
Avukat Gülşen Özbek: AYM’nin Abdullah Öcalan kararı emsal olacak
- 09:05 7 Şubat 2020
- Hukuk
Rengin Azizoğlu
DİYARBAKIR - AYM’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü isteyen kampanyaya ilişkin kararını değerlendiren Avukat Gülşen Özbek, “Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılmasını talep edenler meşru bir talep ileri sürüyor, bu talebi ileri sürenlerin kriminalize edilmiş olması, haklarında soruşturma ve yargılama başlatılmış olması kabul edilemez. AYM’nin bu noktadaki dosyalara emsal olacağı görüşündeyim” dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM), PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü isteyen kampanya kapsamında, Abdullah Öcalan'ın fotoğraflarının yer aldığı formları dağıtan 2 kişiye, "Örgüt propagandası yapmak"tan verilen 10 aylık hapis cezasının "Düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlali" olduğuna karar verdi. AYM’nin verdiği bu kararı avukat Gülşen Özbek değerlendirdi.
‘Karar içerisinde ifade özgürlüğü ele alınıyor’
2015 yılında hem Abdullah Öcalan’ın hem siyasi tutsakların özgürlüğü talepli bir imza kampanyası başlatıldığını hatırlatan Gülşen, bu imza kampanyası hakkında yasaklama kararı alındığını ve imza kampanyası yürütenlerin gözaltına alındığını söyledi. Gülşen, “O tarihte yürütülen imza kampanyası kapsamında gözaltına alınan müvekkillerim hakkında ileriki süreçlerde yargılama süreci başlatıldı. Yargılandıkları mahkemede haklarında örgüt propagandası yaptıkları iddiasıyla mahkumiyetlerine ceza verilmişti. Ben de bu mahkumiyet kararına karşı AYM’ye başvuruda bulundum. Başvuru konusu, 2015 yılında bir form hazırlanmış ve bu form insanlara dağıtılarak imzaları ve görüşü istenmişti. Hazırlanan form içeriğinde Sayın Öcalan’ın fotoğrafı ve ‘Öcalan ve siyasi tutsakların özgürlüğünü destekliyorum. Bu Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürdistan’ın barışı için önemlidir’ ibaresi bulunuyordu. Yerel Mahkeme bu durumları örgütün propagandası olarak değerlendirdi. AYM’nin vermiş olduğu kararda aslında bizim önemle üzerinde duracağımız değerlendirmeleri söz konusu. Kararın içerisinde ifade özgürlüğünü çok geniş ölçülerle ele alan değerlendirmeleri bulunuyor” dedi.
‘Yargı Sayın Öcalan’ı kriminalize eden bir yerde duruyor’
AYM kararının hangi durumlar karşısında propaganda suçunun oluştuğunu yerel mahkemeye sorgulatan bir karar içeriği olduğunu vurgulayan Gülşen, AYM görüşünün form içeriğinde bulunan ibarelerin ya da Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının bulunuyor oluşunun propaganda unsuru taşımadığı yönünde olduğunu kaydetti. Gülşen, “AYM, şiddeti teşvik eden, öven bir durum olmadığını ifade etti. Bu talebe müdahalenin demokratik toplum ilkeleri ile bağdaşmadığı görüşü ortaya konuldu. Sayın Öcalan Türkiye’de on binlerce tutsaktan biri. Kendisi hükümlü ancak son dönemde de kamuoyunda çokça tartışılan bir durum var. Hükümlü olmasına rağmen kendisine herhangi hak ve özgürlüğü tanınmıyor. Yasada hükümlü olan bir kişinin asgari düzeyde sahip olduğu hakları düzenlenmiş. Bu hakların İmralı’da kullanımı söz konusu değil. Bu haklar askıya alındı. Tecrit, kendisine tanımlanan hakların bir bütünen yasaklanması ve uygulanmaması demek. Bu hakları, Sayın Öcalan’ın ismini dile getiren kişiler hakkında da defaatle yargılama süreçleri başlatılıyor, başlatıldı. Yargı mercileri Sayın Öcalan’ı doğrudan kriminalize eden bir yerde duruyor. Oysa kendisinin mevcut durumu, pozisyonu bunun çok ötesinde. Bu kararı o bağlamda da ele almak gerekiyor” diye belirtti.
‘Sayın Öcalan bu ülkede yasaklı bir kişi değil’
Abdullah Öcalan’a özgürlük istemenin, kendisine uygulanan tecridin ortadan kaldırılmasını talep etmenin ya da fotoğrafını taşımanın suç olmadığına dikkat çeken Gülşen, bunu dile getirenlerin herhangi bir şiddet çağrısında da bulunmadığını belirtti. Gülşen, “Nitekim Sayın Öcalan’ın uzunca bir süredir ülkenin barışı açısından ortaya koymuş olduğu çaba ortada. Bu çaba desteklenmeli. İnsanlar 2015 yılında tam da bu çabanın desteklenmesi adına imza kampanyası yürütmüşlerdi. Kendisinin barışçıl talepleri asla göz ardı edilememelidir. Bu kararın bu ve benzer maiyetteki yargılamalara da emsal olacağı ve doğrudan etkileyeceğini düşünüyorum ve umuyorum. Sayın Öcalan’ın ülkemize barışın sağlanması adına çok güçlü bir çabası bulunuyor. Şimdiye kadar hiçbir söylemi şiddete teşvik eden, öven, çağrı yapan nitelikte olmadı. Kendisine uygulanan tecridin kaldırılması için talepte bulunanlara yargısal müdahalenin olması asla kabul edilemez. Bunun yanında Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit de kabul edilemez. Sayın Öcalan bu ülkede yasaklı, dokunulmayacak, ismi zikredilmeyecek bir kişi değil” dedi.
‘Ağır tecrit koşullarının da kaldırılması gerekiyor’
AYM’nin kararının tecridin kaldırılması ya da Abdullah Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi için herhangi bir değerlendirme içermediğine de değinen Gülşen, “Ancak bizim bu kararla çıkaracağımız sonuçlar var. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılmasını talep edenler meşru bir talep ileri sürüyor, bu talebi ileri sürenlerin kriminalize edilmiş olması, haklarında soruşturma ve yargılama başlatılmış olması kabul edilemez. AYM’nin bu noktadaki dosyalara emsal olacağı görüşündeyim. Öcalan’a uygulanan tecridin hiçbir yasal karşılığı söz konusu değil. Dolayısıyla defalarca kere söyledik; Öcalan’a uygulanan tecrit mutlak bir şekilde kaldırılmalıdır. Hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. İnsanların Sayın Öcalan’ın barış çağrılarını desteklemek adına kendisinin özgürlüğünü istemesi kesinlikle ifade hürriyetidir. Ülkemizde barışın sağlanması adına bu durumun daha güçlü tartışılması gerekiyor. Bunun öncesinde de Öcalan’ın cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve üzerindeki ağır tecrit koşullarının da kaldırılması gerekiyor” diye vurguladı.