Eren Keskin: AB Türkiye'nin uyguladığı ihlallere ses çıkarmıyor

  • 17:59 22 Haziran 2022
  • Hukuk
ŞIRNAK - Şırnak’ta insan hakları konulu panelde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “AB, Türkiye ve Kürdistan’daki hak ihlallerinin ortağıdır. Çünkü Türkiye’nin uyguladığı hak ihlallerine ses çıkarmıyor” dedi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Şırnak Şubesi, Şırnak Barosu ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Şırnak Şubesi tarafından Şırnak’ın Cizre ilçesinde “Türkiye’de insan hakları ve kadın hakları” başlıklı panel düzenledi. Şırnak Barosu Tahir Elçi Konferans Salonunda düzenlenen panele Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak il ve ilçe örgütü, HDP’li İdil Belediye Eşbaşkanı Murat Şen, İHD, KESK, Şırnak Barosu üyelerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Dilan Olgun Moderatörlüğü’nde başlayan panele konuşmacı olarak İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin katıldı.
 
Panelde açılış konuşması yapan Dilan Olgun, Türkiye’de kadınların hukuki kazanımlarına karşı saldırıların arttığını söyledi. Dilan, özellikle kadın katliamlarında cezasızlık politikasının failleri cesaretlendirdiğini söyledi.
 
'90'lı yılların aktörleri bugün iktidarda'
 
Ardından konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin 1989 yılından beri insan hakları mücadelesinin içinde olduğunu hatırlatarak, aradan geçen bunca süre zarfında hiçbir zaman kendini bu kadar korunaksız ve çaresiz hissetmediğini belirtti. Türkiye’nin ne iç hukuku ne de uluslararası hukuku uygulamadığını kaydeden ERen, “O nedenle çok zor bir süreçteyiz. 90’lı yıllarda da yoğun hak ihlalleri yaşanıyordu. Dün Van’da ortaya çıkan görüntüler 90’lı yıllarda yaşananlar ile aynı. Devlet aklı her zaman aynıdır. Çok karmaşık bir coğrafyada yaşıyoruz. Bizlere geçmişi unutturarak bir şeyler yaşatmak istiyorlar. Unutmamak lazım. Burası soykırım coğrafyasıdır. Ermeni soykırımını yapan İttihat ve Terakkiciler Türkiye’yi kurdu. Cumhuriyetin kuruluşu Türk ve Sünni anlayış üzerine kuruldu. Bu coğrafyada resmi ideolojinin dışında muhalefet yapan sadece yüzde 15’lik bir kesimiz. Bunların dışında resmi ideoloji sınırlarında muhalefet yapıyormuş gibi duran bir kesim var. AKP-MHP üzerinden geliştirilen bir muhalefet doğru değil. Bununla devlet aklını aklıyoruz. Bunun için asıl muhalefeti devletle yapmak gerekiyor. Çünkü 90’lı yılların aktörleri bugün iktidardadır” dedi.
 
'İfade özgürlüğü askıya alınmış'
 
“Türkiye’de insan hakları ihlallerini incelediğimiz zaman 90’lı yıllar ile kıyaslıyoruz” diyen Eren, şöyle devam etti: “90’larda fiziki saldırılar çok fazlaydı. Gözaltılar, kaçırmalar çok yaşanıyordu ama ifade özgürlüğü vardı. O süreçte bir yazı yazıldığı zaman en fazla ifadeye çağrılırdınız. Sonra yargılama başlardı. Radikal ifadeler kullanabiliyordu. Ama bugün öyle değil. İfade özgürlüğü tamamen askıya alınmış. İfade özgürlüğü kapsamında düşüncelerinizi paylaşmak için yan yana bile gelemiyoruz. Evet, bugün gözaltında kaybedemiyorlar ama baskı ve tutuklamalar çok daha fazladır. Bugün cezaevlerindeki hak ihlalleri ile 12 Eylül darbesi sürecinde cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ile aynıdır. Özellikle tecrit ile izolasyon üstünde bir izolasyon yapılıyor. Yakın zamanda yaşanan örneklerden biri de müvekkilim Garibe Gezer’dir. Garibe, cezaevinde uygulanan uygulamalar sonucunda hayatını kaybetti. Yine cezaevlerindeki kamera sistemleri ile yeni hak ihlalleri yaşatılıyor. Türkiye taraf olduğu uluslararası bütün sözleşmeleri ihlal ederek hak ihalelerini yapıyor."
 
'AB sessiz kaldı'
 
Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin yaptığı hak ihlallerine karşı sessiz kaldığına işaret eden Eren, “AB,  Türkiye ve Kürdistan’daki hak ihlallerinin ortağıdır. Çünkü Türkiye’nin uyguladığı hak ihlallerine ses çıkarmıyor. İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecrit dünyanın hiçbir yerinde yok. Fakat AB bunu görmesine rağmen denetlemiyor. Bu denetimsizlik hak ihlallerinin daha fazla yaşanmasına neden oluyor” sözlerini kullandı. 
 
'Kazanım için ayrım yapılmaksızın tepki gösterilmeli'
 
Kadınların yaşadığı hak ihlallerine de değinen Eren, şu ifadeleri kullandı: “Bu baskıcı ortamda en çok kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. Türkiye’de 2005 yılana kadar kadına yönelik hiçbir kanun yoktu. Örneğin cinsel taciz diye bir suç yoktu. Kadınlar için hiçbir hukuk düzenlemesi yoktu. 2005 yılında kadın kurtuluş mücadelesinin sonucunda TCK kadınlar açısından çok büyük kazanımlar elde edildi. Kazanımlar elde edildi ama uygulamada hala büyük sorunlar ve eksiklikler yaşanıyor. Kadına yönelik şiddet konusunda da mağdur seçiciliği var. Örneğin bir kadın İstanbul şort giydiği zaman şiddete maruz kaldığında büyük bir tepki gösteriyorlar. Ama Tatvan’da Ekin Van’ın çırılçıplak vücudu sergilendiği zaman sadece Kürt kadınlar tepki gösteriyor. Kazanım elde etmek için kadınlar arasında bir ayırım yapılmaksızın kim olursa olsun tepki göstermek gerekiyor. Aksi taktirde kazanamayız.”