatin içerisinde kesinlikle inandığım değerlerle durabilmek ile ilgili bir düstura sahibim. Yapabildiğim kadar da bunu yapıyorum. Diğer arkadaşlarımda bunu yapıyorlar herke kendi meşrebince bir zinciri tutuyor merak etmeyin. Bundan eminim kendi mahallesinde, kendi seyircisine yani görmediğimiz şeylerde oluyor. Mesela oyununa ‘barış hemen şimdi’ diyor o salonda kayıt altında olmadığı için evet diyen 1-2 bin kişi oluyor. Bunlarda görünmeyenler, her şey sosyal medyada değil. Her şey ekranlarda da değil. Sokaklarda da gerçek şeyler oluyor. Görünmeyenlerde var umut kesilmesin.”
‘Barışta pazarlık yapılmasını istemeyenlerdenim’
Şebnem Sönmez, son olarak şu ifadeleri dile getirdi: “Barış sanatın gündemi çünkü hayatın gündemi bu. Hayat yoksa sanatta yok bu kadar basit. İlk barış görüşmelerinden hepimizin sütten ağzı yandı. Ne olacak diye tedirgin bir yerde her şeyi okumaya, her söyleneni duymaya çalıştım. Bu ülkede yaşan bütün vatandaş gibi kapalı kapılar ardında ne konuşulduğunu bilmiyorum. Barış eğer gerçekleşecekse bunun pazarlığı yok. Ben barışta pazarlık yapılmasını istemeyenlerdenim. Barışı siyasete alet etmeyin. Barış lokmasıyla bizi kandırmayın. Her iki tarafın, birçok tarafın birbiriyle gerçek anlamda yüzleşmeden, helalleşmeden barış olmaz. Ondan sonra diyeceksin ki nasıl bir yol çizelim? İktidarım orada yazılacak 12 maddeyi ben yazarım anlamına gelmez ya da ben çok kayıp verdim, bu maddelerin 10’unu da ben yazacağım demek olmaz. Ben kapalı kapılar ardından, barışın ancak siyasete lokma olacağını düşünüyorum. Bedel ödeyen insanlar 'ben barış istiyorum' diyorsa 100 kere düşünmesi gerekir. Biz birbirimizle yan yana durdukça ve inandıkça çok güçlüyüz, güzeliz ve iyiyiz.”